Yayıncılıkta neler oluyor?

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Anadolu’da gazeteciliğin tarihi pek eski değildir. Osmanlı döneminde yayınlanan ilk gazetelerin tarihi 1860’lara kadar gider. 1830’lardan itibaren yayınlanan iki gazete vardır ama onlar daha çok resmi bilgi verme amacıyla basılan gazetelerdir.

İlk özel gazetelerin çıkışı, Tanzimat’ın ilanından (1839) sonraki yıllara gider.

Tanzimat, Osmanlı’da Batı’ya açılan penceredir.

Ağah Efendi, Namık Kemal ve Şinasi, daha 20’li yaşlarında gazetecilik işine girmişlerdir. Şinasi, Tercüman-ı Ahval gazetesinde yazdığı gazetecilik ile ilgili makalede, gazetenin önemine değinir.

Avrupa’da ilk gazetelerin baskı makinesinin keşfinden sonra 1500’lü yılların ikinci yarısında yayınlanmaya başladığını biliyoruz.

Eski Mısır ve Babil zamanında önemli olayları günü gününe kaydeden devlet kâtipleri varmış. MS 1500 yıllarında Çinliler ‘İmparatorluk Günlüğü’ adıyla el yazması bir gazete çıkarmışlar. Romalılar da kanunları, senato kararlarını, mahkeme duruşmalarını ve önemli olayları halka bildirmek amacıyla gazete tipinde bazı resmi yayınlarda bulunmuşlar.

15’nci yüzyılda Avrupa’da yavaş yavaş bir ‘Haber Endüstrisi’ oluşmaya başlamış. Bu haberler devlet görevlilerinin kendi çevrelerinde topladıkları bilgilerden, tüccarlarla, hacılarla, askerlerle yapılan konuşmalardan meydana geliyormuş. Bu haberler, katipler tarafından birçok kopyası çıkartılarak abone olanlara ve halka satılıyormuş.

Gazeteciliğin ataları olan bu yayınlar, Venedik’te o çağın Venedik parası olan 1 gazetta karşılığında satıldığı için haber yayan basılı şeylere gazete adı verilmeye başlanmış.

1789’daki Fransız Devrimi, modern gazeteciliğin de doğmasına yol açmış.

Ayrıntılar ilgili kaynaklarda var.

O yıllar Osmanlı’da duyurular özel ekipler aracılığı ile meydanlarda ferman okuyarak duyurulurmuş. Tanzimat Fermanı bile İstanbul’un meydanlarında “Ey ahali! Duyduk duymadık…” şeklinde duyurulmuş.

Gazeteciliğin yaygınlaşmasında matbaacılık önemli. M.S. 593 yılında Çin’de ilk matbaa makinesi icat edilmiş. İlk matbaa teknikleri ve işçilikleri oldukça ilkelmiş. İlk basılan eserin İmparatoriçe Shotoko’nun Budizm’in kutsal metinlerini Sanskrit dilinde Çin alfabesiyle bastırdığı söylenirmiş.

Tarihte ilk olarak Uzak Doğu’da kullanılan matbaacılık teknikleri daha sonra tüm dünyaya yayılmış. 1450’de Johannes Gutenberg’in matbaa devrimini başlatmasıyla günümüzdeki seri üretim anlayışı mümkün kılınmış ve matbaacılık gelişerek günümüzdeki son halini almış.

Osmanlı Devleti, matbaayı ıslahat hareketleri ile birlikte Avrupa’dan ilham alan İbrahim Müteferrika ile kullanmaya başlamış…

Yeterince tarihi bilgi özeti yaptık.

Her şey önce ilkelden başlamış sonra gelişerek büyümüş.

Basma ve yayma işi de zamanla gelişmiş. Tabii haber toplama işi de. Zamanla bu işler profesyonel hale gelmiş. Bu iş üstünden insanlar ekmeklerini kazanmaya başlamışlar.

Gazetecilik, eskiden gazeteciler tarafından yapılırmış.

Sonra ne olmuş! Varlıklı ve zengin çevreler bakmışlar ki basın yayın işi önemli… Gazeteleri almaya, bunları dağıtan şirketleri kendi bünyelerinde toplamaya ve bu işleri başka akçalı işleri yürütmek için aracı olarak kullanmaya başlamışlar.

Bugün piyasadaki pek çok gazete, satıştan elde ettiği karla varlığını koruyamaz. Sırtını ya ihalelere dayamış ya da devletin kaynaklarından nemalanıyordur. Satıştan elde ettiği karla yaşamaya çalışan gazetelerin çalışanları, gazeteciliği hobi düzeyinde sürdürmektedir.

Türkiye’de gazete ve dergi için iki dağıtım ağı vardır. Bunlardan biri Yay-Sat diğeri de Turkuaz’dır. Yay-Sat Doğan Grubu’nun, Turkuaz da Sabah Grubu’nundur. Yani bir dergi veya gazete çıkaracaksanız bu iki şirkete mahkumsunuz demektir. “Dağıtmıyoruz” derlerse veya fahiş fiyat isterlerse yandınız.

Kazın bir de haber toplama kısmı yani ajans ağı var. Gazetelerin çoğu bu ajanslarla beslenir.

Türkiye’de eskiden beri Anadolu Ajansı (AA) vardır. Sonra İhlas (İHA), ardından Doğan Haber Ajansı (DHA). Adlarını saydıklarımız gibi bir de en yaygın olanlardan Zaman Gazetesi’nin Cihan Haber Ajansı vardı ki FETÖ’den dolayı ne olduğunu biliyorsunuz.

Gazetelerin birçoğu bunlara mahkumdur. Ben, ajanslar için sınıflandırma yapmayacağım ama muhabir çalıştıramayan veya az sayıda yerli muhabiri olan gazetelerin bundan böyle haber çeşitliliği sıkıntısı yaşayacağına inanıyorum.

Yerel muhabir ne gönderirse göndersin ajanslar istedikleri haberi görür, istemediklerini de çöpe atarlar. Doğan Grubu’nun satışı ile birlikte Türkiye, yeni bir sürece girmiştir. Bence gazetecilik irtifa kaybedecek, zaten az olan gazete okuma oranı düşecektir.

Satış sonrasında kaynakların belirttiğine göre Türkiye’deki yayın organlarının %70’inden fazlası düşünsel olarak tek elde toplanmıştır.

Bunun sonuçları nereye varır kestiremiyorum. Yani habercilik, kapital isteyen bir iştir. Kapital ne isterse o yayınlanır. O zaman çok sesliliğe, demokrasiye, iyiye ve doğruya daha çok destek vermek gerekir.

Daha ne diyeyim.

Yayıncılıkta neler oluyor?