Şenlik ve şölende keramet

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Bir araştırmaya göre Türkiye’de bin beş yüz civarında festival, şenlik, anma günü ve şölen tarzında etkinlik düzenleniyormuş.

Araştırma sonuçlarına göre Türkiye’de keşkek, yumurta gibi yiyeceklerden leylek, flamingoya, yağmur duasına, çiçek, çocuk ve spordan turizme birçok alanda yaklaşık bin beş yüz festival, anma günü, şenlik ve şölen tarzında etkinlik varmış.

İzmir fuar, Bursa anma günleri, Antalya turizm ve spor, Ankara festivalleriyle öne çıkarken İstanbul’da ise düzenlenen uluslararası etkinlikler dikkati çekiyormuş.

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın verilerinden derlenen bilgiye göre, her yıl yurt genelinde festival, şenlik, özel gün, özel hafta, dini, milli bayram ve şölen adı altında yaklaşık bin beş yüz etkinlik gerçekleştiriliyormuş.

Sinema, tiyatro, müzik, yağmur duası, yiyecekler, dekorasyon, dans, turizm, spor, karikatür, kukla gibi farklı konularda düzenlenen etkinlikler, ağırlıklı olarak kültürel yaşama canlılık katmayı ve illeri markalaştırmayı amaçlıyormuş. Etkinliklerin bir kısmı, ününü Türkiye’ye hatta dünyaya duyururken bazıları, küçük bütçeyle ancak yöre veya bölge halkına hitap edebiliyormuş.

Bütün canlılar, yer ve uyurlar. Canlıların çoğu, bu iki faaliyetin dışında bir de dinlenirler. Canlıların içinde en akıllısı olan insanlar, dinlenirken aynı zamanda eğlenirler.

Güzel sanatlar, insanları eğlendiren en önemli araçlardan biridir. Resim, müzik ve dans, güzel sanatların değişik dallarıdır. Tiyatro, güzel sanatların en eski dallarından biridir.

Tiyatronun kökeni; başka sanatlar gibi dinsel törenlerden doğmuş, sonra dinden bağımsızlaşarak sanatlaşmıştır. Kökeninde ilkel insanın doğa olaylarını kendi bedensel hareketleriyle simgesel olarak temsil etme çabaları yatar. Avrupa’da milattan önceki 40-10 bin yıl önceden kalma mağara resimlerinde ellerine ve yüzlerine hayvan postları geçirmiş insanların ritmik hareketleri vardır.

Eski Türklerde dini törenlerle av törenleri olduğunu biliyoruz. Bunların yanında hasat sezonu geldiğinde yapılan bağ bozumu gibi şölenler de vardır.

1980 yılında Belçika’ya gittiğimizde orada yapılan görkemli festivallere şahit olmuş, “Neden böyle festivaller bizim ülkemizde yapılmaz?” diye kendi kendime sormuştum.

Rio karnavalını bir düşünün. Tüm dünyada bilinen en büyük ve görkemli karnavallardandır.

Tamam, o kadar olmayabilir belki ama neden biz de çeşitle gerekçelerle eğlenceler düzenlemeyelim?

Geçtiğimiz gün Ödemiş’in Kurucuova köyünde çökelek festivali yapıldı. Adı şenlik olsa daha iyi olurdu ama olsun…

Biz de okulumuzdan 10 öğrenci ile şenliğe katıldık. Katılan öğrencilerimizin çoğu Kaymakçı’dan gelen öğrencilerdi. Biliyorsunuz Kurucuova, Kaymakçı’ya yakın bir yerleşim bölgesidir. Alışverişlerinin çoğunu Kaymakçı’dan yaparlar.

Bizim okul olarak bu şenliğe katılma gerekçemiz, gözlemci babında idi. Hem Kaymakçılı öğrencilerimizin yakınlarındaki bir yerleşim yerinde yapılan şenliği yerinde görmeleri hem de gördüklerini okuldaki diğer arkadaşlarına slayt ve görüntüler eşliğinde anlatabilmelerini sağlamak amaçlı idi.

Öğrencilerimizin çoğu, çevreyi tanımıyorlar.

Bir tarihte bir ilçe kaymakamımız, “Öğrencilerimizin hepsini Çanakkale’ye götürmeliyiz” demişti de ben de “Sayın Kaymakamım, bizim öğrencilerin çoğu daha Kiraz ve Beydağ’ı tanımıyorlar; önce oraları tanıtalım” demiştim.

Ödemiş’ten Beydağ ve Kiraz yönüne giderken Ertuğrul kısığını geçtikten bir kilometre sonra Yelaldı mevkii vardır. İşte oradan bir kilometre sağa saparsanız, Kurucuova’nın yaz bahçelerine gidersiniz.

Kurucuova köylüleri, Ödemiş pazarında çökelekçi olarak bilinirler. Çökelek biliyorsunuz, eskiden yayık ile yapılırdı. Sulu yoğurdun yoğun olarak çalkalanması ile tereyağı üste çıkar, altta da acı suyu ve peyniri kalırdı. Tülbentle acı suyu süzünce de çökelek peyniri elde edilirdi.

Kurucuova Muhtarı Tahsin Kırkar ile Okul Müdürü Harun Ökenel, baş başa vermişler ve böyle bir etkinlikle hem çökeleği tanıtmak hem de antik Neikaia kentine dikkat çekmek istemişler.

Neikaia, Prof. Dr. Veli Sevin’in iddiasına göre büyük bir Lidya kenti.

Ve o tepelerde Lidya uygarlığının en büyük kentlerinden biri olan Neikaia var. Aradan geçen yüzlerce hatta binlerce yıl, kentin üstünü toprakla örtmüş. Apaçık bir sarnıç var. Belli belirsiz bir tiyatro ve adım başı kiremit parçası…

Bence İmPARAtore’ye onca paralar akıtmaktansa böyle yerlere kaynak aktaralım. Bakarsınız, bir dünya mirası çıkar ortaya.

Hatırlatayım: Kaymakçı’nın da Işıklar inciri değerlidir…

Şenlik ve şölende keramet