Uzun mu yazıyorum?!

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Farkında olmadığımı sanmayın… Bu ‘uzun yazma’ konusunda çok sayıda uyarı aldığımı söyleyeyim de kurtulayım bari…

Ben de bana bu uyarıları yapan arkadaşlara uyarına gelirse “Ben uzun yazmıyorum, siz okumayı sevmiyorsunuz!” demeye getiriyorum kırmadan ama şunu da söyleyeyim çok sayıda takipçim olduğunu biliyorum.

Çünkü bazen öyle kişilerden öyle tepkiler alıyorum ki “Haa, demek ki göz ucuyla da olsa takip ediliyorum” demeden kendimi alamıyorum. Takip edilirken eğer ilgi çeken fotoğraf, başlık veya giriş cümleleri varsa sonuna kadar okunuyorum.

Aslına bakarsanız ben de uzun yazılardan hoşlanmam. Bunun da nedeni, okumaya düzenli vakit ayıramamaktandır. İşin aslı, gün içinde yapılan koşuşturmacadan uzun okumalara vaktimin kalmamasıdır.

Gençlik yıllarımdan bu yana roman gibi kurgu kitapları okuyamadığımı gocunmadan da söylerim. Evet, bir edebiyat öğretmeninden ‘hacimli eserleri okuyamıyorum’ itirafı duymak hiç de hoş değildir ama kendimi sadece edebiyat öğretmeni olarak görmüyorumdur belki de… Biraz işkolikliğim vardır.

İşlerin kendi istediğim gibi yürümesini de severim. İçinde bulunduğum çalışma, kendi kontrolümde değilse pasif kalmayı tercih eder, yürüyen treni rayından çıkarmaya da uğraşmam. Gözlemlerim…

Uzun okumayı sevmem belki ama anlık, kısa araştırmalardan da kendimi alamam.

Her gün düzenli olarak bir gazete alırım. ‘Birgün’ eyvah dememek için… Onun da şöyle başlıklarına göz atar, ilgimi çeken haber veya yazı varsa okurum. Her haber ve yazısını okumam. Az buçuk sporculuğum vardır ama spor sayfalarını hiç okumam örneğin.

Yazmayı seviyorum…

Okumadan yazmak da olmaz tabii… Bunu da biliyorum; ne yaparsınız benim de tarzım başka…

Malum, şimdi iletişim çağındayız. Ellerimizde mini bilgisayarlar ve ansiklopediler var. Cep telefonları, kullanmasını bilene harika bir araç… Arama motorlarına iki üç kelime yazınca önünüze merak ettiğiniz konuyla ilgili onlarca yazı ve doküman geliyor.

Bir yazıyı yazarken emin olmadığım bilgiler konusunda mutlaka araştırma yaparım. Benim okumalarım, genellikle bu tarz okumalardır.

Gelelim şimdi benim uzun yazdığım konusuna.

Şair Enver Gökçe, ‘Dost’ adlı şiirinde “Ben berceste mısraı buldum / Hey ömrümce söylerim” demiş.

Ünlü bir şiirdir. Selda’nın bir albümünde şarkı olarak seslendirilmiştir. Şiirin ortalarında şu dizeler vardır:

“Sana selam olsun / Sürgünler, mahkumlar, hastalar / Alacağın olsun / Seni İstanbul seni / Seni Bursa, Çankırı, Malatya, / Sizlere selam olsun üniversiteler! / Öğretmenleri alınmış kürsüler, / Öğretmenler / Sizlere selam olsun / Hürriyeti yazan eller, dizen eller / Sizlere selam olsun makineler / Entertipler, rotatifler, bobinler / Bu gülünç, aşağılık, / Namussuz şeyler dışında”

Bercestenin sözlük anlamı, “seçkin, güzel”dir. Divan Edebiyatı terimidir. Kolayca ezberlenen, söyleyiş güzelliği olan, derin bir anlam taşıyan, sanatsal açıdan estetik değer taşıyan dizeler için “mısra-ı berceste” şeklinde kullanılır. ‘En güzel dize’

Düzyazıda ‘berceste cümle’ olur mu bilmiyorum ama siz de biraz okuma zahmetine giriverin canım…

Uzun mu yazıyorum?!