Devrim Kasap

Ölüm kalım

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Her ölüm bir yeniden doğuştu aslında. Hani bir söz vardır ya; ben asla kaybetmem ya kazanırım ya da öğrenirim. Belki de öğrendiklerimiz ayakta tutuyordu bizi. Düştükçe kalkmayı, öldükçe de inadına yaşamayı seçmemiz bundandı. Vazgeçişlerimizdi belki bizi özgür kılan. İnsan zamanı geldiğinde her şeyden vazgeçebilmeli, öğrenebilmeli vazgeçmeyi.

 

Bağlı kalmak, bağlanmak bir serüvenciye göre değildi belki ama her gittiği yerde de bağlanmaktan kurtaramadı kendini, bir şehre veya bir çift göze. Belki de tatlı bir gülümsemeye aldanıyordu serüvenci yüreği. Haydi diyordu kalk gidelim bu şehirden, gidemiyordu. Vazgeçiyordu, vazgeçemiyordu. Bütün aydınlık düşlerinin hep karanlık sonları oldu. Ve karanlıklar arasında aradı kendini. Aslında koca kalabalıklar, taze kadın bedenleri arasında hep yalnızdı. Yalnızlık belki de kendi seçimiydi. Yalnız, bir başına bir birey olabilmek öğretmişti ona bir serüvencinin hayata nasıl tutulması gerektiğini…

 

Bir uçurumun kıyısında yürür gibiydi hep.  Adımları bir uçuruma bir de diğer tarafa gidiyordu hep. Yaşamındaki her şeye kendi kendine karşı durmuş, her felaketi kendi karşılamıştı. Terk ederken bir şehri -ki şehir ve kendisi hep alevler içinde kalıyordu.  Belki de bu alevler tutuyordu onu ayakta. İçinde sönmek bilmeyen bir alev, dinmek bilmeyen bir öfke vardı. Öfkesi çoğunlukla kendineydi aslında. Arada insanlara kızsa da, insanların onu acıtmasına biraz da kendisi izin veriyordu. Ama neden insanlar bunu yapmak zorundaydılar ki? Neden onlara verilenleri eksik ya da fazla buluyorlardı. Gerçi hiç eksik sevdiği olmamıştı. Ama kararını kaçırdığı baya çoktu.

 

Demem o ki kararını kaçırmayın ne eksik ne fazla ederi kadar değer verip sevmeye çalışın….

Ölüm kalım

Yorumlar kapalı.