İlginç meslekler, sıra dışı malzemeler

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Tarihte çoktan unutulmuş ya da bazı değişikliklere uğrasa da günümüze kadar varlığını sürdürmüş meslekler mevcuttur. Zamanla ve gelişen teknolojiyle birlikte yeni ihtiyaçlar yeni meslekler doğurmuş, böylece yeni istihdam alanları ortaya çıkmıştır. Ancak bu iş kollarından bazıları vardır ki gerek kendi doğası, gerekse icra edilirken kullanılan malzemeler açısından diğerlerinden biraz daha öne çıkar. Bunlara ilk olarak tarihteki en eski mesleklerden biri olan deri tabaklama mesleğini örnek verebiliriz.Tabakçılık, en eski mesleklerden biriydi çünkü henüz kumaşın olmadığı devirlerde en temel giyecek maddesi deriydi. Daha sonra çeşitli gıda ve eşyaları taşımak için deri torbalar yapılmış, zaman ilerledikçe de derinin kullanım alanı iyice genişlemiş, dericilik mesleği daha da değerli hale gelmiştir. Neolitik dönemden beri insanların deri tabaklamayı bilinçli bir şekilde yaptıkları tahmin edilmektedir.

Eski çağlarda deri işlemek için değişik kültürler, çeşit çeşit malzeme kullanmışlardır. Örneğin; Keltler ve Germenler, deri yüzeyindeki kıllardan kurtulmak için idrar kullanırlar, böylece deri yumuşar ve üzerindeki kıllar kolayca temizlenirdi. Romalı tarihçi ve bilim adamı Yaşlı Plinius’un kaydettiğine göre Romalılar, deriyi kıllardan arındırmak için idrarda bekletilmiş dut yaprağı ve içki artıklarından yararlanıyorlardı. Güvercin ve köpek pisliği de deri tabaklamada kullanılan yaygın alkalilerdi. Güvercin dışkısı laktik ve asetik asit, köpek dışkısı ise zengin amonyak içermekteydi. Bu maddeler, deriyi işlemeyi kolaylaştırıyordu ki günümüzde Fas gibi geleneksel mesleklerin devam ettirildiği ülkelerde bulunan tabaklama atölyelerinde güvercin dışkısı hala kullanılmaktadır.

Deri tabaklama mesleği, Orta Asya’dan beri Türkler için de önemli bir meslek olmuştur çünkü göçebe ve savaşçı olan Türkler deriyi giysilerinde, zırhlarında, at koşumlarında ve kalkanlarında, araç gereç yapımında, çadırlarında, süslemelerinde ve daha birçok alanda kullanmışlardır.

Eski Mısır’da en değerli meslek, papirüs üzerine hiyeroglif yazısıyla kayıt tutma işi olan katiplikti. Meslek, sıradan gibi gözükse de icra edene sağladığı faydalar, hiç de yabana atılır şeyler değildi ve bu bakımdan diğer mesleklerden ayrılıyordu. Katipler sarayda yaşar, tapınak rahipleri gibi en iyi yiyeceklerden yerler, iyi beslendikleri için halktan insanlara göre daha uzun yaşarlardı. Eğitimlerine beş yaşında başlanır, bu eğitim on iki yıl kadar devam ederdi. Katipler; krallığın tüm kayıtlarını tutmak, bildiklerini sır olarak saklamak ve kayıtları saklayıp korumaktan mesuldüler. Katiplik, çok değerli bir meslek olduğundan bu işi yapan bazı kişiler, daha sonra generallik gibi konumlara yükselmiş hatta kral bile olabilmişlerdir. Örneğin Firavun Horemheb, katiplikten firavunluğa yükselmiş bir yöneticidir.

Roma döneminde ise diğer meslekler arasında önemi ve ilginçliğiyle öne çıkan bir meslek vardı. Murileguli esnafı; bu önemli mesleği sürdürür, daha önce boya yapımı ile ilgili yazımda da bahsettiğim dikenli deniz salyangozlarını toplayıp o dönem çok değerli olan mor boyayı üretirdi. Murileguli esnafının ağır yükümlülükleri vardı. İronik bir şekilde meslek çok değerli ve önemli olduğu halde bu işi devam ettirenler, devlet tarafından ürettikleri boya kadar değer görmemişlerdir. Bu zavallı insanlar, bahsi geçen deniz salyangozlarından yeteri kadar mor boya üretemezse meslekten men edilip mallarına el konuyor ve eğer esnafın kız kardeşinin yetişkin erkek çocukları varsa onlar deniz kabuklusu toplayıcıları esnaf birliğine alınıyordu.

