BİR SEN, BİR DE AYNADAKİ!-2

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Dünden kalan konuya devam etmeden önce, herkese iyi hafta sonları diliyorum. Ailenizle birlikte sağlıkla ve huzurla geçirin inşallah

“kırk yıl hatıra ne dersiniz”

Kendimle ilgili ara ara bir şeyler paylaşıyorum sizlerle, şükürler olsun ki insanlar beni böyle sevip kabullendi. Trabzonlu ve biraz da deli (!) olmanın huzuru var içimde. Çünkü güvenilir insan bulmak zorken şimdilerde, bu özellik bizlerin hamurunda zaten mevcut. Bizi tanımayan insanların da yaptıkları eleştiri ve hakaretler baş göz üstüne zira kötü söz sahibinindir. Umuyorum böyle insanlar varsa da etrafınızda Tanrı ruhlarına yardım eder. Keşke yüzümüze karşı gelip konuşabilecek yüreğe sahip olsalar değil mi(!). Toplum olarak bizleri, ahlaki yönden dejenere durumların yanında bu sahtelikler de bitirecek maalesef.

Benim bazı yazılarımda “gıybet” kelimelerini geçiriyor olmamın da bir sebebi var. Bunu görünce dayanamaz bir toplumumuz var. Hem biraz gülelim hem de gerçek olan bazı durumları nükteli şekilde göz önüne koyalım diyedir. İnsanları söylemeye cesaret edemedikleri şeyleri söylemeyi, en yakınlarına bile dürüst olamayacakları kadar burada dürüst şeyleri görebilecekleri, biraz eğlenmek, biraz bilgilenmek biraz da düşünmek adına kendimce bir şeyler karalıyorum. Ne en iyi yazar olma hevesim var ne de birilerini yerme. Şahsıma yapılan güzel şeyleri sevgiyle, eleştirileri de saygıyla baş tacı ederim. Yeter ki altında küçük hesaplar, kibirler ve entrikalar olmasın.

Benim de burada kurallarım var elbette. Devrik cümle kullanmayı, nükteli yazmayı hele hele gerçekten takip edenler bilirler, kendimle dalga geçmeyi çok severim. Ha imla kurallarını zaten gazetemin edit grubu hallediyor. Onların da emeklerine sağlık. Ama düşüncelerimi döktüğüm yazının içeriği de devrilmesi (!) de bana aittir. Yahu Allahınızı severseniz, bir şeyi okurken ya da seyrederken ya da bakarken, tümünü algılamaya ve ondan bir şeyler edinmeye çalışalım. Hayat kısa biraz eğlenin, gülümseyin, iyi birileri olun, iyi birilerini far edin, sevin, affedici olun, hiçbir şeyi rafa kaldırmayın (konuşun), sizin enerjinizi düşürenlerden uzaklaşın, falan filan yani. Hayatı hem kendi adınıza hem de sevenleriniz adına daha yaşanır yaparsanız.

Ha bu arada da ben burada kimseyi memnun etmek zorunda da değilim. Zira diğer yazarlarımız (ki benim onların eline su dökmem için kırk fırın ekmek yemem lazım) oldukça kuralcı ve yazı metinlerine bağlı kalarak yazıyorlar. Ben bunu hakikaten beceremedim. Mesela ben haber de yazamam. Çünkü ben olanı yazmayı seviyorum. İçine kattığım renk sadece latifeler, işin renkli ve kimsenin söyleyemediği tarafı ve nükteli anlatımlardır. Orası devrikmiş burası devrikmiş (bu işin ehli olanları da anlıyorum elbette ama dayanılmayacak gibiysem de görmezden gelin beni) valla o vakit özgür yazamadığım gibi ben de olamam. E sahte olamadığım için de birbirimize alışmaya çalışacağız. Ya da burayı es geçeceksiniz ki, keşke geçmeseniz de birbirimizi daha içtenlikle anlayabilme yolunu bulabilsek. Ancak takdir sizlerindir.

“germe kendini, hayat kısa”

Sevgili okur yazar dostlarım; sanırım çağımızın hastalığı “kendimiz olmayı tam beceremeyişimiz” dir. Birilerine yaranmak, birilerine kendimizi sevdirmek, kuralcı kalmak (ha hayat içinde elbette ahlaki ve soysa-kültürel kurallara uyulması toplum içinde yaşayan varlıklar olarak bana göre de şarttır.) yani seni sen yapan yaşama ve olaylara karşı duruşunu başkalarına göre eğip bükmek kadar kendimize yaptığımız büyük eziyet daha olamaz. Bunun sonucu da gergin insanlar, rol yapan bireyler, başkalarına özenen şahıslar ve daha bir çok dar alana sıkışmış ruhlar şeklinde yaşlanıp ölmeye mahkum kalıyoruz.

Birlikte masaya yatırıp düzeltmemiz gereken o kadar çok şey var ki. Küçük şeylere takılmayın ya da tanımadığınız insanlar hakkında yorum yapmayın, bırakın kim ne yaşarsa yaşasın. Bizlere düşen, kötü giden yaşamsal değerleri elimizden geldiğince iyileştirmeye çalışmak ve ortak bilgi ve paylaşım havuzları oluşturmaktır. Her zamanki sözümü şimdi bağıra çağıra söylüyorum; içinde insanı geliştirmek, kazandırmak adına olan her işte emrinize amadeyim. Yeter ki ahlaklı ve dürüst olunuz.

Aynaya bakmaya korkmayalım. Düşünmekten dahi korktuğumuz durumları içimizde öyle ya da böyle eritelim, eskiye ya da birine takılı kalmayalım. Kaç gün yaşayacağımız belli değilken, o yastığa kafayı koyduğumuzda günün muhasebesinde borçlu kalkmamaya (o da sabaha erecek kadar şanslı insanlar için söylüyorum) çalışalım. İyi insan etliye sütlüye karışmayan değil bana göre, iyi insan adaletli olmaya çalışan, bulunduğu işi, evi, mahalleyi, şehri daha daha ileri taşımaya yardımcı olan, bilgiyi, sevgiyi, şefkati paylaşan kişidir.

Böyle birinin bir de aynadaki yansımasını görün! Onu daha çok seveceksin inan!

Tanrı, beynindekini yüreğinin sevgi odacıklarında güzelleştirip, kelamını şiir tadına dönüştüren insanlarla karşılaştırsın.

Sevgiler

BİR SEN, BİR DE AYNADAKİ!-2