Selim Şahan / Baş Yazar

Mahalle meclisleri

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Mahalle meclisleri

Geçtiğimiz günlerde gördüğüm bir manzarayı (görüntü) fotoğraflayıp, yer adı belirtmeden facebook sayfamdan yayınladım. Ve şunları yazdım: “Yeter ki bir duvar kenarı bulalım ‘fırlat kurtul!’”

Dikkatli okuyucularım, fotoğrafın Ödemiş’ten çekildiğini anlamışlardır tabii. Zaten, takipçilerim bilecektir alıntı fotoğraflar üstüne pek paylaşım da yapmam.

Tabi, fotoğrafa birbirine benzer yorumlar geldi. Genellikle benim de yazdığım cümleye bağlı olarak, kendi insanımızı yeren yorumlardı bunlar.

Fotoğraf, terk edilmiş bir alan görüntüsü veren eski hastane binasının iç duvarlarına aitti. Özellikle yayaların yoğun olarak kullandığı yolun iç kısmı deyim yerinde ise rezalet bir görüntü ortaya koyuyor. Hala öylesine duruyor.

Sanıyorum çok sayıda ilgili ilgisiz insan da o görüntüleri görmüştür veya görüyordur. Fakat ne hikmetse hiç kimse sorumluluk üstlenip o bölgeye et atamıyor veya atmıyor.

Bildiğimi kadarı ile alan Sağlık Bakanlığı’na ait. Böyle olunca da belediye ekipleri de girmiyor veya giremiyor. Ödemiş’in çöplerini toplayan özel firmanın da ilgi alanına girmiyordur…

Yani sizin anlayacağınız, kötülüğü herkes görüyor ama iyilik için bir adım atmıyor veya atamıyor ya da atmak istemiyor.

Terk edilen söz konusu alan içindeki binalarda geceleri neler oluyor bilemiyoruz. Zaman zaman el fenerlerinin dolaştığını fark ediyoruz. Alan içindeki ağaçlar da her geçen gün kuruyor. Yakında ağaçları ilgisizlikten kuruduğu için kesilmiş bir tarla görüntüsü karşımıza çıkarsa hiç şaşırmayalım.

Halbuki bir yetkili çıkıp, oranın temizlenmesini ve hiç olmazsa geçici olarak otopark olarak kullanılmasını sağlayabilir. Bir kepçe ile bir tefsiye aracının bir iki satt çalışması yeterli olacak.

Alanın çevresindeki sakinler ‘başta ben’ olmak üzere yazın kalkan tozdan rahatsız oluyoruz.

Bazen kendi kendime sorarım: “Acaba böyle şeyleri sadece ben mi görüyorum?”

Hani, okumuş olmalısınız meşhur ‘Bakmak ve Görmek’ başlıklı bir deneme yazısı vardır ya…

Resmen bakıyoruz… Görmüyoruz…

Duyuyoruz ama işitmiyoruz…

Yine e-sosyal medyada Yavuz Şen adlı bir kullanıcı şunları paylaşmış:

“Bakmak ile Görmek arasındaki ince fark:

Bakmak şahitliği, görmek derinliği ifade eder.

Bakmak sadece gözle olur. Görmek, akıl, kalp ve gözün devreye girmesiyle gerçekleşir.

Bakmak bir göz hareketi, görmek bir şuur faaliyetidir.

Bakışta geçicilik, görüşte seçicilik vardır.

Bakmak en fazla tanımakla, görmek anlayıp kavramakla sonuçlanır.

Bakınca yalnız seyrederiz, görünce bir hükme varırız.

Bakmanın üst seviyesi tanımak, görmenin ki ise yaşamaktır.

Bakan kişi anlatır, gören kişi sorgular ve yorumlar.

Bakınca kenardan tutarız, görünce iki elle sarılırız.

Bakınca severiz, görünce hayran oluruz.”

**

Başkanlığa aday olan kişilerden bir isteğim ya da ricam olacak: Bir muhtarlık (mahalle) meclisi oluşturulmalıdır. Gerçi Kent Konseyi’nde böyle bir meclis var ama işlemiyor yani çalışmıyor!

İşlemesi ve çalışması için teşvik edilmesi gerekiyor. Yani başkanın arada sırada muhtarları toplayıp, mahallelerinde yaşanan sıkıntıları dile getirmesini istemesi gerekiyor. Bizde elbette böyle toplantılar oluyor ama genellikle başkanlar konuşuyor muhtarlar da dinliyor…

Muhtarların da seçmenlerine ‘hizmet edeceğim’ veya ‘şunu yapacağım, bunu inşa edeceğim’ yerine ‘halkın katılımına kolaylaştırıcı olacağım’ demesini beklerim.

Muhtarın ödeneği yok ki ne yapabilir? Ancak sorunları dile getirebilir veya aktarabilir!

Muhtarlık, eskisi gibi ne etkili ne de yetkili…

Muhtarlık, ‘dinleyen olursa’ halkın denetimini ve yönetimini sağlayabilecek en alt düzeydeki ‘ilgili’ ama ‘yetkisiz’ temsilcidir.

Fakat sizin de dikkatinizi çekiyordur, muhtar adaylarının çoğu kesenin ağzını açmış durumdadır.

Yazıyı burada keselim ve soralım:

“Acaba kesenin ağzı neden açılır?”

Mahalle meclisleri

Yorumlar kapalı.