Seçim güvenliği

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Yazımı yazmış, tam kaydedecektim ki elektrikler kesildi… Bu yazıyı yazdığım bilgisayarda bir program yüklü ve bilgisayar kapanınca tüm yazdıklarınız çöpe gidiyor.

Aynı yazıyı ikinci kez yazamıyor insan. Aynı motivasyonu ve aynı akışkanlığı sağlayamıyorsunuz.

**

16 Nisan Pazar günü yapılacak halk oylamasında son dönemece giriliyor. 18 madde halinde karşımıza gelen yeni anayasa maddelerine ya ‘evet’ diyeceğiz ya da ‘hayır’. İçinden bazılarına ‘evet’ deseniz bile diğerlerine ‘hayır’ diyorsanız, toplamına evet demeniz; içinden bazılarına ‘hayır’ deseniz bile diğerlerine ‘evet’ diyorsanız toplamına ‘hayır’ demeniz sıkıntı yaratıyor.

Daha önce de yazdığım gibi bence bu tür referandumlarda tek bir soru sorulmalı…

**

Biz devlet memurları, bu tür durumlarda açıkça propaganda yapamıyor fikirlerimizi kamuoyu önünde paylaşamıyoruz. Gerçi bu yazı yazma konusuyla ilgili yasa tam olarak ne diyor bilemiyorum ama ülkemizde devlet memuru olmanın da kendine göre kuralları var. Her ne kadar kimi devlet memurları siyasetçilerle birlikte kampanyanın bir tarafında açıkça tavır alsa da bilineni hatırlatmakta fayda var.

Son dönemeçte söylenecek başka ne kaldı bilemiyorum ama bana göre vatandaşların çoğunun tavrı netleşti. Bence vatandaş artık TV’lerdeki tartışmaları ve mitingleri izlemiyor. Aslında teknolojinin bu kadar geliştiği bir zamanda miting yapmak da ne kadar yararlı bilemiyorum ama bence bu tür etkinlikler güç gösterme eğiliminden kaynaklanıyor.

Bize açıkça fikir belirtmek yasak olsa da elbette biz de vatandaşın içinde yaşıyor onlarla ‘ne olacak bu memleketin hali’ sorusuna yanıt arıyoruz.

Vatandaş, referandumun kazasız-belasız tamamlanmasını ve ülkenin, yoluna devam etmesini istiyor. Bu referandumda da zaten ne hükümet değişecek ne de başbakan veya cumhurbaşkanı. Fakat taraflar, oylamayı bir ölüm-kalım mücadelesi ve ‘beka’ sorunu haline getirince sanki kıyamet kopacak gibi bir durum ortaya çıkıyor. Bu yüzden insanlar büyük çaplı olaylardan ürküyor.

Olay çıkmasın derken, ‘hile’ yapılacağı endişesi de hakim kimilerinde. Türlü senaryolar var konuşulan. Örneğin SEÇSİS’te bir işlerin döneceği veya sandık güvenliğinin sağlanamayacağı gibi endişeler sıkça gündeme geliyor. Bana göre, en önemli iş, oy verme işleminden bitimine kadar sandık görevlilerinin işlerini sağlıklı yapmasında. Bu konuda devlete önemli görevler düşüyor. Sandık başlarına, işlerini iyi yapan tarafsız ve hukuk bilir insanları oturtması gerekiyor.

Devletin görevlendireceği kişilerle partilerin görevlendireceği kişiler görevlerini doğru yaparlarsa, ülke genelinde şaibenin ortadan kalkacağını düşünüyorum. Bu, ülkemizin dış dünyadaki itibarını da etkileyecektir.

Düşünün, seçim olmuş ve her yerden şaibe ve olay sesleri yükseliyor. Siz olsanız böyle bir ülkeye yatırım veya gezi yaparken düşünmez misiniz!

Öte yandan bir ülkenin demokratik görüntüsü, sandık güvenliğinin de sağlanması ile doğrudan bağlantılıdır. Şaibeli bir güvenlik sonrasında elde edilecek ‘başarı’ içe sinmeyen seçimin ardından başlayacak tartışmalarla kötü bir sonuç getirecek, yıllarca gündemde kalacaktır. Bunun örnekleri Türk demokrasi tarihinde çoktur. Her seçim sonrasında çöplerde ele geçen yanmış oy pusulaları görüntüleri, vatandaşlar arasında şaibelere neden olmuştur.

