Selim Şahan / Baş Yazar

18 Mart ve madenlerimiz!

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Çanakkale Savaşı, I. Dünya Savaşı sırasında 1915-1916 yılları arasında Gelibolu Yarımadası’nda Osmanlı İmparatorluğu ile o dönem adına İtilaf Devletleri denen İngiltere, Fransa ve Rusya ile yapılan deniz ve kara savaşlarıdır.

İngiltere ve Fransa; Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti İstanbul’u alarak İstanbul ve Çanakkale boğazlarının kontrolünü ele geçirmek, böylelikle Karadeniz’e ulaşıp işbirliği içinde hareket ettikleri Çarlık Rusyası ile güvenli bir askeri destek yolu açmak istiyordu.

Çanakkale’de kazanılan zafer Çarlık Rusyası’nın savaştan saf dışı kalmasına neden olurken Rusya’da yeni bir rejimin önü açılmıştır.

Gerçekte on binlerce kişinin kaybına, ölümüne neden olan bu savaş, sadece Türkler için değil binlerce kilometre öteden, deniz aşırı ülkelerden Çanakkale’ye gelip, nereye geldiğini, kimlerle ve niçin savaştığını bilmeden kaybolup giden gencecik insanların da dramı da oldu. Bu noktada Atatürk’ün Çanakkale çarpışmalarında ölen Anzak askerleri için ailelerine söylediği şu sözleri hatırlayalım:

“Bu memleketin toprakları üzerinde kanlarını döken kahramanlar! Burada dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükun içinde uyuyunuz. Sizler, Mehmetçiklerle yanyana koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen Analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat uyuyacaklardır. Onlar, bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim de evlatlarımız olmuşlardır.”

**

Çanakkale Savaşları insanın iliklerine kadar işleyen derin bir sızı, aynı zamanda görkemli bir gurur tablosudur. En önemlisi de Türk milletine Mustafa Kemal’i kazandıran bir savaştır… Çanakkale savaşları hiç şüphesiz, daha sonra Atatürk soyadı verilen 19’uncu Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal’in tarih sahnesinde parladığı yerdir.

Çanakkale Cephesi’nin Anadolu halkına verdiği azim, umut ve kararlılık Kurtuluş Savaşı’nın meşalesini de ateşlemiştir. Çanakkale, Türk ulusunun bağımsızlık ve hürriyet söz konusu olduğunda ne denli kararlı ve kahraman olduğunu sonsuza dek anımsatacak bir “anıtcephe” dir.

Vatan uğrunda sonsuzluğa erişen ve Çanakkale Zaferinin onurunu bizlere bahşeden tüm gazi ve şehitlerimizin, Çanakkale’yi Türk’ün istiklal mücadelesine önsöz yapan ve varlığını Türk varlığına armağan eden Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün aziz hatırası önünde bir kez daha en derin saygılarımızla eğiliyoruz.

Ruhları şad olsun, huzur içinde uyusunlar….

**

100 yılın üstünde zaman geçti…

Bir habere gözüm takıldı:

“Türkiye’de 20 farklı bölgede siyanürle altın madenciliği yapılıyor. Geriye zehirlenmiş topraklar, kirlenen dereler, katledilen doğa kalıyor. Uzmanlar, ‘Ülkenin kaynakları sömürülüyor, talan ediliyor’ diyor. Eski Maden Mühendisleri Odası Başkanı Mehmet Torun, Erzincan İliç’teki maden faciası sonrası yeniden gündeme gelen ‘vahşi’ altın madenciliğini anlattı. Şimdiye kadar Türkiye’de 500 ton altın üretildiğini söyleyen Torun, ‘Bu ülkenin bundan bir kuruş yararı da yok’ dedi. Torun, ‘Madenlerimizi alıp götürdüler. Siyanürle topraklarımızı zehirlediler. Tarımı mahvettiler, ormanlarımızı kestiler. Bize de böyle facialar kalıyor’ ifadelerini kullandı. Altın madenciliği yapanların tamamının yabancı şirketler olduğuna dikkat çeken Torun, ‘Bir tane yerli ortak buluyorlar. Burada da Kanada firması, Çalık Grubu’nu yanına almış. Yüzde 20 ortaklıkla almışlar. Bütün işlerini hallediyorlar’ değerlendirmesini yaptı.”

**

Türkiye’de altın arayan firmaların menşeine baktığımızda karşımıza Avusturalya, Kanada ve Alman şirketler çıkıyor…

Ne desem bilemedim…

18 Mart ve madenlerimiz!

Yorumlar kapalı.