Ceylin

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Tam 10 yaşındaydı Küçük Ceylin

Suçu neydi? Arkadaşlarıyla oyun oynamak mı?

Daha her şey çiçek böcekti ona. Bir sürü oyuncaklarıyla oynayacağı oyunları vardı. Yaşayacağı onca güzel şey. Babaannesi, dedesiydi onun küçük ailesi. Daha en başındaydı her şeyin. Ne olmak istiyordu? Öğretmen, doktor, mühendis… Neydi onun hayali?

Ne istediler küçücük çocuktan? Ne geçti elinize? Dedesi onun için neler yapmıştı? Ne zorluklarla getirmişti 10 yaşına. Hiçbir şey kalmayacak cezasız. Adaleti böyle değil benim ülkemin.

Yaptığını yaşayacak herkes. Nasıl acıdıysa Ceylin’in canı, yapanların da bir hayli fazlasıyla yanacak.

Kim bilir kaç eve böyle ateş düştü.

Başka Ceylinlerin de yanmasın canı…

Dokunmasınlar kimsenin yüreğine.

O ayaklarının altı öpülesi anaların akmasın gözyaşları…

Unutmadık, unutturmayacağız Ceylin…

Gerçek zenginliğimiz

Paraya çok önem verilen bir devirdeyiz.

Yaşamak için para kazanmak ve parayı kullanmak elbette gerekir. Paranız yoksa ekmek alamazsınız. Biletiniz yoksa otobüse binemezsiniz. Yaşam gereksinimleri için sık sık çantanıza, cebinize uzanmak zorundasınız. Zenginlik, fakirlik kavramları her gün çıkar karşınıza.

Nedir zenginlik? Gerçekten nedir? Paranın madeni zırhına bürünüp savunmada olmak mı? Ambarını doldurup yarınlar için güvence aramak mıdır?

Halil Cibran, “Malınızı yarın muhtaç olacağınızı sanarak esirgemek, istediğiniz şeylerden başkası mı?”

Oysa her birimiz kendi çapımızda zenginiz. Her şeyden önce yaşamla dopdoluyuz.

Ceylin

CEYLİN…

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Ceylin daha on yaşında…

Ceylin bir zeytin fidanı, henüz hayatının başında…

Utanmalıyız, mutlaka yapacak bir şeyimiz olmalıydı keza…

İnsan merkezli, bilimsel ve kaliteli eğitimden uzaklaştığımız, televizyon programları ile kültürümüzün yozlaştırıldığı, kadına karşı şiddetin, çocuk istismarı ve cinayetlerinin her geçen gün arttığı, adeta Arap toplumuna dönüştürülmek istendiğimiz kötü ve acı günler içindeyiz.

Bu kötü günlerde evinin önünden kaçırılıp öldürülen bir kız çocuğu, ilçemize hiç yakışmadı… Hangi ilçeye, dünyanın hangi yerine yakışır ki bu canilik…

Ödemiş’in yüreğine ateş düştü, utanıyoruz…

Evinin önündeki parkta oynamanın bedeliyse ölüm, ne anlamı var her birimizin yaptığı görevlerin…

Ceza hukukundan bakarsak en ağır cezayı alacaktır deriz…

Komşuluk penceresinden baksak ne komşular var, dikkat etmek lazım deriz.

Ceylin artık yok.

Psikolojiden bakarsak, o an cinnet geçirmiş deriz, hasta deriz, ama giderek toplumumuzun hastalandığını göremeyiz.

Ekonomik olarak bakarsak işsiz kalmış, it uğursuz olmuş deriz.

Sosyolojik olarak bakarsak, 19 yaşındaki caninin ailesinden, okulundan, toplumdan doğru bir eğitim almadığını, bir iş de edinemediğini göreceğiz…

Kriminolojiden baksak, Faruk Erem’in dediği gibi “suçluyu kazıyın altından insan çıkar” diyebiliriz…

Utanalım insanca, çünkü suçluyu kazıyınca altından toplum çıkıyor…

Neden iyi şeyler çoğalmıyor, soralım kendimize… Utanmalıyız…

Toplumun en küçük yapı taşı ailedir… Aileden başlar eğitim, hoşgörü, insana saygı…

Aile dağılırsa en çok çocuklar etkilenir. Aile sahip çıkamaz evladına, televizyon dizilerinde, Amerikan filmlerinde gördüklerine özenir gençler sonra…

Utanmalıyız, ülkece utanmalıyız başka yolu yok.

Yoksa ve korkarım daha çok Ceylin’ler, Aybüke’ler, Özgecan’lar olacak…

Utanmak insanidir, utanan insan yanlışı, kötülüğü, acıyı hissedendir, utanalım ki bu canilikleri engelleyelim…

Elbet bir yolu vardır, iyi şeylere örnek olalım mesela… Yüzyıllardır toprağın altında duran madeni alıp madeni bir kereliğine satıp üstündeki doğayı ve zeytin ağaçlarını mahvetmeyi değil, yetmişinde bile zeytin fidanı dikmeye örnek olalım…

Okutalım çocuklarımızı, kızlarımızı, yaban ellere, ne idüğü belirsiz yurtlara tecavüz edilsinler diye bırakmayalım mesela…

Çalışalım, çalışkanlıkla örnek olalım gençlere, marka giysi ve telefonlarla Amerikan özentiliğine değil, kendine ve toplumuna karşı duyarlı, barışık, sevgi dolu kuşaklar yetiştirelim, kavgacı, küfürbaz, çete, mafya, çıkarcı, dolandırıcı değil…

Dürüst olalım, adalet gösterelim, adil olsun gelecek kuşaklar…

Devletin ve toplumun bütün olanaklarından eşit ve daha çok yararlansın gençlerimiz, çocuklarımız…

Televizyon yayınları daha nitelikli olsun, medya ve basın daha özgür olsun mesela, zeytin fidanlarımızı zehirle sulamayalım…

Utanalım…Yoksa çoktan ölmüştür yüreğimiz…

Çocuklar öldürülmesin, şeker de yiyebilsinler diye…

Utanalım, yaşadığımız bu ölümlere ki, bir daha olmasın…

Bir daha olmaması için ne yapmak gerekiyorsa onu bulalım…

Eğer o parkta, o okulda, bu ilçede, bu ülkede birileri utanmaya başlamıyorsa, yetkililer utanarak ders almıyorsa, toplum kenetlenmiyorsa uyanmıyorsa çoktan ölmüşüz…

Bu satırlarda olan deprem kadar sarsıldı mı yüreklerimiz?

Ödemiş başın sağ olsun dilemek ne zor şimdi sana…

Karne hediyen ölüm olamamalıydı Ceylin kızım…

Işıklar içinde ol…

CEYLİN…