Muhammed Yava

Dil Milliyetçiliği veya Güneş Dil Teorisi (2)

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

1932, resmî bir ideoloji kapsamında Dil Devrimi’nin ortaya çıkış tarihi olarak görülse de aslen dil devriminin ilk adımlarının Tanzimat’la birlikte atıldığını söyleyebiliriz. Şinasi, Namık Kemal ve Ziya Paşa gibi sanatçılar, Batıdaki yeni gelişen düşünceleri halka anlatmak için ilk kez sade bir dil kullanmanın gereğini duymuşlar ancak uygulayamamışlardır. Alfabe değişikliği düşüncesi de ilk kez Tanzimat aydınlarınca gündeme getirilmiş ancak gelen tepkiler sonucu bu düşünceden vazgeçmişlerdir.
Dil konusundaki çalışmaların önemli bir boyut kazanmasıysa Yeni Lisan hareketine dayanmaktadır. Ömer Seyfettin ve Ali Canip ‘in önderliğindeki bu hareketle birlikte Osmanlı Türkçesinin eylemsel olarak sonu gelmiştir. Ömer Seyfettin Genç Kalemler dergisindeki yazılarıyla yabancı gramer ve kelime gruplarıyla yüklü olan dönemin dilini eleştirmiş, İstanbul halkının konuştuğu sade dilin standartlaştırılmasını önermiştir. Bu öneri; zamanla Faruk Nafiz, Halide Edip, Yakup Kadri gibi önemli edebiyatçıların desteğini almış, Milli Edebiyat akımının da etkisiyle şair ve yazarların sanat anlayışlarında önemli değişikliklere neden olmuştur. Beş Hececiler gibi topluluklar dili, dönemine oranla oldukça yalın olan ve hece ölçüsünün kullanıldığı şiirler yazmaya başlamıştır. Hatta Ahmet Haşim bile Piyale’deki şiirlerinde sade bir dil kullanmıştır.
Türk Dil Devrimi’nin düşünsel temelini kuranlardan bahsetmek gerekirse, karşımıza Türk ulusal düşünüşünün kurucusu Ziya Gökalp çıkmaktadır. Gökalp’in halka yönelmek olarak tarif ettiği milliyetçilik anlayışı, onun dil konusundaki düşüncesinin de ipuçlarını verir. O, Türk ulusunun bir araya gelmesini sağlayabilecek temel harcın kültür olduğunu düşünür. Dil ise kültürün en önemli parçası olarak karşımıza çıkar. Bu kısaca; dilde, estetikte, ahlakta, hukukta, dinde, ekonomide, siyasette ve felsefede Türkçülüktür. Bu anlayış, dönemin Türkçü şairi Mehmet Emin ‘de adeta temsili bir boyut kazanır: “Ben bir Türk’üm dinim, cinsim uludur.” 19 Mayıs Sultan Ahmet Mitingi‘ndeki bu sözler bu dönemde dile ve topluma bakışı çarpıcı biçimde ortaya koyar: 1932’ye kadar uzanan süreçte, Atatürk ve silah arkadaşları dönemin Arapça – Farsça yüklü sözcüklerinden yararlanmıştır. Ancak bu durum Atatürk’ün bu zamana kadar dil konusuna eğilmediğini göstermez. Yapılan araştırmalar sayesinde, Atatürk’ün 1907’de, Bulgar Türkoloğu İvan Manolof’a, yazı değişikliğinin yapılması gerektiğini söylediğini, öğreniyoruz. Yeni Türk devletinde Türklük üzerine araştırmalar yapmak üzere kurulan ilk kurum, Atatürk’ün isteğiyle Mehmet Fuat Köprülü tarafından kurulan Türkiyat Enstitüsü ‘dür. 12 Kasım 1924’te kurulan bu kurum Türk Dil Devrimi’ne giden yoldaki önemli kilometre taşlarından biridir. (yazı devam edecek)

Dil Milliyetçiliği veya Güneş Dil Teorisi (2)

Yorumlar kapalı.