“Yoksa kayaları taşıyan krallar mı?”

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Yerel seçimler, tartışmaları ile geride kaldı. Söylenecek ve yazılabilecek çok şey var.

Seçime girip de bazı kazananlara mazbatanın verilmemesinden tutun da kimi kayyımların geride bıraktıkları borç iddialarına kadar.

Hele Bolu belediye başkanının ildeki yabancılarla ilgili sözlerinin yarattığı tepkilere…

Bunları sırası ve zamanı geldiğinde; başka konular araya girmezse yazacağım.

Bugün seçim yazılarına bir ara verip Paris’teki katedral yangınına değinmek istiyorum. Ne ah vah edeceğim ne de ‘cayır cayır yandı’ diyeceğim.

Ben olaya biraz da başka açıdan bakacağım.

Tesadüf bu ya geçtiğimiz hafta onuncu sınıflarda ders konumuz roman ve Fransız yazar Victor Hügo’nun Notra Dame’in Kamburu idi.

Yıllar önce filmini izlemiş çok etkilenmiştim. Gazetelerde romanın konusunu ve hikayesini okumuşsunuzdur. Tv’lerde de çıktı.

Hemşire Gudule bir kız çocuğu dünyaya getirir. Çingeneler bu çocuğu beşiğinden çalarlar ve yerine de bir başka bebek bırakırlar. Bıraktıkları, anlatılamayacak derecede çirkin ve de kambur bir bebek olan Kuasimodo’ dur. Hemşire Gudule onu Nötre Dame Kilisesi’nin kapısına bırakır. O günden sonra Kuasimodo’yu başrahip Frollo büyütür. Kuasimodo, Frollo’ya bir köpeğin sahibine sadık olduğu kadar sadıktır, insandan çok bir maymunu andıran uzun kolları; eğri, girintili çıkıntılı burnu, kambur bir sırtı vardır. Ayrıca gözlerinden biri iri bir yumrunun altında kaybolmuş gibidir. İkisi de Esmeralla adında Çingene güzeli bir genç kıza aşık olurlar. Hikaye böyle devam eder…

Meraklısına söyleyeyim: Sonunda hepsi ölür.

**

Bilmem bilir misiniz? Bertolt Brecht’in ‘Okumuş Bir İşçi Soruyor’ adlı bir şiiri vardır.

“Yedi kapılı Teb şehrini kuran kim? / Kitaplar yalnız kralların adını yazar” diye başlar

“Yoksa kayaları taşıyan krallar mı?” diye devam eder.

“Bir de Babil varmış boyuna yıkılan, / kim yapmış Babil’i her seferinde?”

“Kitapların her sayfasında bir zafer yazılı. / Ama pişiren kim zafer aşını? / Her adımda fırt demiş fırlamış bir büyük adam. / ama ödeyen kimler harcanan paraları? / İşte bir sürü olay sana / Ve bir sürü soru”

**

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun İstanbul’da ibadete açılan Çamlıca Camii ile ilgili çıkışı vardı bir de. Haberleri izleyenler yakalamıştır. Karamollaoğlu, şöyle konuşmuş: “Biz şatafata, gösterişe karşıyız. Ben o kelimeleri kullanırken, geçmişte Sultanahmet Camii ile ilgili kimler o zaman neler söylemiş. Osmanlı’nın zirvedeyken inşa ettiği camilerden bir tanesiydi. Buna rağmen o günkü ulema ve cemaat uzun bir zaman o camideki şatafattan ve israftan dolayı camiye gidip namaz kılmamışlar. O zamanki insanlar Osmanlı zirvedeyken, mali herhangi bir problem yokken, orduları Avrupa’da karşısında engel tanımazken ulema ‘Biz israfın karşısındayız’ diyebilmiş ve topluluk da ulemanın peşinden gitmiş. Şimdiki halimize bir bakın. Patates bulamayıp ithal ediyorlar. Biz oraya dikkat çekebilmek için bu caminin israfa vesile olduğunu söyledik. Çünkü camiler ihtiyaç için yapılır, camiler ibadet yeridir, gösteriş yeri değil. ‘Tarihe damga vuralım’ diye bir cami inşa edilmez.”

**

Bu arada Manisa’nın Soma ilçesinde 301 madencinin yaşamını yitirdiği katliamın sanıklarından Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Can Gürkan da tahliye edilmiş…

**

Dönelim yine katedrale…

Alman şair Breht, “Yedi kapılı Teb şehrini kuran kim? / Kitaplar yalnız kralların adını yazar” demiş.

Evet kabul ediyorum orası insanlık mirasıdır. Gelecek bütün kuşakların insanların yaptıkları tapınakların ihtişamını ve gösterişini görmesi gerekir.

Hatırlarsanız, Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) örgütü de Suriye’deki Palmira antik kentinde bulunan Tetrapylon anıtını yıkmıştı.

Ben o yangını duyunca aklıma, 12’inci yüzyılda başlayıp 200 yılda tamamlandığı söylenen katedralin temsil ettiği gücü düşündüm. İnşaatta karın tokluğuna çalışırken ölen işçileri… Ve dünyadaki din savaşlarında hayatını kaybeden milyonlarca insanı…

“Yoksa kayaları taşıyan krallar mı?”