Belleğin sanat tonu

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Estetiğin türlü halleri var hayatın içinde ve belleğimizde farklı izleri. Tabii ki estetiğe meftun olan insanlar var. Meftun olduklarını inceden inceye işleyen insanlar. Onlara sanatçı diyoruz.

Hayattaki o incelikleri, ayrıntıları yakalayan sanatçılar, duygularını da katarak işin içine, görmeyen gözlere görünür kılmaya çalışıyorlar güzellikleri.

Bazen de bu estetik yaklaşımın ürünü olan sanat eserleri, tarihi bir mekanla buluşuyor ve daha bir anlamlı oluyor ortaya koyulanlar.

Ödemişimizin belleği Yıldız Kent Müzesi’nde tarihin içinden süzülüp gelmiş olan anlatıların, mitolojik birikimin yansıması “Destanlarımız, masal ve halk kahramanlarımız” tematik sergisi açıldı malum. Sergi, tek kelime ile muhteşem. Tarihin asırlar ötesinden taşıyıp getirdiği Orta Asya’ya, Anadolu’ya, Mezopotamya’ya ait birikimi yine geleneksel sanatlarla buluşturularak yansıtılmış eserlere. Ebrudan hatta, minyatürden çiniye, kırk yamaya çeşitlenerek somutlaşmış aşina olduğumuz destanlar, masallar, kahramanlar. Keloğlan’dan Deli Dumrul’a, Kürşat’tan Karacaoğlan’a, Mevlana’dan Yunus Emre’ye, Nasrettin Hoca’dan Hacivat-Karagöz’e, Dede Korkut’tan Lokman Hekim’e onlarca eser izleyiciyle buluşturulmuş sergide.

Estetiğin zirve yaptığı ve sanat açısından doyuma ulaşabileceğiniz bir sergi. Çeşitli materyalin insanın hayal gücü ile buluşunca nasıl bir değere ulaştığını hayretle izliyor insan böyle sergilerde.

Aynı konunun farklı yaklaşımlarla nasıl anlamlanabileceğini ve farklı yorumlanabileceğini biraz da şaşırarak izleme şansını sunuyor sergi aynı zamanda.

Bence kaçırılmaması gereken bir sergi ve Ödemiş için böyle bir serginin açılması da bir ayrıcalık. Yazıyı yazmak, son güne nasip oldu ama kaçırmayıp izlenmesi gereken bir sergi olmuş. Elinize, yüreğinize, emeğinize sağlık…

bir şamanın tefinden

saçılırken tınılar

bir atın sırtında baş kaldırır

kırk kişi

uyanan bir düşü

bozkırın bağrından

Diyar-ı Rum’a taşır zaman…

Gılgamış dokunurken Mezopotamya’ya

Simurg’un ardına düşer bir nesil

büyütür hikayeyi yol keserken deliler

Dede Korkut, Keloğlan, Hoca Nasrettin…

aşk büyür ardından

Yunus’uyla, Mevlana’sıyla, Karacaoğlan’ıyla, Aşık Veysel’iyle dolaşır Anadolu’yu…

öyküler zamanı

masallar

masallar gerçeğe döner

bir gün

estetiğin diliyle…

Belleğin sanat tonu

Belleğin sanat tonu

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Estetiğin türlü halleri var hayatın içinde ve belleğimizde farklı izleri. Tabii ki estetiğe meftun olan insanlar var. Meftun olduklarını inceden inceye işleyen insanlar. Onlara sanatçı diyoruz.

Hayattaki o incelikleri, ayrıntıları yakalayan sanatçılar, duygularını da katarak işin içine, görmeyen gözlere görünür kılmaya çalışıyorlar güzellikleri.

Bazen de bu estetik yaklaşımın ürünü olan sanat eserleri, tarihi bir mekanla buluşuyor ve daha bir anlamlı oluyor ortaya koyulanlar.

Ödemişimizin belleği Yıldız Kent Müzesi’nde tarihin içinden süzülüp gelmiş olan anlatıların, mitolojik birikimin yansıması “Destanlarımız, masal ve halk kahramanlarımız” tematik sergisi açıldı malum. Sergi, tek kelime ile muhteşem. Tarihin asırlar ötesinden taşıyıp getirdiği Orta Asya’ya, Anadolu’ya, Mezopotamya’ya ait birikimi yine geleneksel sanatlarla buluşturularak yansıtılmış eserlere. Ebrudan hatta, minyatürden çiniye, kırk yamaya çeşitlenerek somutlaşmış aşina olduğumuz destanlar, masallar, kahramanlar. Keloğlan’dan Deli Dumrul’a, Kürşat’tan Karacaoğlan’a, Mevlana’dan Yunus Emre’ye, Nasrettin Hoca’dan Hacivat-Karagöz’e, Dede Korkut’tan Lokman Hekim’e onlarca eser izleyiciyle buluşturulmuş sergide.

Estetiğin zirve yaptığı ve sanat açısından doyuma ulaşabileceğiniz bir sergi. Çeşitli materyalin insanın hayal gücü ile buluşunca nasıl bir değere ulaştığını hayretle izliyor insan böyle sergilerde.

Aynı konunun farklı yaklaşımlarla nasıl anlamlanabileceğini ve farklı yorumlanabileceğini biraz da şaşırarak izleme şansını sunuyor sergi aynı zamanda.

Bence kaçırılmaması gereken bir sergi ve Ödemiş için böyle bir serginin açılması da bir ayrıcalık. Yazıyı yazmak, son güne nasip oldu ama kaçırmayıp izlenmesi gereken bir sergi olmuş. Elinize, yüreğinize, emeğinize sağlık…

bir şamanın tefinden

saçılırken tınılar

bir atın sırtında baş kaldırır

kırk kişi

uyanan bir düşü

bozkırın bağrından

Diyar-ı Rum’a taşır zaman…

Gılgamış dokunurken Mezopotamya’ya

Simurg’un ardına düşer bir nesil

büyütür hikayeyi yol keserken deliler

Dede Korkut, Keloğlan, Hoca Nasrettin…

aşk büyür ardından

Yunus’uyla, Mevlana’sıyla, Karacaoğlan’ıyla, Aşık Veysel’iyle dolaşır Anadolu’yu…

öyküler zamanı

masallar

masallar gerçeğe döner

bir gün

estetiğin diliyle…

Belleğin sanat tonu