Emirşah Develi

Selçuk-Aydınoğlu Îsâ Bey Camii

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

İzmir’in Selçuk ilçesinde Aydınoğulları’na ait cami, Aydınoğlu Îsâ Bey tarafından 1375 yılında mimar Ali b. Müşeymeş ed-Dımaşkī’ye yaptırılmıştır. Aydınoğlu Îsâ Bey’in düzenlediği vakfiyesi günümüzde mevcut olmadığından caminin tarihçesine dair eski seyahatnamelerden bilgi edinilmektedir. Evliya Çelebi, ziyaret ettiği yapıyı anlatarak içindeki tezyinattan bahsedip kitâbesini kaydetmiştir. Selçuk’un (Ayasuluk) Osmanlı hâkimiyetine girmesinden sonra giderek önemini kaybetmesi Îsâ Bey Camii’nin kendi kaderine terkedilmesine sebep olmuştur.

Yapı, XIX. yüzyılın ikinci yarısında bir süre kervansaray olarak da kullanılmıştır. Bu sırada binada birtakım değişiklikler yapılmış ve tahribat meydana gelmiştir. Nitekim mihrap sökülmüş, burada bir kapı açılmıştır. Yine bu dönemde doğu ve kuzey kapılarından kitâbeleriyle çeşitli mimari parçaları sökülerek alınmıştır. Böylece yapı, hem çok harap hem de özgün karakterini bazı yerlerde önemli ölçüde kaybetmiş olarak günümüze ulaşmıştır.

Maarif Vekâleti ve İzmir Vakıflar Müdürlüğü’nün iş birliğiyle 1934 yılında restorasyona alınan yapı, bu tarihten sonra da değişik zamanlarda Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edilmiştir.

Îsâ Bey Camii, Selçuk ilçesine hâkim tepenin batı yamacında kurulmuştur. Tarih içinde çok eski yerleşimlere sahne olan ve hem İlkçağ’da hem de Bizans döneminde VI. yüzyılda önemli dinî yapıların inşasıyla dinî bir merkez durumuna gelen bu alan, Aydınoğulları devrinde de Îsâ Bey Camii’nin etrafında gelişen yoğun bir yapılaşmaya merkez olmuştur.

Bütün cephelerden karakter ve işçilik olarak ayrılan batı cephesinde diğer üç cephedeki kesme taş, kireç taşı ve devşirme malzemeden meydana gelen ve fazla özenli olmayan duvar örgüsünün tamamen terkedildiği, bütün yüzeyin çok düzgün devşirme bloklarla kaplandığı dikkati çeker. Süsleme özellikleri açısından yine ayrıcalıklı bir karakter gösteren bu cephe yapının ana cephesidir. Ovaya ve denize dönük olan cephede cami ve aynı yönde devam eden avlu duvarlarının bir bütünlük içinde ele alınıp düzenlendiği açıkça görülür.

Batı cephesinde cami ile avlu duvarlarının birleşme noktasında âbidevî karakteriyle dikkat çeken bir taçkapı yer alır. Üst kısmında bugün şerefeden yukarısı yıkık olan bir minare yükselmektedir. Bu minarenin bir simetriği doğu kapısının üzerindeydi. Günümüze ulaşmayan doğudaki bu minarenin XVII. yüzyılda da mevcut olmadığı gravürlerden anlaşılmaktadır. Ancak bu minarenin varlığı bizi, Beylikler dönemi mimarisinde Niğde Sungur Bey Camii’nden sonra ikinci bir çifte minare uygulamasıyla karşı karşıya bırakmaktadır.

Yapıda, yatık dikdörtgen bir plan gösteren ortası sekizgen havuzlu avluyu üç yönden bir revakın kuşattığı kalan izlerden anlaşılmaktadır. Buna ilişkin en önemli iz bugün mevcut on iki sütundur. Antik yapılardan devşirilmiş olan bu sütunların geniş kemerlerle birbirine bağlanarak tespit edilemeyen bir üst örtü sistemini taşıdığı kabul edilmektedir. Günümüzde duvarlar üzerinde altı yerde görülen konsollar, hâlâ taşıdıkları tuğla kemer izleriyle bu konuda en önemli delil sayılmaktadır.

Caminin ana mekânı yatık dikdörtgen bir plan göstermektedir. Mekânı tam ortadan dört sütun üzerine oturan enine kemerler iki eşit nefe ayırmaktadır. Mekânda tuğladan sivri kemerleri taşıyan devâsâ sütunların, “Büyük Gymnasium” olarak tanınan Lysimakhos’un şehrindeki limanın yanında bulunan hamamdan getirilmiş olması kuvvetle muhtemeldir.

Yapıda yan neflerin üzeri dik, çift meyilli çatılarla örtülmüştür. Bu çatılar içten ahşap bir konstrüksiyona sahiptir. Mevcut kalıntılara dayanılarak restore edilen bu dik çatıların, yapının gerçekte olması gereken orijinal çatı sistemiyle bağlantısı yoktur.

Îsâ Bey Camii, âbidevî mimarisi ve plan şeması ile olduğu kadar süsleme özellikleriyle de dikkat çeken bir yapıdır. Batı cephesindeki pencereler ve taçkapı üzerinde renkli ve zengin taş süsleme örnekleriyle karşılaşılır. Bugün önemli bir kısmı sökülmüş olan kapılarda bunlara ilişkin pek az bir iz kalmıştır. Her iki kapıda bulunması gereken kitâbeler de XIX. yüzyıl sonlarında sökülerek alınmıştır. Bu kitâbeler İzmir’e götürülmüş olup doğu kapısından alınan kitâbe Çorapkapı Camii’nde mihrabın üstüne, kuzey kapısından alınan kitâbe ise Kestanepazarı Camii’nde son cemaat yeri penceresinin üzerine yerleştirilmiştir.

Îsâ Bey Camii, yalnız Aydınoğulları Beyliği’nin değil Beylikler dönemi mimarisinin de en önemli yapılarından biridir.

Süslemelerin işçilik ve kompozisyon özelliklerinde Zengî ve çağdaş Memlük dönemi sanatından alınan tesirler açık biçimde görülür. Değişik çevrelerin etkilerini bir sentez halinde bünyesinde birleştiren mâbed, revaklı avlu ve cephe mimarisiyle Osmanlı mimarisine değişik açılardan kaynak oluşturması bakımından son derece önemli yapılardan biridir.

 

Selçuk-Aydınoğlu Îsâ Bey Camii