Hacer Çet

DUYGUSAL İLİŞKİLER

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Merhaba sevgili okurlarım. İçimdeki coşku ve sevgiyle hepinizi selamlıyorum. Bu hafta “Bekir’in Diyarındaki Ben miydim?” kitabımdan alıntı yaparak başlamak istiyorum konumuza.

“—-Hala olmadın, hala mükemmel değilsin diyor zihin.

Kendimle bir savaşın içinde buluyorum kendimi. Arınmak, aydınlanmak için gittiğim her topluluk kendini arayanlarla yansıtıyor bana. Salya sümük ağlayanlar, kendini yetersiz görenler, yüklerini boşaltmak isteyenler, şikayet edenler, geçmiş ve gelecekte yaşayanlar, ruh eşini arayanlar, içten dışa değişmek isteyenler… Sayısız aynalarımdan yansıyanları görüyor, kendimi izliyorum ümitsizce. Herkes kendini bir yerlerde arıyordu benim gibi.”

İnsanın arayışa girmesini, kendinden başka her yerde kaybolduğunu sandığı gerçek benliğini aramasını, altını çizerek belirtiyorum ki yargılamıyor, aynı süreçlerden geçmiş biri olarak anlıyorum. Fakat her zaman söylediğim gibi, bir yere kadar yoldaki levhaları takip etmede yardımcı olabilirler ama eve dönmenizi sağlayamazlar. Bu sadece bizimle ilgilidir ve onu sadece kendimiz başarabiliriz.

Gelelim asıl anlatmak istediğim şeye. O topluluklara gelen insanların çoğu bozuk olan duygusal ilişkilerini düzeltmek, ruh ikizini veya ruh eşini bulmak, zengin olmak, bolluk ve bereketin artması, refah içinde yaşamak ve parayla ilgili yanlış işleyen kişisel algısını değiştirmek. Kısaca hepimiz bunun için teknikler, yollar arıyorduk. Ben bu hafta duygusal ilişkilerden bahsedeceğim.

Arayanlar, ilişkilerinde tekrara giren sorunları yaşamış olacaklar ki ruh eşlerini bulmaya çalışıyorlardı ümitsizce. Bulurlarsa tamamlanacaklarını sanıyorlardı. Çoğumuz bu bilinçteydik. Partnerimizle yolunda gitmeyen şeyleri iyileştirmek, kangren olan ilişkimizi bitirememe nedenlerini ve çözümlerini öğrenmek veya bırakamamanın yükünden kurtulmak. Bizdeki bu sıkıntıların çaresi daha aydınlanmış insanların elinde miydi? Yoksa bu tamamen bizim meselemiz miydi? Neydi yolunda giden mutlu duygusal ilişkilerin sırrı. Arayarak, bir şeyler yaparak elde edilecek bir şey miydi?

Kendi deneyimlerimden yola çıkarak(başkasının işine yarar ya da yaramaz) edindiğim bilgileri paylaşmak istiyorum sizinle. Michael Brown Varoluş Süreci

kitabında “yakın ilişki içinde bulunduğumuz, özellikle de özel ilişkilerimizdeki insanlar bizi en iyi yansıtanlardır ”der ve devam eder. “ Sevgiye dair kök inancınızı bulmak için duygusal ilişkilerinizin başlangıç değil, sonlanma aşamasında ne hissettiğinize bakın” Bendeki karşılığı acı, hüzün, hayal kırıklığı ve beraberinde kızgınlıktı. Peki, bu hislerin kök inancımız olduğunu nasıl anlarız?

Yaşam denilen filmimizin yedi yıllık döngülerinde(0,7-7,14- 14,21 yaş) işleniriz ilmek ilmek. Sevginin ne olduğunu anne babanın birbirleriyle, çevreyle, bizimle olan ilişkilerinden öğreniriz ve rol model aldıklarımızdan. Gerçi her şeyde, beslenme alışkanlığından tutunda giyinme, konuşma, nasıl davranmamız konusunda bile sürekli koşullanırız. Çeşitli algı, duygu, zihinsel hikâyeler ediniriz kendimizce bu döngülerde. Yaşanan her olayda değil tabi, farkında olmadan bizi etkileyen ve içselleştirdiğimiz, Michael in dediği gibi “mühürler “olarak yetişkinlik hayatımıza sızar ve kendini sürekli yinelerler. Hani sık sık kendini tekrarlayan duygular vardır, tanıdık gelir. İşte onlar bu güne ait olmayanlardır. Biz sanırız ki partnerimizin davranışlarından ötürü böyle hissediyoruz. Oysa yedi yıllık döngülerimize gitme cesaretini gösterebilirsek, o rahatsız edici hislerin izini takip edebilirsek, döngülerimize ait olduklarını hayretle fark edeceğiz. İşte o zaman anlayacağız hissettiklerimizin kişi ya da durumlara ait olmadığını. Kısaca duygusal ilişkilerimizde iyileşme istiyorsak kendimizle olan ilişkimize bakmalıyız öncelikle.

Ama birde ilginç duygusal ilişkiler var tanık olduğum. Tamamen fiziksel olarak ayrılmış, aradan yıllar geçmiş, anıları silinmiş, hatta o köprünün altından çok sular akmış. Bir daha görüşülmemiş, ne cismi nede resmi kalmış. Ama ilginçtir hala enerjisi duruyor, bazen yokluyordur. Bu gibi durumlar beni düşündürmüştür. Kendimce “yedi yıllık döngülere dair bitmemiş yükleri var, aralarındaki enerji bırakılmak istenmiyor, öğrenilmesi gereken dersler daha bitmemiş, aradaki bağ tamamen koparılamamış. Özlem mi duyuyor acaba ve o duygumu enerjiyi canlı kılıyor ara ara. Belki özlediği varlık değil, unuttuğunu sandığı içindeki hakikattir ve bunu fark etmesi için aracı kılmıştır varlığı” gibi yorumlar yapmış fakat hep varsayımda kalmışımdır.

Sevgi ve şükranla.

DUYGUSAL İLİŞKİLER

Yorumlar kapalı.