Bana göre ‘devlet’ burada ortaya çıkmalı, tarafsız olmalıdır. Hem hazırlık döneminde hem de sayım ve sonuçların açıklanmasında.

Eğer devlet maddi imkanları, propaganda araçları ve güvenliği ile bir tarafın safını tutarsa bunun talafisi mümkün değildir. Vatandaşın devlete güveni bittiğinde yönetim sorunları başlar. İnsanlar devlete güvenmemeye başlar ve o ülkenin birlikte yaşam arzusu darbe alır.

Evet, önümüzdeki hafta sonu vatandaşlar olarak bir görev yapacağız ve hepimizi ilgilendiren bir konuda tercih belirteceğiz.

Benim tavrım demokrasiden ve ülkenin dinamiklerine kulak vermekten geçiyor.

Anadolu adı verilen bir coğrafyada Türkiye Cumhuriyeti adı altında bir ülke kurmuşuz ve amacımız bu ülkeyi yönetecek devlet aygıtını en demokratik şekilde oluşturmak.

Vatandaşları arasında ayrım yapmayan…

Vatandaşlarının inanç ve düşüncelerine değer veren…

Harcadığı paralar konusunda vergi sahiplerinin denetimine açık olan…

Eğer bir ülkenin devleti bu özelliklere sahip olursa, o ülkede kuvvetler ayrılığı ilkesi korunabilirse bu devlet demokratik bir devlettir. Demokratik devletler vatandaşın can ve mal güvencesinin garantörüdür.

Kelimelerimi çok dikkatli seçmeye çalışıyorum ama dilerim ülkemiz ve demokrasimiz bu referandumdan yara almadan çıkar.

Kavgasız-gürültüsüz ve şaibesiz bir halk oylaması diliyorum.

Not: Bu yazı 8 Nisan 2017 tarihli gazetemizde yayınlanmıştır.

Seçim güvenliği

Seçim güvenliği

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Yazımı yazmış, tam kaydedecektim ki elektrikler kesildi… Bu yazıyı yazdığım bilgisayarda bir program yüklü ve bilgisayar kapanınca tüm yazdıklarınız çöpe gidiyor.

Aynı yazıyı ikinci kez yazamıyor insan. Aynı motivasyonu ve aynı akışkanlığı sağlayamıyorsunuz.

**

16 Nisan Pazar günü yapılacak halk oylamasında son dönemece giriliyor. 18 madde halinde karşımıza gelen yeni anayasa maddelerine ya ‘evet’ diyeceğiz ya da ‘hayır’. İçinden bazılarına ‘evet’ deseniz bile diğerlerine ‘hayır’ diyorsanız, toplamına evet demeniz; içinden bazılarına ‘hayır’ deseniz bile diğerlerine ‘evet’ diyorsanız toplamına ‘hayır’ demeniz sıkıntı yaratıyor. Daha önce de yazdığım gibi bence bu tür referandumlarda tek bir soru sorulmalı…

**

Biz devlet memurları, bu tür durumlarda açıkça propaganda yapamıyor, fikirlerimizi kamuoyu önünde paylaşamıyoruz. Gerçi bu konu ile ilgili yasa tam olarak ne diyor bilemiyorum ama ülkemizde devlet memuru olmanın da kendine göre kuralları var. Her ne kadar kimi devlet memurları siyasetçilerle birlikte kampanyanın bir tarafında açıkça tavır alsa da bilineni hatırlatmakta fayda var.

Son dönemeçte söylenecek başka ne kaldı bilemiyorum ama bana göre vatandaşların çoğunun tavrı netleşti. Bence vatandaş artık TV’lerdeki tartışmaları ve mitingleri izlemiyor. Aslında teknolojinin bu kadar geliştiği bir zamanda miting yapmak da ne kadar yararlı bilemiyorum ama bence bu tür etkinlikler güç gösterme eğiliminden kaynaklanıyor.