Yine Antik Roma’da çamaşırcılık da kullanılan malzeme açısından garip bir meslekti. Romalılar, açık renk kıyafetler giyiyorlar ve bu nedenle çamaşırlarının sıkça yıkanması gerekiyordu. Ancak sabun kullanımından bihaber olduklarından kumaşları ağartmak için insan ve hayvan idrarı kullanıyorlardı. Sadece Roma döneminde değil, Ortaçağ’da da idrar, yağ ve leke sökücü olarak kullanılmaya devam etti. Romalılar, idrar dışında bir çeşit ince toprağı da zeytinyağı gibi lekeleri ve kirleri kumaşlardan arındırmak için kullanmaktaydı. Bu toprak, kumaşın beyazlığını arttırmaya da yarıyordu. İngilizler ise 18. yüzyıla kadar yünü temizlemek için koyun ve domuz pisliği kullanmışlar, yünlü dokuma üreticileri de ayrıca sığır ödü kullanmışlardır.

Geçmiş dönemlerde hamamcılık ve berberlik de şimdikinden oldukça farklı olan mesleklerdendi. Hamamcının görevi, kan dolaşımını ve terlemeyi uyarmak üzere müşterinin vücudunu bir demet ağaç yaprağıyla nazikçe kamçılamak, lavman uygulayıp bağırsakların boşalmasını sağlamak, gerekli görürse ufak kesikler atarak kan almaktı. Berberler ise sadece müşterileri tıraş etmekle kalmıyordu. Diş çekme, katarakt giderme, fıtık ameliyatı, mesane taşı çıkarma gibi hizmetler de sağlıyorlardı. Ortaçağ’daki gezgin cerrahlar da çoğunlukla eskiden berberlik yapmış kişilerdi. Osmanlı’da daha çok kahvehanelerde konuşlanan gezici berberler, dişçilik ve sünnetçilik gibi işlemlerin yanı sıra yara ve çıbanlara küçük cerrahi işlemler de yaparlardı.

İngiliz sarayına bakacak olursak burada da oldukça tuhaf ve bir o kadar da prestijli bir mesleğe rastlarız. Kralın lazımlık görevliliğini yapmak yani krala dışkılama gibi doğal bir ihtiyacı sırasında yardımcı olmak ve onu temizlemek. Bunu yapacak olan kişi ise kesinlikle alelade bir hizmetkar değildi. Kralın bedeni kutsal sayıldığından normal bir hizmetlinin krala dokunması mümkün değildi ve bu işi yapacak kişi, soylu kimseler arasından seçiliyordu. Lazımlık görevliliği, oldukça imtiyazlı bir işti çünkü işi yapan kişi, krala çok yakın olma ayrıcalığına sahipti. Kraliyet sırlarını biliyor, kralın artık giymediği değerli kıyafetlerini giyebiliyordu. Bu onurlu (!) iş için asiller sırada beklerlerdi.

İngiltere Kralı II. Charles’ın sefaret papazı unvanıyla bir elçi grubuyla birlikte İstanbul’a gelen ve 1670-1677 yılları arasında Osmanlı topraklarında kalan John Covel’ın “Bir Papazın Osmanlı Günlüğü” adlı kitabında bahsettiği “tulumcu” adı verilen kişiler de Osmanlılar zamanındaki tuhaf işlerden birini icra ediyorlardı. Tulumcular kalabalık merasimlerde görev yapar, ellerinde yağ ve zift sürülmüş tulumlar taşırlardı. Görevleri, insanları törenin yapıldığı yere fazla yanaştırmamak ve düzeni sağlamaktı. Giydikleri deri ceketler de ellerindeki tulumlar gibi zift ve yağ sürülmüş olduğundan merasimi izlemeye gelen kişiler, gerektiğinde kendilerine temas edebilecek ya da ellerindeki tulumlarla vurabilecek bu görevlilerden itinayla uzak durmaya çalışırlar ve böylece düzen sağlanmış olurdu.

Velhasıl günümüzde artık terk etmiş olduğumuz, hatta pis ve sağlıksız kabul ettiğimiz maddeler, eskiden bazı mesleklerde kullanım açısından gayet pratik ve de aranan malzemelerdi. Yine günümüzde çok garip, hatta anlamsız görünse de o dönemin şartlarında oldukça önemli ve değerli sayılan, bu satırlarda ancak birkaç tanesine örnek verebildiğimiz birçok meslek vardı. Bunlara yeri geldikçe değinmeye çalışacağız.

İlginç meslekler, sıra dışı malzemeler