Bekir Keskin

Ödemiş’te Sinema Keyfi

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Ödemiş sinema ile erken tanıştı ve altın çağını 1960’lı yılların ortalarında üç kışlık,beş yazlık sinema ile yaşadı. Taşradaki küçük bir sinema salonu bir mahalle gibidir. Beraber oturursunuz, birlikte heyecanlanır veya hüzünlenirdiniz. Bu yüzden sinema, tiyatro ile kıyaslanınca bir halk sanatı, bir eğlence aracı olarak görülmüştür.

Mükemmel bir sosyal uyumla çocuklar önde, gençler numarasız tahta sandalyelerde,ebeveynler arkada koltukta, ışıklar söndüğünde loş salonda meraklı bakışlarından uzak, genç-yaşlı sinemaseverler ayrıcalıklı bir hayal âlemini paylaşırlardı. Sinema projektörü ile bir perdeye yansıtılan hareketli fotoğraflar akan görüntü olmaktan çıkar, perdeden yansıyan ışıklar komik veya heyecanlı masallara dönüşür, bazen içimizi ısıtan, bazen de öfkelendiğimiz ama kendimizi bulduğumuz birer öykü olurdu. Sanki karşımızda kanlı canlı insanlar varmış gibi, kötü karakterler film boyunca tepki alır veya ıslıklarla kınanırdı.

Sinema (veya film) duyguları tetikler, yaşamın gerçekliğinden sıyırarak, kısa süreli bir rüya evrenine taşır insanı. Filmin türüne göre, aileler yerine gençler doldururdu sinemayı. Öndeki sandalyeler numarasızdır ve istediğin bir yer seçip otururdun. Kalabalık bir arkadaş grubuyla gidilmişse,bir arada oturmak öncelikli istektir. Işıklar söndükten sonra salona girildiğinde, gözler karanlığa alışıncaya kadar el fenerinin ışığını yere tutarak yer gösteren görevlinin uygun bir yer göstermesi beklenir, ama yer göstericiye herkes bahşiş vermezdi.Kışlık salonlar sobayla ısıtılan balkonlu-balkonsuz geniş ve yüksek tavanlı mekânlar iken, yazlık sinemalar gezinti yapılan eğlenceli bir bayram yerini andırırdı. Sinema emekçisinin görevleri çoktu; yazlık sinemanın önünü ve toprak zemini sulamak, sandalyeler altında kilolarca çiğdem kabuklarını süpürmek, boş gazoz şişeleri toplamak, faytona akşamüstü, afiş tahtasını yükleyip, düğüne, eğlenceye davet eder gibi akşamki film için duyuru yapmak…

Türk sineması 1950’lerin başından itibaren geniş kitlelere ulaştı. Yerli film sayısındaki artışla birlikte sinema salonları da arttı, yazlık sinemalar çoğaldı. 1960’larda sinema salonlarında bilet aşağı yukarı 125 kuruş, gazoz 15 kuruş, arkadaşlık ise bedavaydı.

1970’li yıllarda televizyonun yaygınlaşmasıyla sinemaseverler evlerine çekildi, dizilere rağbet başladı. Olan; kapanan birçok sinema salonuna ve ciddi bir finansman sorunu ile karşı karşıya kalan film sektörüne oldu. Geçmişi yüzyıl başına uzanan salonlarda film seyretme dönemi neredeyse kapandı. Artık hızla yok olup giden klasik sinema salonları ve unutulmaz sinema sanatçıları, otuz-kırk yıl sinema köprüsünden geçmiş bir kuşağın anılarına eşlik ediyor.

Ödemiş’te Sinema Keyfi

Yorumlar kapalı.