KIBATEK’ten arda kalanlar

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Bilirsiniz çocuklara sorarlar:

– Anneni mi daha çok seviyorsun babanı mı!

Öğrencilere sorarlar:

– Çok gezen mi bilir yoksa çok okuyan mı?

Hem çocuklara hem de gençlere sorarlar:

– Büyüyünce ne olmak istiyorsun?

İkilemde kalmak zordur.

Çocuk, “Hem annemi hem de babamı” şeklinde yanıt verirse ikilemden zekice çıkmış olur.

Öğrenci, “Hem gezen hem de okuyan” diyebilir oysa.

Ve gençler de ‘Mutlu olmak istiyorum” diyebilirse hem aklının hem de duygularının yanıtını vermiş olur.

Onca tarih dersine girdim; Kurtuluş Savaşı yıllarında Yunan Kralı’nın maymunu tarafından ısırılması sonucunda öldüğünü 54 yaşında ‘Vatanım Sensin’ dizisinden öğrendim.

Yine Kurtuluş Savaşı yıllarında Sovyet Rusya yönetiminin Kuva-yı Milliye güçlerine desteğini bilirdim de İstanbul’un Taksim Meydanı’nda bulunan tarihi anıtta Atatürk’ün arkasında iki Sovyet generalinin de bulunduğunu yeni öğrendim.

Çok şey bildiğimizi sanırız ama şöyle sokakta Sovyet ve Bolşevik kelimelerinin anlamını kaç kişi biliyor diye sorsak 10 kişiden 1’i bilir mi bilmem.

E-sosyal medya sayfalarında herkes ‘kandil’ kutlar ama çoğunluk kandilin eskiden sokakları aydınlatmak için kullanılan mum benzeri aydınlatma aracı olduğunu bilmez.

Yemen türküsünü yıllarca “Burası Muş’tur, yolu yokuştur” diye söyledik ama Yemen ile Muş’un ilgisini sorgulamadık. Oysa oradaki Muş’un aslı, Yemen’in Huş kentidir.

“Ana gibi yar, Bağdat gibi diyor olmaz” derler ama atasözündeki ana, Bağdat yakınlarındaki Ane adlı bir yar yani uçurum adıdır.

Tutturmuşuz bir ‘Osmanlıca’ şöyleydi böyleydi…

Oysa Türkçe’yi bozan ve eski Türk alfabesini unutturan bir dönem diline verilen addır Osmanlıca. Yazı dili Arap harfleridir ama konuşma dili bildiğimiz Türkçe’dir.

Osmanlıca ve Türkçe demişken.

Son zamanlarda bazı araçların arkalarında ve kimi gençlerin dövmelerinde belki de görüp de anlam veremediğiniz yan yana dört işaret var: Göktürkçe TÜRK. İlgi, Göktürk alfabesine mi yoksa Türkçe’ye mi anlam veremedim.

Siz ne derseniz deyin Osmanlı, Türkçe’yi bozmuştur.

Beylikler döneminde Konya civarında egemen olan Karamanoğulları Beyliği’nin lideri Mehmet Bey, olacakları görmüş de “Bugünden sonra hiç kimse divanda dergâhta, bârgâhta, mecliste ve meydanda Türkçe’den başka dil konuşmaya” diyerek herkes gibi şair ve yazarları da Türkçe’yi kullanmak için ferman çıkarsa da bozulmaya engel olamamış.

Ben, yeterli ilgi gördüğünü söyleyemem: Geçtiğimiz hafta sonu Ödemiş’te Kıbrıs Irak Balkanlar Avrasya Türk Edebiyatları Kurumu (KIBATEK) tarafından bir şiir şöleni yapıldı. 21 Aralık Şiir Günü dolayısı cuma akşamı Ödemiş Belediyesi Kültür Merkezi’nde yapılan şölene yurt dışı ve yurt içinden gelen çok sayıda şair katıldı.

Gördüğüm kadarı ile Özel Oluşum Koleji ve ÖSEM işbirliği ile düzenlenen etkinliğe belediye de salon desteği verdi. Gazetemizin dünkü haberinde de yer aldığı gibi şölenin açılış konuşmasını yapan Dernek Başkanı Dr. Mevlüt Kaplan, dünyada yaklaşık 7 milyar insanın bulunduğunu belirterek, “Dünyada 400 milyon civarında insan Türkçe konuşuyor. Sıralama yaparsak 4’üncü en çok konuşulan dildir Türkçe. Amacımız, bunu daha üst sıralara çıkarmaktır” dedi.

Şölende Hindistan’dan Kosova’ya uzanan geniş bir coğrafyada Türkçe şiirler yazan şairler ya da onların temsilcileri vardı. Ben ilgi ile izledim. Moğol Türkçesi ile okunun bir şiirde geçen “Anamın ak südü” sözcüklerini çok net bir şekilde anladım.

Ödemişli edebiyat dostlarının ilgi ile izlediği gecede Kazakistan, Kırgızistan, Romanya, Kosova, Arnavutluk, Azerbaycan, Bulgaristan, Hindistan ve Gürcistan kökenli sanatçılarla Türkiye’de yaşayan şairler, hem kendi dillerinden hem de Türkçe şiirler okudular.

Türkçe, gerçekten geniş bir coğrafyada iletişim dile oldu. Belki de bir uçtan diğer uca Türkçe konuşarak dünyayı dolaşabiliriz.

Fakat ne hikmetse bu birbirinden çok farklı Türk dillerini ortak bir yazı dilinde buluşturamamışız.

Bunun en önde gelen nedeni, özellikle Türkiye’de Türkçü olduklarını söyleyen çok sayıda grubun kendi öz dillerine sahip çıkmamasıdır. Zaten bu şölende de bu gruplardan hiç kimse yoktu. Balkanlardan da şiirler okundu ama yarısı boş salona baktım, Balkan derneklerinden de kimse yoktu.

Atatürk’ün kurduğu Türk dilini sadeleştirmek için kurduğu Türk Dil Kurumu, deyim yerinde ise solcuların elinde kaldı. Geçmişin merkez sağ ve muhafazakar yayın organları, doğruyu söylemek gerekirse Türkçe’ye sahip çıkmadı. Hele 70’lerin Milliyetçi Cephe’sinin yayın organı Tercüman Gazetesi! Yaptığı kışkırtıcı yayınlarla açıkça Türkçe düşmanlığı yaptı.

Gecede bir şiir okuyan Azeri bir öğretim görevlisi, eskilerin ‘talebe’ demekte ısrar ettiği ‘öğrenci’ sözcüğünün yerine ‘sutudent’ kullanıyordu.

Ah ki ne ah!

KIBATEK’ten arda kalanlar