Karpuzcular, kar helvacılar…

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Sözlükler, seyyar kelimesinin anlamını “Belli bir yeri olmayan, gezici, gezgin” şeklinde açıklıyor. “Seyyar satıcı”

Seyyar sözcüğünün “Kolay taşınabilen, katlanarak taşınabilir duruma getirilebilen, portatif” anlamı da var. Cumhuriyet dönemi romancılarından Yakup Kadri Karaosmanoğlu, “Zira muharebeden beri seyyar karyolamı hiç bırakmadım” demiş. Muharebe de savaş demek…

Seyyar deyince aklımıza zabıta gelir.

Zabıta da “Belediyelere bağlı, kamu düzenini korumakla görevli” demek.

Seyyar ve zabıta, anlayacağınız gibi Arapçadan dilimize yerleşmiş… Biri gezmekten, diğeri de düzen ve disiplinden…

Neyse; dil matematik gibi görüyorsunuz. Bir işlemden başka işleme geçiliyor. Bu yüzden sayılarla sesler arasındaki ilişkiyi kaçırmamalı ve dil dersleri ile matematiği önemsemeliyiz. Dil ve matematik olmazsa anlaşamayız.

Konuyu yine dağıtmadan sadede gelelim. Başlıktan ve girişten de anlaşılacağı gibi bugünkü konumuz, kaldırımlardaki seyyar satıcılar.

Seyyar satıcılardaki en önemli eksiklerden biri vergi, diğeri de hijyendir.

Devlet, seyyardan KDV alamadığı gibi tüketicinin de sağlığını koruyamaz.

Peki “Kahrolsun seyyar!” mı diyelim!

Kabul edelim ki seyyar, Türkiye’nin bir gerçeğidir. Doğu’dan Batı’ya azalan bir sosyolojik gerçek. Sandviççi, kokoreççi, meyve-sebzeci, mısırcı…

Dedik ya bu ülkemizin bir gerçeğidir.

Seyyar, en başta ucuzdur. İnsan, ortalama bir lokantada 15-25 lira arasında bir para ile doyabilirken seyyarda bu rakam 5 liraya kadar düşebilir.

Yaz bir türlü gelemedi ama karpuzcularla kar helvacılar parkları doldurdu.

Dedik ya seyyar, ülkemizin bir gerçeğidir… O halde bu gerçekle yaşamasına alışacağız. Kaldırmak zor. Hemen “Ee o da ekmek parası çıkarıyor!”

Kim ekmek parası peşinde değil ki!

Neyse, kaldırmak yerine onunla yaşamasını öğrenmemiz gerekiyor. Peki, nasıl!

Yerleri belirlenebilir… Elektrik ve su bağlanabilir… Hareket alanı sınırlandırılabilir….

Bazı koşullar da ortaya konulabilir. Örneğin o bölgenin temizliği seyyara bağlanabilir.

Üstü gelişigüzel çadırlarla değil de daha estetik örtülerle kapatılabilir.

Hareket alanı az da olsa bir bedel karşılığında kiralanabilir.

En küçük düzen, en büyük düzensizlikten iyidir. Bir tartışmaya açılsa kim bilir ne fikirler ortaya çıkar!

Peki kim tartışacak ve karara bağlayacak!

Bakın bu konuda Kent Konseyleri önemli bir araç. Kentin çeşitli bileşenleri, bu ve benzeri konuları masaya yatırıp ilgili ve yetkililere öneriler sunabilir.

Hah! Ben de işte tam buraya gelecektim.

Ödemiş Kent Konseyi, deyim yerinde ise beş yıldır yatıyordu. Ben, basında dişe dokunur bir faaliyetlerini görmedim.

Şimdi önümüzdeki cuma günü yeni bir genel kurul ve seçim yapılacak. Ben de yürütme kuruluna adayım. Genel kurula gelip oy kullanacak temsilcilerden, “Ben bu kent için şimdiye kadar yazdım çizdim, bundan sonra da Kent Konseyi aracılığı ile fiili katkı sunmak istiyorum, bana oy verin” diyeceğim.

Tabii başka adaylar da olacak. Havza-Plat’tan bugüne gelen bir ekip çalışmamız var. Sanıyorum yarın veya yarından sonra bu ekipten haberiniz olacak.

Bence beş yıldır ciddi bir faaliyet üretmeyenler veya bunlara destek verenler, en azından önümüzdeki bir dönem için yeni isimlere şans vermeliler diye düşünüyorum.

Beş yıl bir şey yapmayanlar, “Yeni dönemde güzel işler yapacağız” dememeliler…

Not: Bu yazı, gazetemizin 24 Haziran 2019 tarihinde yayınlanmıştır.

