Suyu yönetemiyoruz

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Bilmiyorum dikkatinizi çekti mi çekmedi mi ama Küçük Menderes Sulama Birliği Başkanı Özay Kaptan, sosyal medya ortamında paylaştığı bir yazısında 6172 Sayılı Sulama Birlikleri Kanunu’nda yapılan son değişikliklere göre bundan böyle sulama birliklerinin devletin yönetimine geçtiğini duyurdu.

Kaptan’ın yazdığına göre birlik yönetimi, meclisi ve seçimler kaldırılıyor. Değişikliğe göre, sulama birliklerinin başkan ve yöneticilerini DSİ, devlet memurları arasından seçeceği kişilerden oluşturacak. Birlik başkanı, DSİ’nin teklifi üzerine bakan tarafından kamu personeli arasından dört yıllığına atanacak.

Kaptan, yazısında şunları paylaşıyordu:

“Cezalar artırılıyor. Kesilen cezaları bir ay içinde ödeme zorunluluğu geliyor. İcra takibi hemen başlatılıyor. Eksik beyan veren, zamanında beyan vermeyenler cezalandırılıyor. Birliğe üye olmak, zorunlu hale geliyor. Çiftçilerin destekleme gelirlerinden tahsilat yapılıyor. Atanan kamu personeli, kendi kurumundan izinli sayılıyor. Kamu personelinin her türlü hakkı devam ediyor. Kamu personeli atandığı birlikten huzur hakkı alıyor. Kanun yürürlüye girdiği tarihten itibaren birlik organları fesholuyor…”

Bunlara niçin ihtiyaç duyuldu bilemiyorum ama sanıyorum biz ülke olarak seçme, seçilme, yönetme ve denetleme özürlüyüz.

Kimileri, sulama birliklerinin önce devlete, sonra özel firmalara aktarılacağını iddia ediyor.

Tamam, birbirimizi yönetemiyoruz. Burası artık açık seçik ortada. Suyu da hor kullandığımız kesin. Suyun değerini bilmediğimiz de külliyen ortada.

Uzmanlar, ülkemizin su zengini olmadığını söylüyorlar ısrarla. Hatta su kaynaklarımızın her geçen gün azaldığını iddia ediyorlar.

Beydağ Barajı’nda yaşanan sorun ortada.

“40 yıllık rüya gerçek oldu” derken bildiğiniz gibi o rüyadan bir yılda uyandık. Su bitti!

Sulama kapasitesinin normalden çok fazla olduğu, Bayındır’a kadar su kaçırmanın doğru olmadığı ve vahşi sulamadan vazgeçilemediği için 40 yıllık rüyadan hemencik uyanıverdik.

Karaoğlan olarak bilinen eski başbakanlardan Bülent Ecevit’in “Su kullananın, toprak işleyenin” sözü vardır.

Eskiden 6-9 metrelerden su çıkarırdı artezyenciler. Şimdi bu derinlik, 100-150 metrelere indi.

Ülkemizde yapılanın adını bilinçsiz tarım üretimi ve plansız su kullanımı olarak koyabiliriz.

Suyu kullanmasını bilmediğimiz gibi suyu yönetmesini de bilmiyoruz.

Büyük toplulaştırma çalışmaları yapılıyor ama binlerce yıllık su yolları ile oynuyor mühendisler. Sonuç, su baskınları…

Büyük kentlerin dere yatakları yeni binalar için doldurulurken doğa, öfkesini önüne geleni denize taşıyarak alıyor.

Yollar, caddeler yapıyoruz ama suyun akış yönünü hesaplayamadığımız için yağmurlardan sonra çamur deryaları ile karşı karşıya kalıyoruz.

Evlerimizde teraslarımız, balkonlarımız ve banyolarımızda suyun akışını hesaplayamıyoruz. Dolayısıyla suyu akışına bırakamadığımız için uğraşıp duruyor, onlarca para harcayarak satın aldığımız malzemelerimizi çürütüyoruz.

Biliyorsunuz, su olmadan yaşayamayız.

Suyu arttırmanın yollarını bulmalı ve onu en güzel şekilde kullanmasını öğrenmeliyiz.

Bunları yapabilmek için öncelikle bilime ve teknolojiye önem vermeliyiz.

Tabii her şeyden önce eğitime. Eğitime önem verirsek doğayı daha iyi anlar, geleceğimize daha güzel yön verebiliriz. Belki o zaman demokrasiyi, yönetimi ve denetimi de anlarız.

Ne dersiniz!

Suyu yönetemiyoruz