Selim Şahan / Baş Yazar

Bu at yarışı değil ki!

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

 

Seçim yaklaşıyor ya… Şu sıralar seçim yazmazsak yazı okunmaz!

Adaylar belirlendi. Belirlendi ama kavgası hala bitmedi… Kavga gürültü birkaç partide var gibi görünüyor ama kimilerinde su yüzüne çıkmıyor. Ya ‘seçimi zaten kazanamayacağız’ inancından. Ya da, ‘sesimi çıkarırsam, işlerim bozulur’ korkusundan…

Parti kelimesi bize Fransızca’dan gelme…

Eskiler ‘fırka’ dermiş… O da Arapça’dan gelme…

TDK, şöyle açıklamış: “Ortak düşünce ve görüşteki kişilerin oluşturdukları siyasal topluluk”

Bakın ‘siyasal’ topluluk diyor. ‘Çıkar’ topluluğu demiyor.

Yerel seçimlerde aday olabilmek için biliyorsunuz bir partiye başvuru yapmanız gerekiyor. Başvuru yapmanız yetmiyor, sizin gibi başvuru yapmış başka adaylarla yarışmanız gerekiyor. Bu yarış bilgi yarışı değil. Yetenek ve beceri yarışı da değil.

Sadece Ödemiş’te değil ve sadece bir partiden de değil. Konuştuğum aday adaylarının çoğunluğu, ‘son dakikaya kadar benim adım açıklanacaktı’ iddiasında. Durum böyle olunca aday adayları, ‘son dakikada ne oldu da benim adım çizildi?’ sorusuna yanıt aramaya çalışıyor.

Olayın bu tarafında pek fazla kurcalamayalım. Çünkü hem olagelen ve bildiğimiz durumlar.

Üstte parti kelimesinin TDK’deki anlamını yazdım. Ben parti olsam, yani; parti ilçe, il ve genel merkez yöneticisi…

En az 1 yıl öncesinden aday arayışına girer, yöneticilerden isim bildirmelerini isterim.

“Kimi aday göstersek de seçimleri kazansak?”

Bu çıkar isimleri bir potada eritir ve öne çıkan üç beş kişiye teklif götürürüm: “Yaptığımız çalışma sonucunda partimizde adalık için adınız geçiyor, acaba bizim partimizden aday olur musunuz?”

Eğitimli olmalı… Belediyecilik konusunda deneyimli olmalı… Çevrede sevilen ve sayılan bir kişilik olmalı…

Peki, böyle mi oluyor?

Ne yazık ki böyle olmuyor…

Belediye meclis üyeleri de böyle belirlenmeli.

Alanında uzman, işinde başarılı ve oy toplayabilecek kapasitede kişilerden oluşmuş bir belediye meclis aday topluluğu…

Ben bir siyasi parti olsam; yani ilçe, il ve genel merkez yönetimi…

Sokaklarda gezdirdiğim içi boş araçlarla değil, kafası dolu insanlarla oluşturduğum ekiple halkın karşısına çıkardım.

Ben bir siyasi parti olsam; yani ilçe, il ve genel merkez yönetimi…

Sokaklarda yaptığım gürültü ile değil, yapmaya söz verdiğim olabilir projelerle halkın karşısına çıkardım.

Ben bir siyasi parti olsam; yani ilçe, il ve genel merkez yönetimi…

En az 6 ay önceden adaylarımı belirler, halkın onları tanımasını sağlardım.

**

Ve ben bir siyasi parti olsam; yani ilçe, il ve genel merkez yönetimi…

Aday olacak kişiye şunları söylerdim:

“Bak kardeşim, buraya bir dönem belediye başkanlığı için aday oluyorsun. Bir dönem başarılı çalışmalar yaparsan seni ikinci dönemde de aday gösteririz. Ama bu ikinci dönemde de yerine yeni bir adayı yetiştirmen şartı ile. Koltuk ve belediye senin tapulu malın değil. Vazgeçilmez değilsin. Üçüncü dönemi unut!”

“Belediye bir şirket değildir. Belediye başkanlığı da şirket patronluğu değil bir kamu hizmetidir. Yönetimini şahsın adına değil halkın adına yürüteceksin. Maaşını, halkın vergileri ödüyor. Bütün harcamaları kamu, yani halk adına yapacaksın. Halka karşı adaletli olacaksın. İşe alımlarda hakkaniyeti ve yeterliliği gözeteceksin.”

**

Duyuyoruz: İnsanlar, adaylık ve başkanlık yarışı sırasında varını yoğunu harcıyor.

Bu at yarışı değil ki!

**

Bu yazının son sözü de şu olsun:

“Belediye yönetimine gelen her kişiden ‘belediye ile ticari iş yapmayacağım’ sözü alınmalı.

Bu at yarışı değil ki!

Yorumlar kapalı.