Türk dili

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Dil; insanların birbiriyle iletişimini sağlayan, toplumda birlik ve bütünlüğün tutkalı olan bir anlaşma aracıdır. Aynı zamanda toplumların kültürlerinin de temelini oluşturur.

Türk dili, dünyada yaklaşık 12 milyon kilometrekarelik bir alanda, 220 milyon nüfusun konuştuğu, yüze yakın ülkede öğretiminin yapıldığı, 600 bini aşkın sözcüğe sahip bir dünya dilidir. Ancak ne yazık ki bu güzel dilin gelişmesi, istenen düzeyde olamamıştır.

Dillerin gelişmesi ve yayılması, toplumun kültürel, ekonomik , sosyal yapısı ve bilimsel-teknik gelişmelerle doğrudan ilgilidir. Teknolojide ileri olan ülkeler, yeni bir ürün icat ettiklerinde ürünün adını koymakta, ürünle birlikte dillerini de ihraç etmektedirler. Ürünü alan ülkelerin dilleri de bundan etkilenmektedir. Bu anlamda Türkçenin dünya dilleri arasında yeterince gelişememesi, dilin yetersizliğinden ve yapısından değil, toplumun yapısından kaynaklanmıştır.

Örneğin; İslam dinin benimsenmesinden sonra oluşan etkileşim ile dilimize çok sayıda Arapça, Farsça sözcük girmiştir. Daha sonraları dilin sadeleşmesini isteyen bazı kesimler, Arapça-Farsça sözcüklere karşı çıkarlarken geçerli dil diye Fransızca sözcükleri kullanmaya başlamışlar, bunu medeniyet göstergesi sayarak kendileriyle çelişkiye düşmüşlerdir.

Arapça, Farsça ve Fransızca sözcüklerin dilimize etkisi, Cumhuriyet dönemine kadar devam etmiştir. Dilimizin gelişmesini, özleşmesini ve eğitimin Türkçe üzerine oturması gerektiğini düşünen Mustafa Kemal Atatürk; “Milli olmayan eğitim, yüzyıllar süren felaketlerimizin temel sebeplerinden biridir. Türkçe konuşmayan bir birey, toplumun ve milletin parçası olamaz çünkü milli değerlere yabancı kalır. Türkçe, resmi dil olmalı ve yabancı kökenli sözcüklerden arınmalıdır. Dilimiz mutlaka sadeleşmelidir” demiştir.

Bu amaçla 1928 yılında harf devrimini yaparak okuması ve yazması çok zor Arap alfabesini kaldırıp çağdaş dünyanın kullandığı ve kolay öğrenilen Latin alfabesini kabul etmiştir. Bu sayede % 5 civarında olan okuma yazma oranı, kısa sürede %80’lere yükselmiştir.

Milletin tarihini doğru öğrenmesi için 1931 yılında Türk Tarih Kurumu’nu, dilini doğru öğrenmesi için de 1932 yılında Türk Dil Kurumu’nu kurmuştur. Ülkesinin bağımsızlığını sağlayan Türk milletinin dilinin de bağımsız olması için çalışmasını, gerekeni yapmasını istemiştir.

Sayın Ülkü Başsoy; Türkçemizin sadeleşmesi, gelişmesi için çaba harcayan değerli bir hemşerimizdir. Sekiz yıldır Ödemiş’te örnek bir projeye katkı vererek babası ve kardeşi adına “Savaş-Recep Başsoy Yazım Ödülleri” düzenlemektedir. Geçtiğimiz cumartesi günü ÖYKAM’da bu yılın şampiyonlarına ödülleri verilmiştir.

Ödül törenine katılan Ödemiş Kaymakamı Kasım Fikret Dayıoğlu, “Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, ‘Bir milletin en büyük hazinesi dildir. Dilini unutan ve ihmal eden milletler, millet olma şansını da kaybederler’ demiştir. Dil Derneği Başkanı Sevgi Özel de öğrencilere yönelik konuşmasında, ‘Siz, Türkiye Cumhuriyeti’nin onurlu yurttaşlarısınız. Yurttaşlık bilincini var eden de sizin dilinizdir. Onun için Türkçeyi seviniz ve Türkçe konuşunuz. Ben, 48 yıldır Türkçe için uğraşıyorum, Türkçeye aşığım, ülkeme aşığım, Atatürk’e aşığım’ diyerek sözlerini bitirmiştir. CHP İzmir Milletvekili Tacettin Bayır ise yaptığı kısa konuşmada, “Lütfen dilimizi sevin, bayrağımızı sevin, ülkenizi, onun kurtarıcısı ve kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ü sevin” demiştir.

Konuşmacıların da belirttikleri gibi dilimizin gelişmesi, zenginleşmesi için devlet yöneticilerimize, öğretmenlerimize, kamu kurum ve kuruluşlarına, yerel yönetimlerimize önemli görevler düşmektedir. Türkçe konuşmaya, yazmaya, yabancı kökenli sözcükleri kullanmamaya özen göstermeliyiz. Dilimizin bağımsızlığı ve zenginliği, en az ülkemizin bağımsızlığı ve zenginliği kadar önemlidir.

Dilimizin gelişmesi ve zenginleşmesine katkı koyan Sayın Ülkü Başsoy’u ve arkadaşlarını, ona destek olan Dil Derneği yöneticilerini, Ödemiş Belediyesi’ni yürekten kutluyorum.

Türk dili