İlhan Biçer / Efeler Diyarından

Su Hayattır!

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Farkında mısınız?

Çölleşiyoruz…

Dünyanın üçte ikisi sudur. Su demek, hayat demektir. Su demek, yaşam demektir. Canlıların yaşam kaynağından birisidir su. Su olmazsa hayat yoktur.

Çocukluğumda çok iyi hatırlıyorum. 1970 li yıllarında, yeraltı suları yüzeye daha yakındı. Üç beş metreden tulumbalarla suyu çekerdik. Bahçe evlerinde hep tulumbalar vardı. Suyumuzu tulumbalarla çeker, içerdik. Harımımızı, hayvanlarımızı sulardık. Yıllar geçtikçe sular yeraltına indi. Tulumbalardan sular akmaz oldu. Bir süre rüzgâr enerjisiyle sular çıkarıldı. Yıllar geçtikçe sular yeraltına indikçe indi. Daha sonra onlarda yetmedi. Yeraltı sularını çekmek için enerjiye ve motora ihtiyaç duyuldu.

1948 yılında İtalya’n malı Lombardini su motorlarıyla,1956 yılında yerli imalat olan Pancar dizel motorlar üretime katkı sağladı.

Pamuk tarlaları sulandı, patates tarlaları sulandı, sebze ve meyve bahçeleri sulandı.

Aradan yıllar geçti…

Yeraltı suları derinlere indikçe indi.

Sonra…

Yeraltındaki iki yüz, üç yüz metredeki suları çekmek için dalgıç pompalar icat edildi. Dalgıç motorları yeraltına gönderip ancak suyu öyle çekebiliyoruz.

Ama nereye kadar?

Bilmiyoruz…

1980 li yıllardı. Ödemiş’ten dayıoğlum Ali’yle bisikletle Küçük Menderes Nehri’ne gitmiştik. Aylardan mayıs ayıydı. Gökyüzü masmaviydi, güneş pırıl pırıl parlıyordu. Yemyeşil bahçeler, yolların kenarları papatyalarla gelinciklerle süslenmişti adeta. Yol kenarlarında kengerler fışkırıyordu. Çakımızla kenger kesip, dikenlerini temizleyip taze filizlerinden yemiştik. Sonra yolumuza devam ettik. Küçük Menderes Irmağına vardık. Irmaktan diz boyu su akıyordu. Nehirde yüzdük, bir kaç tanede büyük olmasa da çay balığı tuttuk. Sonra geriye bıraktık tuttuğumuz balıkları. Nehir kenarında biraz oyalandıktan sonra geriye dönüş için tekrar bisikletlerimizle yola çıktık.

Yanıkkır’ı geçip daha köprüye varmadan yağmura tutulduk. Yağmur öyle hızlı yağıyordu ki, bisikletimizi zor sürüyorduk.  Paçalarımıza kadar ıslanmıştık. Çaresiz öylece bisikletle yola devam ettik. Ödemiş’e daha girmeden tekrar güneş açmıştı. Gökkuşağı oluşmuştu. O gün sırılsıklam eve dönebilmiştik.

Ne yazık ki artık bahar aylarında o yağmurlar yağmıyor. Küçük Menderes Irmağı eskisi kadar akmıyor. Irmağın üzerine kurulan Bejdağ Barajı’nda sular toplanıyor. Tarım sulamaya veriliyor. Koskoca baraj yaz sonuna varamadan ne yazık ki kurumaya başlıyor.

Sular yeraltına çekilmeye devam ediyor.

Aradan yıllar geçti, pamuk ve tütün ekilmez oldu. Hayvancılık yaygınlaşmaya başladı. Hayvan yemi olarak slajlık mısır ekimi yaygınlaştı. Sulama sistemi hep aynı salma sulama. Suyu salıver tarlaya, gerisini Mevla’m kayıra. Sonuç ihtiyaçtan fazla akan sular tarla yollarında, üretim yollarında, dere olup şarıl şarıl akıp gidiyor.

Ne yazık ki, suyun kıymetini bilmiyoruz, bilemiyoruz. Suyu bilinçli, kontrollü kullanmıyoruz. Çok geç olmadan damlama sistemine, akıllı sulama sistemlerine geçmeliyiz.

Suyun kıymetini bilelim. Su sağlıktır, su berekettir.

Suyu bilinçli kullanalım, kullanalım ki topraklarımız çöl olmasın.

Unutmayalım, su hayattır!

22 Mart Dünya Su Günü Kutlu Olsun!

 

Su Hayattır!

Yorumlar kapalı.