Karpuzcular, kar helvacılar…

Karpuzcular, kar helvacılar…

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Sözlükler, seyyar kelimesinin anlamını “Belli bir yeri olmayan, gezici, gezgin” şeklinde açıklıyor. “Seyyar satıcı”

Seyyar sözcüğünün “Kolay taşınabilen, katlanarak taşınabilir duruma getirilebilen, portatif” anlamı da var. Cumhuriyet dönemi romancılarından Yakup Kadri Karaosmanoğlu, “Zira muharebeden beri seyyar karyolamı hiç bırakmadım” demiş. Muharebe de savaş demek…

Seyyar deyince aklımıza zabıta gelir.

Zabıta da “Belediyelere bağlı, kamu düzenini korumakla görevli” demek.

Seyyar ve zabıta anlayacağınız gibi Arapça’dan dilimize yerleşmiş… Biri gezmekten diğeri de düzen ve disiplinden…

Neyse; dil matematik gibi görüyorsunuz. Bir işlemden başka işleme geçiliyor. Bu yüzden sayılarla sesler arasındaki ilişkiyi kaçırmamalı ve dil dersleri ile matematiği önemsemeliyiz. Dil ve matematik olmazsa anlaşamayız.

Konuyu yine dağıtmadan sadete gelelim. Başlıktan ve girişten de anlaşılacağı gibi bugünkü konumuz, kaldırımlardaki seyyar satıcılar.

Seyyar satıcılardaki en önemli eksiklerden biri vergi, diğeri de hijyen’dir.

Devlet seyyardan KDV alamadığı gibi tüketicinin de sağlığını koruyamaz.

Peki ‘kahrolsun seyyar!’ mı diyelim!

Kabul edelim ki seyyar, Türkiye’nin bir gerçeğidir. Doğu’dan Batı’ya azalan bir sosyolojik gerçek. Sandviççi, kokoreççi, meyve-sebzeci, mısırcı…

Dedik ya bu ülkemizin bir gerçeğidir.

Seyyar en başta ucuzdur. İnsan, ortalama bir lokantada 15-25 lira arasında bir para ile doyabilirken seyyarda bu rakam 5 liraya kadar düşebilir.

Yaz bir türlü gelemedi ama karpuzcularla kar helvacılar parkları doldurdu.

Dedik ya seyyar ülkemizin bir gerçeğidir… O halde bu gerçekle yaşamasına alışacağız. Kaldırmak zor. Hemen “Ee o da ekmek parası çıkarıyor!”

Kim ekmek parası peşinde değil ki!

Neyse, kaldırmak yerine onunla yaşamasını öğrenmemiz gerekiyor. Peki, nasıl!

Yerleri belirlenebilir… Elektrik ve su bağlanabilir… Hareket alanı sınırlandırılabilir….

Bazı koşullar da ortaya konulabilir. Örneğin o bölgenin temizliği seyyara bağlanabilir.

Üstü gelişigüzel çadırlarla değil de daha estetik örtülerle kapatılabilir.

Hareket alanı az da olsa bir bedel karşılığında kiralanabilir.

En küçük düzen en büyük düzensizlikten iyidir. Bir tartışmaya açılsa kim bilir ne fikirler ortaya çıkar!

Peki kim tartışacak ve karara bağlayacak!

Bakın bu konuda Kent Konseyleri önemli bir araç. Kentin çeşitli bileşenleri bu ve benzeri konuları masaya yatırıp ilgili ve yetkililere öneriler sunabilir.

Hah ben de işte tam buraya gelecektim.

Ödemiş Kent Konseyi, deyim yerinde ise 5 yıldır yatıyordu. Ben basında dişe dokunur bir faaliyetlerini germedim.

Şimdi önümüzdeki Cuma günü yeni bir genel kurul ve seçim yapılacak. Ben de yürütme kuruluna adayım. Genel kurula gelip oy kullanacak temsilcilerden, “Ben bu kent için şimdiye kadar yazdım çizdim, bundan sonra da Kent Konseyi aracılığı ile fiili katkı sunmak istiyorum, bana oy verin” diyeceğim.

Tabii başka adaylar da olacak. Havza-Plat’tan bugüne gelen bir ekip çalışmamız var. Sanıyorum yarın veya yarından sonra bu ekipten haberiniz olacak.

Bence, 5 yıldır ciddi bir faaliyet üretmeyenler veya bunlara destek verenler, en azından önümüzdeki bir dönem için yeni isimlere şans vermeliler diye düşünüyorum.

5 yıl bir şey yapmayanlar, ‘yeni dönemde güzel işler yapacağız’ dememeliler…

Karpuzcular, kar helvacılar…