Ku De Ta

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Size bir hikaye anlatacağım ama hani bazı filmlerin başında “Bu filmde geçen olaylar ve isimler gerçek değildir” yazısı yayınlanır ya ben de size fantastik bir öykü özetleyeceğim:

Bir köyde çok çocuklu iki komşu varmış. Aile reisleri ara ara birlikte tatil yaparken bireyleri de bayramlarda komşu ziyareti yaparlarmış.

Ama kimi yaramaz çocukları ara ara kavga ederlermiş. Kavga bazen aile içindeki çocuklar arasında, bazen de iki ailenin çocukları arasında meydana gelirmiş…

Aileler de “Çocuktur, bu tür kavgalar olur, çocuklar kavga ede ede büyürler” derler, krizleri atlatırlarmış..

Bir gün nasıl oldu ise yine bir kavganın ardından ailedeki büyük çocuklardan biri diğer ailenin büyüklerinden birine çıkışıp, “Çocuklarınıza sahip çıkın” demiş. Diğer ailenin büyüğü de karşılık verip “Asıl siz çocuklarınıza karşı çıkın” diye yanıt vermiş.

Ağız dalaşı devam ederken kavgaya köydeki diğer ileri gelen aileleri de karışmış. Kimi ailenin birini, kimi de diğerini haklı çıkarmak için saf tutmuşlar.

Derken tartışma büyümüş, iş küfürleşmeye kadar varmış.

Sonra ailelerden birinin çocuğu, diğer ailenin çocuğunu yolda dövmüş.

İlerleyen zamanda da dayak yiyen çocuğun kardeşlerinden biri, dayak atan çocuğun kardeşini dövmüş.

Dövüş kavga derken hem kışkırtmalar devam etmiş hem de kavganın boyutu büyümeye başlamış. Ailelerin çocukları, artık yalnız dolaşmamaya başlamışlar.

Aile bireylerinden bazıları, kavga taraftarı değilmiş ama onları kimse dinlemiyor, “Biz peygamber değiliz, bir tokat yediğimizde diğer yanağımızı uzatamayız” cinsinden laflar ediyorlarmış.

Derken derken artık iş büyümeye çığırından çıkmaya başlamış. Karşı bahçeye giren tavuklar arada telef oluyor, duvardan duvara bağrışmalar ve suçlamaların dozu artmaya devam ediyormuş.

“Yapmayın etmeyin, bu kadar çözülmeyecek mesele yok” diyenler olsa da ateş alan yangın büyüdükçe büyüyormuş. İki evin arasındaki duvar büyümeye, yollar ayrılmaya, köydeki saflar da belirginleşmeme başlamış. Ve birbirlerinin evlerinin camlarını taşlamaya başlamışlar.

Kasabanın hem bakkalı, hem camcısı olan muhtarı da ortada imiş gibi görünüp her iki aile ile görüşüyor, işini yürütmeye devam ediyormuş. Hatta aracı imiş gibi görünüp tarafları alttan alta kışkırtıyormuş.

Yan kasabanın camcı muhtarı da köydeki kavgaya müdahil olmak ister, ailelerin kendisinden alışveriş etmeleri için diğer muhtarın karşısında dedikodular üretip onun diğer aileyi desteklediğini söyler dururmuş. Her iki muhtar da bunu eskiden beri yaparmış. Çocuklara da arada şeker ikram etmekten geri durmazlarmış.

Kavgadan galip çıkmak isteyen aileler bir o muhtara gitmişler, bir öteki muhtara…

Ve beklenen olmuş, iki aile mahkemelik olacak kadar birbirine düşman olmuşlar. Dövüşünler, düşenler ve ölenler olmuş… Bir güne bir gün de “Yahu biz neden kavga ediyoruz, bu kavga neden başladı?” diye de sormazlarmış. Bilenler biliyormuş ama “Erkeklikte geri adım atmak yoktur!” diyorlarmış.

Maddi olarak da her iki aile, büyük zararlar içine girmeye başlamışlar…

Ama “Yahu biz neden kavga ediyoruz?” demeyi bir türlü gururlarına yediremiyorlarmış.

Biri demiş ki “Falanca o taşı atmayacaktı”, diğeri de demiş ki “O da o yumruğu atmayacaktı!”

Velhasılıkelam az gittik uz gittik, birbirinin külüne muhtaç iki komşu aile, birbirine bir kürek kül vermez olmuş.

Sonra ne mi olmuş?

Muhtemelen sonra kavga durulmuş ama olanlar, ölenlere olmuş… Ölenlerin kalanları da gidenlerin ağıtları ile yaşamaya devam etmişler.

**

Bir ülkedeki diplomatlar arasında kıdem yönünden en başta gelen diplomata duayen denirmiş…

Cumhuriyet Gazetesi’ni takip eden ve biraz siyasetle ilgilenen 55 yaşın üstündekiler, 1980 askeri darbesinden 4-5 yıl sonrasında gazetede Ku De Ta adında bir yazı dizisi yayınlandığını hatırlayacaklardır. Yıllar sonra aklıma geldi. İnternete girip şöyle bir araştırayım dedim. Karşıma şu yazı çıktı: “Duayen gazeteci Cüneyt Arcayürek, Kenan Evren cuntası dönemindeki yoğun sansür-baskı ortamına rağmen cesur bir hamleyle yayınlanan ve Türkiye’deki sosyopolitik durumu hicvederek büyük ses getiren ilk Ku De Ta kitabının ardından 30 yıl sonra serinin üçüncü kitabını kaleme aldı. Düşsel bir adada geçen olayları, demokrasi tutkunu bir gazetecinin ağzından anlatan Cüneyt Arcayürek, adadaki medya-işadamı-hükümet ilişkileri ve toplumsal baskı ortamını hicvederek aslında Türkiye’de Kenan Evren cuntasından bu yana isimler ve cisimler dışında hiçbir şeyin değişmediğini teatral bir üslupla çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor.”

Ku De Ta