Hacer Çet

PARA

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Merhaba sevgili okurlarım. Bir hafta aradan sonra tekrar beraberiz. Bu kısacık zaman diliminde(ki zaman diye bir şeyin olmadığı söylenir)ne çok deneyim yaşadık değil mi? Her birimiz farklı hisler, duygular ve algılar işledik rollerimizi oynarken. Kimimiz fark ettik kimimiz kaçırdık çok şeyi, akıp gittik içinden. Olsun, yine de yaşam çok güzel.

Hatırlarsanız geçen hafta insanların en çok ilgilendikleri konulara değinmiş, bunlardan birinin de para olduğunu söylemiştim. Derler ki para enerjidir. Evet, para bir enerjidir, her şey gibi. Onunla aramızın nasıl olduğu, ona yüklediğimiz anlam, kök inançlarımızla edindiğimiz bakış açısı ve nasıl hissedildiğiyle yakından ilgilidir. Sorun kâğıt veya metal olan bir nesneyle ilgili değil, bizim frekansımız, duygularımız ve koşullanmışlığımızla ilgilidir.

Yine yedi yıllık döngülere gideceğiz. Parayla ilgili tanık olduğumuz yüklemelere, alışkanlıklara bakacağız. Eğer yoksunluk, kıtlık bilinci, yitip tükenme, elinden kayıp gitme, layık olmama, edindiklerini kaybetme korkusu, zenginliği sadece nesnelere sahip olma ya da her istediğini alma zanneden bir anlayış, güç, gereğinden fazla anlam yükleme ve paranın zor kazanılan bir şey olduğuna inanma gibi bakış açısına sahip bir ortamda yetişmiş isek, doğal olarak bilinçaltımız bu şekilde çalışacaktır. Hele ki genel olarak coğrafyamızı düşünecek olursak, bununla ilgili pek çok kolektif bilinç haline gelecek veya gelmişatasözleri, deyimler vardır. Örnek olması açısından bir kaçını paylaşmak istiyorum.

Ekmek Arslan’ın ağzında,

Para el kiridir,

Çok söz yalansız, çok zenginlik haramsız olmaz,

Para tüm kötülüklerin köküdür,

Paran varsa dostun çok olur,

Parayı kazanmak kolay, korumak zordur gibi.

İşte yedi yıllık döngülerimizde bu tarz algılar, söylemlerle koşullanır ve inanç haline getiririz farkında olmadan. Yetişkinlik hayatımızda bu kök inançlar şöyle karşılık bulur. Paramız vardır borçtan kurtulamıyoruz,  bitme korkusuyla harcayamıyoruz, çantamız dolu para olsa bile yine kaygı yaşıyoruz, varlık içinde bile olsak yoksunluk hissi taşıyoruz, her şeye sahip olsak da yok olana odaklanıyor, var olan bolluğu göremiyoruz.

Çok paramız olursa kökten hayatımız değişir zannediyoruz. Oysa o sadece bir nesnedir. O alma ve verme aracıdır. Verirsin bir şey alırsın veya alırsın verirsin. Ne tükenir ne biter. Onu tüketen, akışı durduran bizim onunla ilgili algı ve frekansımızdır. Ona anlam yükleyen biziz, parayla aramızı düzeltmek için her şeyde olduğu gibi içimize dönmeliyiz.Aslında bolluğa değil yokluğa odaklanmak, döngülerimizde bize yapışmış mühürlerin bizi sürüklediği bir bilinç durumudur. Bol paraya sahip olduğumuzda ulaşacağımız konfor, rahatlık ve her şeyi elde etme yanılgısıyla tatmin olacağımızı sanıyoruz. Öyle olsa çoğu varlıklı insan içsel doygunluk içinde olur arayışa girmezdi. Aslında bol paraya sahipte olsak yine o tatminsizliği yaşayacağız. İçimizde sürekli bizi rahatsız eden, bizi derinliğimizden uzaklaştırıp, isteklere yönelten, döngülerimizde edindiklerimizdir. Bu öyle bir şeydir ki hayatımızın her alanına sızmıştır. Kaçış yok, yeniden içimize girip kendimizi keşfedeceğiz.

Sevgi ve şükranla.

 

 

PARA

Yorumlar kapalı.