Tuvalet meselesi!

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Yazılarımın içeriğini ve çerçevesini bilenler, sanıyorum başlığı görünce şaşırmışlardır.

Ama ciddi sorunlar bence ve bence memleketin bir sorunu diğer sorunlarına da ayna tutar… Yani deve ile eğrilik meselesi gibi…

Yazıya başlayalım…

Bence Türkiye’deki alafranga tuvaletlerinin tasarımı tamamen yanlış… Geçenlerde Ödemiş’te iyi bilinen mimarlardan biri ile sohbet ederken söyledim bunu. “Nasıl yani?” dedi!

Anlattım: Bütün uzmanlar, alafranga tuvaletlere otururken rahat boşaltım yapabilmek için ayaklarınızın altına yükselti koyun diyor mu diyor… Özellikle orta ve kısa boylular için…

Peki bu alafranga tuvaletleri (klozet) neden daha kısa yaparak sorunu kökünden çözmüyoruz? Veya biraz daha gömmüyoruz?

Öte yandan, bütün evlerde bir iki çocuk mutlaka bulunuyor veya zaman zaman geliyor. Neden evlerimize çocuklar için ikinci bir tuvalet yapmıyoruz? Buna bağlı olarak neden lavabolar, bütün evlerde tek düze yükseklikte?

Diyeceksiniz ki “Alafranga yerine alaturka tuvalet daha sağlıklıdır”…

Buna da katılmıyorum çünkü yaşlandıkça diz problemleri ortaya çıkıyor ve dizler, artık vücudu kaldıramıyor…

Gelelim tuvalet kapılarına…

Tuvalet ve banyolar, bildiğiniz gibi ıslak mekanlardır. Sık sık da bol su ile yıkanırlar… Ve tuvalet kapıları ile banyo kapılarının çoğu, alttan alta su alıp çürümeye başlarlar. Peki neden bu kapılar plastik doğramalardan yapılmaz?

Gelelim dışarıdaki umumi tuvaletlere. Özellikle erkek tuvaletlerine… Ayakta su dökme yerlerini görüntüde birbirinden ayıran bölmelere. Bunların da bana göre çok yerinde takıldıklarını söyleyemem…

Bir haberde okumuştum. Norveç’in güneyindeki bir kentte bir ilkokul müdürü, hijyenik nedenlerle erkek çocukların tuvaletlerini ayakta değil de oturarak yapmasını istemesiyle tartışma yaşanmış. Tartışma, siyasi partiler kanalı ile televizyon kanallarına sıçramış. Bazı veliler, “Çocuğumuzu erkek gibi yetiştirdik, okul onları kadın gibi davranmaya zorluyor” diye tepki gösterirken Sağcı Partisi Başkanı, “Erkeklerin ayakta tuvalet yapmalarının yasaklanması, Tanrı’nın düzenine saldırıdır” demiş.

Bizde de ayakta işemek günah sayılır.

Ve okul tuvaletleri…

Öğrencilerin sigara içmek için her teneffüs gittikleri o mis kokulu mekanlar… Bazen kızarım ve “B.k mu var da her teneffüste gidersiniz?” derim. Gülerler…

Gerçekten de her teneffüste tuvalete giden öğrencilerimiz var. Ve biliriz ki denetim yapılmazsa mutlaka o ufacık odalara iki üç kişi girip duman attırırlar…

Bir keresinde elinde sigara, ağzında dumanı ile yakaladım. Elindekini attı hemen ama duman ağzında duruyor. O beni bekliyor gideyim diye, ben de dumanı bıraksın diye. Tabii ben kazandım…

“Haydi, hemen idareye gidiyoruz!” dediğimde, “Kanıtın var mı hocam?” demesin mi!

Okul tuvaletlerinin tasarımı, baştan sona yanlış. Bence müteahhitler ya da tuvaletlerin planlarını yapanlar, sigara içtirmemek için bütün teneffüslerini tuvalet önlerinde geçiren nöbetçi öğretmenlerden bilgi almalılar.

**

Konuyu değiştirmenin vakti geldi…

Beydağ Barajı’nın hikayesini biliyorsunuz… “Hayal bile edilemiyordu; biz yaptık” cümlelerini çok duyduk… Şimdi barajda su kalmamış. Dolması ve ovada sağlıklı sulama yapılabilmesi için de dört yıl beklemek gerekiyormuş.

Sizce burada bir plan ve proje hatası yok mu!

Ve jeotermal meselesi…

Madem jeotermal ile ısınacaktık! O halde nereden çıkardık biz bu doğalgaz meselesini…

Diyelim ki “Yaptırmıcez” diye bağırdık, çağırdık ve eylem üstüne eylem yaptık. JES’çiler de “Sıcak su getireceğiz” diye kandırdılar milleti. Sonuçta engelleyemedik diyelim…

Ne olacak o zaman? Jeotermal mi, doğalgaz mı? Yoksa o işte başka hesaplar mı var?

Tuvalet meselesi!