SUSUZLUK DA VURACAK!

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Oturdum bilgisayarımın başına başladım klavyenin tuşlarına basmaya…

İnanın bazen tuşlara basasım gelmiyor. Ne bileyim, sanıyorum ara ara umutsuzluk hakim oluyor düşüncelerime ve eylemlerime… Bir şey var eksik olan…

Ne yazayım derken, facebook’ta anılar bölümüne gittim. Aynı tarihlerde, daha önce yazdığım yazılara şöyle bir göz attım. Yerel seçimler öncesinde bir yazı yazmışım. Aradan dört yıl geçmiş.

**

Hafta sonu yerel seçimler var. Dikkat edin “yerel” kelimesi önemli.

Son dönem basın yayını mutlaka izliyorsunuzdur. Asılsız suçlamalar, hakaretler ve ötekileştirmeler gırla…

Sanırsınız ülke içinde bir savaşa giriyoruz. Mohaç’tan bahsediyor kimileri miting meydanlarında…

Adaylar da kendilerini bu şiddet diline kaptırmaya başlamışlar. Örneğin bazı adayların yandaşlarının kutsallarla soslanmış küçük çaplı kahve konuşmaları sosyal medya ortamında paylaşılmış. Kimileri de ‘silahlanın’ çağrısı yapıyor açık açık…

Yahu yarın çoluğunuzu çocuğunuzu işe sokmak için kapı çalacaksınız.

Kahve önünde otururken, az ilerde gördüğünüzde, “Başkan gel bir çayımızı iç” diyeceksiniz.

Yazıktır, günahtır, ayıptır…

Bütün adaylar bu memleketin, bu toprakların ve bu vatanın çocuğu. Herkes bir işin ve çoluk çocuk kaygısının peşinde…

Akıl alır gibi değil…

**

Adayların sloganlarına ve vaatlerine bakıyorum. Açıkçası gülümsüyorum bazılarına.

Kimi, sanki yerel iktidar kendilerinde değilmiş gibi 1 Nisan’da seçimi aldığında her şeyin güllük gülistanlık olacağını vaad ediyor ki, “Bunların hiç mi iş bilen tanıtım ekibi yok?” diye sormaktan kendimi alamıyorum.

Bir de kimi gönül işinden dem vuruyor kimi aşktan… Hizmet işi yani!..

Öte yandan artık büyükşehirlerde ilçe belediyelerinin bir fonksiyonu kalmadı gibi. Örneğin İstanbul, Ankara ve İzmir… Adeta bir eyalet gibiler. Bütün büyük yatırımlar büyükşehir belediye başkanının inisiyatifi altında.

Geriye ne kalıyor? Bilmem kaç metreye kadar genişlikteki cadde ve sokakların temizliği, bakımı ve tabelası…

**

Oyumu mutlaka kullanacağım…

Kime vereceğimden ziyade kime vermeyeceğimi söyleyeyim.

Siyaseten nobranlığa, ötekileştirmeye, ayrıştırmaya ve saman altından su yürütmeye vermeyeceğim. Rakibini öcü ve düşman yerine koyana vermeyeceğim…

Kim şeffaflığa ve doğru kamu yatırımlarına yakınsa, her kim halkın parasını ihale şirketlerine yedirmeyecekse, kimin oyunu aldığı halktan kopmayacağına inanıyorsam oyumu ona vereceğim.

Aradığımı tam olarak bulamazsam da ‘ehven-i şer’ diyeceğim…

Nobran, ‘kaba, sert ve gönül kırıcı olan’ demek.

Bunun siyasette bir karşılığı ve adı var ama onu da size bırakıyorum.

Hani hepimiz kardeştik!..

Demokrasilerde seçim bayram gibi olmalı…

**

Yeni bir seçim dönemine girdik giriyoruz. Yine başladı, “Benden olmayan ya şucudur ya da bucu!” söylemleri. Üstteki yazıları, 25 Mart 2019 tarihinde yazmışım. Peki bugün itibarı ile çok bir şey değişti mi? Yorum sizin…

**

Bir ara internet üstünden yayın yapan haber sitelerine yöneldim:

“Çanakkale’de kuraklık nedeniyle 30 Nisan’a kadar su kullanımı kısıtlandı. Belediyenin açıklamasında, kentin içme, kullanma ve tarımsal sulama ihtiyacını karşılayan 54 milyon 115 bin metreküp kapasiteli Atikhisar Barajı’ndaki su miktarının 23 milyon metreküpe düştüğü duyuruldu.”

“Bursa’nın içme suyu ihtiyacının karşılandığı iki barajdan biri olan Nilüfer Barajı, bölgenin bir süredir yağış almaması nedeniyle kurudu. Nilüfer Çayı üzerinde kurulan ve 2007 yılından bu yana hizmet veren, yıllık 60 milyon metreküp su kapasiteli baraj, son dönemdeki mevsimsel kuraklıktan olumsuz etkilendi. Ocakta yüzde 4 ölçülen barajın ortalama su seviyesi, bu ayın ilk günlerinde iyice azalarak 18 Şubat’ta sıfıra düştü.”

Neyi tartışıyoruz: Kim kiminle ittifak yapıyor?

Hani başkanlık sistemi ile koalisyonlar kalkmıştı!

Depreme bir önlem alamadık… Bu gidişle susuzluğa da ciddi bir önlem alamayacağız gibi!

Deprem bütün partilileri vurdu.

Susuzluk da vuracak!

 

SUSUZLUK DA VURACAK!

Yorumlar kapalı.