KARPUZ TADI…

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

İnsanoğlunun doğadan daha çok istemesiyle birlikte oluşan sorunlar, biliminin ışığında sürdürülebilir gıda üretimi ve güvenliliği ile yok edilmeye çalışılıyor. Topraktan daha çok alma isteğinin olumsuz yansıması, son yıllarda kendini iyiden gösteren fungal ve bakteriyel hastalıklar, ardından kimyasal kullanım dengesizliğinin artışı.

Genellikle toprak kaynaklı olan bu hastalıkların yaşam yerleri, kök civarında rahat yaşayıp çoğaldıkları doğadaki bitkilerin neredeyse tümü. Yabani türler direnç gösterebilirken, ürününü almak istediğimiz kültür bitkileri oldukça zayıf. Üst üste aynı bitkiden ekim yapıldığında bu tür hastalıklar kendilerine daha rahat yaşam ortamı bularak ve zaman içinde çevresel etkilerle değişime uğrayarak (mutasyon) daha başka bitkilere de musallat olmaya başlıyorlar.

Ardından; önce pek fark edilmeyen, fark edildiğinde önemsenmeyen, önemsenme boyutuna gelip kayıplar oluşmaya başladığında ise, artık çözümü zor ve pahalı bir süreç başlıyor.

Üreticiler, çaresiz hastalık olan fusarium spp.(kök kuruması) ile karşılaştıklarında, kendilerince bir kültürel önlem almışlar ve “Karpuz ekilen yere, yedi yıl karpuz ekilmez” kuralının koymuşlar. Önceleri çok belirgin karpuz, hıyar, kavun bitkilerinin olduğu kabakgillerde ailesinde görülen bu hastalık, sonradan domatesi, patatesi içeren patlıcangiller ailesi ve başka türlerde de olumsuz etkilerini göstermeye başlamış. Üstelik bu hastalıkların bulaşmadan önceki kültürel savaşımı da bulaşmadan sonraki kimyasal savaşımı da oldukça zor ve hiçte ekonomik değil.

Oysa aynı aile grubundan olan bitkiler arasında toprak kaynaklı zararlı organizmalara yönelik tüm dünyada uygulanan, çevre ve insan sağlığına etkilemeyen, yaygın bir uygulama var: Aşılama…

Ödemiş karpuzunun çıktığı bu günlerde beraberinde de yazık ki, kök kurumasının ürün ve emek üzerindeki kayıpları da görünmeye başladı. Aslında bölgedeki hastalık ırklarına dayanıklı kabak anacını bulduktan sonra, üzerine adaptasyonu doğru tespit edilmiş bir karpuz çeşidi aşılandığında sorun alt edilebiliyor pekala. Bazı dünya tekelleri genetiği değiştirilmiş organizmalarla (G.D.O.) tohumda ve ona uygun kimyasal ilaçlarda vazgeçilmez olmaya çalışırken, aşılı fideden üretim, sebze yetiştiriciğinin doğal ve sağlıklı yollardan üretimi, gıda güvenliği, insan ve çevre sağlığı için en doğru seçenek.

Hiç de söylendiği gibi kabak tadı veren ve sert dokulu değil, lifsiz, lokum gibi ağızda dağılan, raf ömrü uzun, kuru madde oranı ve pazar değeri yüksek, dekardan 15 tonu bulan verimler alınabiliyor. Üstelik domates, patlıcanda değil ama özellikle karpuzun aşılı üretimi çok da gerekli.

Adana’dan sonra en önemli karpuz üretim yerlerinden biri olan havzamızda, aşılı fide üretiminin hızla artarak birim alandan daha çok ve kaliteli ürün alınmasında önemli rol oynayacağı muhakkak. İşin özü tarlaya göçürülmeden 40 gün önce uygun kabak anacı ve karpuz çeşidinin seralarda uygun ortamlara ekilmesi, ardından tek tek aşılanması. Kabak tadı değil de karpuz lezizliği bulmanın püf noktaları; uygun anaç ve çeşit, üretim aşamasında dengeli besleme, dalda olgunlaşınca hasat…

Tavsiyem; küçük alanlarda denemelerle tüm karpuz yetiştiricilerini bu üretim şeklini tecrübe etmeleridir. Zira hem üretim aşamasındaki avantajları, hem de verim fazlalıkları görülürken daha az zirai ilaç ve gübre kullanılacaktır. Pazar değeri düşüklüğü ise üretim ve hasat hatalarının zaman içinde yontulmasıyla yükselişe geçecektir…

KARPUZ TADI…