Hacer Çet

ŞÜKÜR-TEŞEKKÜR

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Merhaba sevgili okurlarım.

Bu hafta şükür ve teşekkürden söz edeceğim. Ama bunu kadercilik ya da kendimizden daha aşağı gibi görüneni görerek halimize şükretmek anlamında yazmayacağım. Zaten böyle bir anlayış benim kendi adıma onaylamadığım bir şey.

Komşumla balkonda oturuyorduk, eve giderken bahçeden pancar otu, hardal kopardı ve yemeğinin de salatasının da güzel olduğunu söyledi. Hiç bilmiyordum, yememiştim de. Her ikimize de topladı. Soğanla kavurup yemeğini yaptım birazda salatasını. Uzun zamandır yer sofrasında yemek yemediğimizi düşünerek ve tabak, çanak, kaşık, çatalla uğraşmadan soframızı kurduk. Üzerine yumurta kırdığım yemeğimizi tavayla ortaya koydum. Sadelik ne güzel şeymiş. Ne gözlerim ne bedenim detaylarla yorulmadı. Uzun zamandır böylesine iştahla yememiştim. Yaşamın aslında çok basit, onu zorlaştıranın biz olduğunu bir kez daha idrak ettim. “Doğa ne kadar cömert dedim kendime.” İki ailenin akşam yemeğini sunmuştu bize, karşılığında bir şey beklemeden, yormadan, sıkmadan.

Esasen doğa yaşamı veya modern hayat dediğimiz yaşayışta görebilirsek sınırsız bir bolluğa, ihtiyacımız olan her şeye sahibiz. Kapitalizmin aşıladığı o tüketim hastalığının bizi içine hapsettiği tuzaktan kurtulabilirsek, doğamızdaki bolluğunda farkına varabileceğiz. Buda aslında farkındalıkla ilgili. Kim ve ne olduğunu sorgulamakla yani.

Evet! İhtiyacımız olan her şeye sahibiz. Bir an durup düşünelim, evimizdeki bolluktan başlayalım mesela ve var olana odaklanalım. Mutfak ve temizlik malzemelerimiz, erzaklarımız, suyumuz, giysilerimiz, eşyalarımız, ısınma ve daha birçok şey…Teşekkürler. Bu var olanı görmek ve ona odaklanmaktır, huzur verici ve arttırıcıdır. Fakat daima yok olana (ki vardır ama olanı görememe gibi bir alışkanlığa sahibiz)odaklanmak endişe verici, güvensiz ve azaltıcıdır, en azından öyle hissedilir.

Şükrün ve teşekkürün, elimizdekileri onurlandırmanın ne güzel şey olduğunu geç fark edenlerdenim. İhtiyaç zannettiklerime odaklanırdım ve şikâyet endişe halindeydim. Gördüm ki şikâyet azaltıyor, teşekkür çoğaltıyor. Sadece maddi değil manevi olarak da sizi yükseltiyor. Aslında her iki durumda hissedişle ilgili. Varlığa odaklanırsanız varlığı, yokluğa odaklanırsanız yokluğu hissediyorsunuz. Buda zamanla alışkanlığa dönüşüyor. Yoksa doğamızda ki bolluk ve bereket sınırsız, bir yere kaybolmuyor, yok olmuyor, eksilip artmıyor. O daima sonsuz.

Aslında tüm varlıkların gereksinimi oksijen, besin, barınmadır. Bunun dışındakiler bize kapitalizmin işlediği ve ihtiyaç diye servis ettiği süslü sunumlardır. Bu, barakalarda yaşayalım, hava ve suyun(ki nefes almadan yaşayamayız, bu en büyük hazine) dışında bir şeyden faydalanmayalım anlamına gelmez ya da kaderci bir kanaatkârlık anlamına da gelmez. Bu farkındalık ve uyanıklık anlamına gelir. Yaşamımızı kolaylaştırmak istiyorsak varlığa odaklanır şükür ve teşekkür ederiz, zorlaştırmak istiyorsak yokluğa odaklanır şikâyet ederiz. Seçim bizim.

Teşekkür ve şükür için öyle çok neden var ki… Yaşamı her gün tekrar tekrar deneyimlemek, nefes alıp verebilmek, su, hava, toprak, sınırsız yiyecek, içecek, bolluk ve bereket. Bu saydıklarımla da sınırlı değildir” var olmak ”başlı başına bir şükür sebebidir. En basitinden bize bir hediye veya hizmet verene teşekkür ederiz değil mi? Kendimize de teşekkür edelim. Bize hizmet eden kaşığımıza, yaşadığımız yere, araç gereçlere, çocuğumuza, eşimize, dostumuza, kedimize köpeğimize, yolumuza ve yolumuzdakilere, yaşamımızı kolaylaştıran her şeye teşekkür edelim. Kime ve neye teşekkür edeceğimizin sınırı yok. Bunu sesli söylemenize, birilerinin duymasına da gerek yok. Yaşam bir filmse içindeki varlıklar, nesneler, dekor ve kostümler, içinde ne varsa hepsi bize hizmet ediyor ve teşekkürü hak ediyor. Sözlerimi  “Söyle Bana Üstat” kitabımdan bir şiirle sonlandırmak istiyorum. Sevgi ve şükranla.

TEŞEKKÜR EDERİM

Beni sana getiren her söz,

Her kitap, her mesaj, her şarkı,

Ve hatırlatan ne varsa,

Teşekkür ederim.

 

İçinden geçmeyi öğrenmem için,

Gerekli olan deneyimlere,

Yansımalarıma,

Beni oynayan aktörlere,

Teşekkür ederim.

 

Dağıldığımda beni toplayan kızıma,

Duygu yoğunluğumda gözyaşlarıma,

İhtiyacım olduğunda arayan sese,

Herkese,

Teşekkür ederim.

 

Sorulara gömülüp çıkamadığımda,

Kalbim sıkışıp bunaldığımda,

Ateşimi söndürsün diye,

Kana kana içtiğim suya,

Teşekkür ederim.

 

Üzülüp kırıldığım,

Ama yaşadıkça idrak ettiğim,

Düşüp kalktığım, “devam” dediğim,

Yoluma ve yolumdakilere,

Teşekkür ederim.

 

Nefretle sevginin, acıyla mutluluğun,

O ince ayırımında,

Beni sana getiren her duyguma,

Teşekkür ederim.

 

Yaşam demişsin, yol etmişsin,

İç içe geçirmiş bir etmişsin,

Ve onu içimde öz etmişsin,

Bana seni hatırlattığın için,

Teşekkür ederim.

 

 

ŞÜKÜR-TEŞEKKÜR

Yorumlar kapalı.