Selim Şahan / Baş Yazar

Dil, siyaset ve akıl…

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Eskiler, “insan aklı nisyan ile malüldür” demiş.

Dilimizde kullanılan insan, akıl, nisyan ve malül kelimelerinin kökeni Arapça’dır.

Atasözünü, daha anlaşılır kılmak için Türkçe kökenli sözcüklerle şu şekilde açıklayabiliriz: “Kişinin düşünme gücü unutkanlığı ile engellidir”

Sakın buradan benim öz Türkçeci olduğumu filan çıkarmayın. Dünyada hiçbir dil en eski (öz) haliyle yaşamaz. Mutlaka komşu dillerden etkilenmişliği ve kelime alış verişi yapmışlığı vardır. Önemli olan güncel ve anlaşılır bir dilin kullanılmasıdır.

Şöyle de diyebiliriz: “İnsan aklının hastalığı, unutkanlığıdır.”

**

Seçim çalışmalarına bakıyorum.

Bazen üzülüyor bazen şaşırıyor bazen de ‘bu kadar da olmaz!’ diyorum.

Yaklaşık 30 yıldan bu yana aralıksız olarak Ödemiş’te yaşıyorum ve öğretmenlik mesleğinin yanı sıra 20 yıl da yerel gazetecilik işi ile uğraştım. Bunun üstüne 5-6 yıldır da sadece yazıyorum.

Benim için gazetecilik ilk başlarda hobi idi ama sonraları iş büyüyünce ve yürütmek de üstümüze kalınca yaşatmak için ticari adımlar atmak zorunda kaldık.

Bu süre içinde çok sayıda insan tanıdım. Bu insanların içinde ilçe düzeyinde en üst mevkilerde görev yanların yanı sıra sıradan insanlar da yer aldı. Gün geldi önemli projelere yön verdik, gün geldi seçimlerde gidişatı etkileyen işlerin altına imza attık. Bilinler bilir…

Bunlar ne gibi projeler ve işlerdi derseniz bunlar da anılarımızda kalsın derim.

Şimdi meydanlardaki yandaş ve karşıt olanlara bakıyorum da ‘kimler, kimlerle beraber!’ demekten kendimi alamıyorum.

Bu cümle, sadece siyasetçilerle ilgili değil tabii…

Gazetecilik işi ile uğraşanlarla da ilgili…

Dün kanlı bıçaklı olanlar, bugün can ciğer kuzu sarması…

Dün can ciğer olanlar, bugün kanlı bıçaklı…

Siyaset ve gazetecilik ne yazık ki doğru yolda yapılmıyor!

Kanlı bıçaklı kalınsın veya ayrışsak da can ciğer devam edilsin de demiyorum.

Olması gerektiği gibi, yani siyaset de gazetecilik de ‘halk için yapılsın’ diyorum…

**

Nevruz Bayramı ile ilgili düşüncelerimi önceki yazımda belirttim. Nevruz bayramsa, bayram da şenlik ve güzelliktir. İçinde hoşgörü, barış ve sevgi vardır. Bırakalım insanlar bu bayramın içine ne koymak istiyorlarsa koysunlar. Yeter ki bayram gibi kutlansın…

Cuma günü çıkan yazımda, ‘Nevruz’ kelimesinin nasıl yazılacağına ilişkin düşüncelerimi, yazı uzamasın diye ele almamıştım.

Biliyorsunuz, toplumların ses ve ağız gibi ses yolunu oluşturan organları birbirinden farklıdır. Coğrafi şartlar nedeniyle ses yapılarında değişkenlik vardır. Bu farklılık köyden köye bile değişebilir. Örnek vermek gerekirse ben Kaymakçı’daki dükkanımıza gelen insanların; Orhangazili, Köfündereli, Uzundereli veya Çaylılı olduklarını konuşmalarından büyük ölçüde anlayabiliyorum. Mesçitli tarafının gelenlerin daha başka bir ses yapısı vardır.

Ödemiş’te ‘geliyor’ kelimesi, Kaymakçı’da ‘geliyo’ olur. Beydağ’da ise ‘geliyoru’ olur. Uzundere’de de ‘geliy’ şekline girer. Kiraz ve köylerinde daha farklıdır: Gelik…

Gelelim Nevruz’a.

Nevruz, Navruz, Nevroz ya da Newroz…

Kelime kökeni, Farsça’dır. Yeni Gün demektir. Yazılış açısından Arap harfleri tercih edilirse hepsinin yazılışı aynıdır. Arap harflerinde ‘W’ sesi yoktur, ‘O’ ile ‘U’ sesleri de ‘vav’ ile yazılır. Aynıdır.

Eğer Latin harfleri ile yazmaya kalkarsak tartışmaya hiç gerek yoktur çünkü Türklerin, Kürtlerin ve Arapların ses yapıları birbirinden farklıdır. Azerbaycan Türkleri ile Türkiye Türklerinin bile kelime yapılarında ayrılan sesler vardır. Durum böyle, maksat da belli olunca, ‘öyle mi yazılacak, böyle mi yazılacak’ konusu ayrıntıdan ibarettir.

Nevruz’da ateşin üstünden mi atlarsınız, demir mi döversiniz yoksa yumurta mı kırarsınız fark etmez. Yeter ki kırılganlıklar ve düşmanlıklar eritilsin… Eğer eritilmiyor veya kaşınmaya devam ediliyorsa bayramı bin kez kutsasanız da değişen bir şey olmaz… İster Arapça kutlayın, ister Farsça kutlayın, ister Kürtçe kutlayın, isterseniz Türkçe kutlayın…

Divan edebiyatında Dil’in iki anlamı vardır: Biri konuşma, diğeri de gönül. Bunlardan biri kötü ise diğerinin anlamı kalmaz.

Dil, siyaset ve akıl…

Yorumlar kapalı.