İşinin Ehli misin?

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Bugün ondokuz Nisan ikibinondokuz, herkesin umudunun ve özleminin yeşerdiği yeni günlerden biri daha. Umuyorum geleceği yeşertmek adına ve hakla adaletle çalışmak adına; hem emeğimizin karşılığını alabileceğimiz bir işle uğraşanlardan hem de hak ettiğimiz emeği alanlardanız.

Yani işin özü; İşimizin ehliyizdir. Umarım arkamızdan liyakatsizdir diye konuşulanlardan değilizdir. Hoş böyleyken konuşulsa da, bu tür söylemleri liyakat sorunu olanlarımız çok da umursamaz. Ama kul hakkı ve de Tanrı inancı ile ilgili yarışırız ya bazılarımız, ha işte o bakımdan yanlış anlaşılma olmasın diye açıkladım(!)

Bir işi yapabilmenin en güzel yolu, eskiden o işe dair bilgi ve becerinin olabilmesiydi. Üstelik daha önceki beceri sahiplerinden fikir almak ve söylemlerine kulak vermek saygı harici işimizi pratikleştiren bir süreçti. Şimdilerdeyse, bu beceri ve bilgi kabiliyeti, takım tutar gibi nereli olduğumuzla ya da hangi parti arkasından sürüklendiğimizle alakalı maalesef. Maalesef diyorum çünkü kurum ya da özel şirket dahil, bir işin başına hiçbir şey bilmeyeni koymak hem büyük bir yanlışlık hem de koca bir zaman kaybıdır. Bundan şu da anlaşılmasın rica ediyorum. Genç mezunlar ya da tecrübesiz insanlar iş sahibi olmayacaklar mı? Kesinlikle söylemeye çalıştığım asla bu değildir. Şimdi tane tane söylemeye çalıştığımı, sizin de onayınızı alacağını düşündüğüm kelamlarıma geçelim.

Benim Trabzonlu olduğumu sosyal medya hesaplarım da dâhil olmak üzere bilmeyen kalmamıştır. Bizler heyecanlı, biraz katı kurallarla yetişmiş, örf ve ananelere bağlı, büyüğe saygı ve küçüğü korumayı tanısın tanımasın kendine görev edinen, inandığı şey uğruna savaşan ve adalet ahlak ve de Tanrı inancı olanlardanız. Türkiye’de soluk alan tüm insanlar gibi diyeyim de çok da tepki almayayım bari(!). Ha bu arada tonlarca dejenere olmuşlarımız vardır elbette ancak onları yazımın dışında tutuyorum.

Bazen sonda söylenecek kelamı başta ettiğimiz, bazen anlaşılmaz taraflarımız, bazen de saflığımızın da olduğu muhakkak ancak inat eden bir millet varsa hah o da işte biziz. Hatta bizimle ilgili çok eğlenir insanlar, çoğu da doğrudur diyeyim. Ama asla kalleş değilizdir. Arkadan oyun çevirmeyi yalanı zaten beceremeyiz. Unuturuz çünkü. Yaşam döngümüz içinde değişimi de zor kabul ettiğimizden, anlayacağınız ailede yoğrulan hamura ne işlenmişse, onun farklılaşması da zordur. Diyeyim(!) Bunu da bizlerle uzunca vakit geçirmek zorunda kalanlar iyi bilirler.

Bu satırları yazarken yine gazetemizi ziyaret eden ağabeylerimizden biri nezaket gösterip sağ olsun bana da uğradı ve “demek bunları yazan sensin güzel kardeşim” dedi. Zamanım çok olmadığından kısa geçirdiğimiz vakitte beni tanımaya çalıştığı sorulara verdiğim cevaplardan, günlerdir bu sayfanın bu köşesini işgal eden birinin derin biri olduğu kanaatine ve liyakate sahip olunduğunu görmesi ve bunu da oldukça güzel üslupla telaffuz etmesi, büyüğüm olması ve hatta eski duayenlerden olması hasebi ile benim için çok da mühimdi elbette. “seninle sohbet güzel, çünkü sorularıma anlaşılır cevap alıyorum, belliydi!”

Tek bir iş yapsan da, tek bir kişi çalıştırsan da, bir holding bir teşkilat bir okul işletsen de akıllı olan liyakat sahiplerini bir araya getiren, hatıra gönüle ya da kişisel çıkarlara meyil etmeyen düşüncenin insanı olabilmektir. Haksız kazancı bırakın, insanların kendilerini geliştirmelerine de gem vuruyor olursunuz.

Birkaç paragraf yukarıda ne söylemiştim; Genç mezunlar ya da tecrübesiz insanlar iş sahibi olmayacaklar mı? Ve bu yazdığımın yanlış anlaşılmasına meyil vermemek için de kendimi ara ara tanıtan küçük paragraflar sıkıştırıyorum yazılarımın içine. Biliniz ki; emekçinin, çalışarak evine aş götürenin, genç arkadaşların ve tecrübesiz insanların gelişiminin sağlanmasında, kültürel, sanatsal, sosyal ve teknik manalarda gelişmelerine yardımcı olacak ve bunu da yapmadığımız sürece cahillikten kurtulamayacağımıza inanan en birinci insanlardan biriyim. İş yaşantılarımdan aldığım tecrübe ve hayat görüşüm dolayısıyla da bir toplumun gelişiminin sağlanmasında önce kız çocuklarından başlanması gerektiğine inananlardanım. Ve bu uğurda şahsıma ve bulunduğum kurumun bana düşen bölümüne ne görev düşüyorsa başım gözüm üstünedir.

Herkesin bir şekilde becerisi olduğu bir yön muhakkak ki vardır. Hiç ummadığımız insanların, ummadığımız başarılara imza attıklarını gördüğümüzde “vay be tipine baksan bir şeyden anlamıyor sanırsın” diye de insanlığa yakışmayan tonlarca laf da söylemişliğimiz olmuştur. Ne hadsizce söylemler!

Önemli olan bence, kişinin kendini geliştireceği, gelişirken de insanlara fayda sağlayacağı ve de aldığı her liranın hakkını vereceğinin, ruhuna en büyük kazancı gece yastığa başını koyduğundaki vicdanla koyun koyuna yattığı anlarda saklı olmasıdır.

Hafta başı bu konuya kaldığımız yerden devam etmek dileğiyle, Tanrı, yüreğinin ve beyninin harmanını dilinden dökülen insanlarla karşılaştırsın inşallah diye bu hafta da yazımı burada sonlandırıyorum.

Sevgiler

İşinin Ehli misin?