Bize açıkça fikir belirtmek yasak olsa da elbette biz de vatandaşın içinde yaşıyor, onlarla ‘ne olacak bu memleketin hali’ sorusuna yanıt arıyoruz.

Vatandaş, referandumun kazasız-belasız tamamlanmasını ve ülkenin yoluna devam etmesini istiyor. Bu referandumda da zaten ne hükümet değişecek ne de başbakan veya cumhurbaşkanı. Fakat taraflar, oylamayı bir ölüm-kalım mücadelesi ve ‘beka’ sorunu haline getirince sanki kıyamet kopacak gibi bir durum ortaya çıkıyor. Bu yüzden insanlar büyük çaplı olaylardan ürküyor.

Olay çıkmasın derken, ‘hile’ yapılacağı endişesi de hakim kimilerinde. Türlü senaryolar var konuşulan. Örneğin SEÇSİS’te bir işlerin döneceği veya sandık güvenliğinin sağlanamayacağı gibi endişeler sıkça gündeme geliyor. Bana göre en önemli iş, oy verme işleminden bitimine kadar sandık görevlilerinin işlerini sağlıklı yapmasında. Bu konuda devlete önemli görevler düşüyor. Sandık başlarına, işlerini iyi yapan tarafsız ve hukuk bilir insanları oturtması gerekiyor.

Devletin görevlendireceği kişilerle partilerin görevlendireceği kişiler, görevlerini doğru yaparlarsa ülke genelinde şaibenin ortadan kalkacağını düşünüyorum. Bu, ülkemizin dış dünyadaki itibarını da etkileyecektir. Düşünün, seçim olmuş ve her yerden şaibe ve olay sesleri yükseliyor. Siz olsanız böyle bir ülkeye gezi yaparken düşünmez misiniz!

Öte yandan bir ülkenin demokratik görüntüsü, sandık güvenliğinin de sağlanması ile doğrudan bağlantılıdır. Şaibeli bir güvenlik sonrasında elde edilecek ‘başarı’, içe sinmeyen seçimin ardından başlayacak tartışmalarla kötü bir sonuç getirecek, yıllarca gündemde kalacaktır. Bunun örnekleri Türk demokrasi tarihinde çoktur. Her seçim sonrasında çöplerde ele geçen yanmış oy pusulaları görüntüleri, vatandaşlar arasında şaibelere neden olmuştur.

Bana göre ‘devlet’ burada ortaya çıkmalı, tarafsız olmalıdır. Hem hazırlık döneminde hem de sayım ve sonuçların açıklanmasında.

Eğer devlet maddi imkanları, propaganda araçları ve güvenliği ile bir tarafın safını tutarsa bunun telafisi mümkün değildir. Vatandaşın devlete güveni bittiğinde yönetim sorunları başlar. İnsanlar devlete güvenmemeye başlar ve o ülkenin birlikte yaşam arzusu darbe alır.

Evet, önümüzdeki hafta sonu vatandaşlar olarak bir görev yapacağız ve hepimizi ilgilendiren bir konuda tercih belirteceğiz.

Benim tavrım demokrasiden ve ülkenin dinamiklerine kulak vermekten geçiyor.

Anadolu adı verilen bir coğrafyada Türkiye Cumhuriyeti adı altında bir ülke kurmuşuz ve amacımız, bu ülkeyi yönetecek devlet aygıtını en demokratik şekilde oluşturmak.

Vatandaşları arasında ayrım yapmayan…

Vatandaşlarının inanç ve düşüncelerine değer veren…

Harcadığı paralar konusunda vergi sahiplerinin denetimine açık olan…

Eğer bir ülkenin devleti bu özelliklere sahip olursa, o ülkede kuvvetler ayrılığı ilkesi korunabilirse bu devlet demokratik bir devlettir. Demokratik devletler vatandaşın can ve mal güvencesinin garantörüdür.

Kelimelerimi çok dikkatli seçmeye çalışıyorum ama dilerim ülkemiz ve demokrasimiz bu referandumdan yara almadan çıkar.

Kavgasız-gürültüsüz ve şaibesiz bir halk oylaması diliyorum.

Seçim güvenliği