İran üstüne bir iki not

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Peşinen söyleyeyim ki İran’a gitmişliğim falan yok. Merak ettiğim ülkeler arasında yer alır ama “Gezmek için gider misin?” diye sorsanız düşünürüm.

İran hakkında bildiğim en önemli bilgiler arasında 1979’a kadar Şah Rıza Pehlevi, onun devrilmesinden sonra da molla olarak adlandırılan din adamlarının yönetiminde olmasıdır. Erkeklerin sakallı, kadınların kara çarşaflı gezdiği, insanların meydanlarda asıldığı ülke.

Ansiklopedik bilgilere göre nüfusunun yüzde 80’ine varan büyük çoğunluğu Fars’tır. Geri kalan bölümünde ise Araplar, Türkmenler ve Kürtler yer alır. Vatandaşlarının büyük çoğunluğu, İslam inancına bağlıdır. Şii mezhebi hakimdir. Hukuk sistemi de şeriattır.

Mollalar, Şah Rıza Pehlevi ailesi döneminde de yönetimde söz sahibi idi ama İmam Humeyni’den sonra ülke yönetiminde tek belirleyici güç oldular. Ülke ekonomisi, genel hatları ile bildiğimiz kapitalist üretim ilişkilerine dayanır. Asgari ücretin 300 dolar civarında olduğu yazılır çizilir. Yöneticiler ise asgari ücretin 20-25 kat fazlasını maaş olarak alır. Zengini zengin, fakiri de fakirdir. Büyük petrol işletmelerinin sahipleri, yönetici mollalardır. Fakir halk, sosyal yardımlarla ayakta tutulur.

Seçim sistemi var gibidir ama 40 yıldır yöneticilerin seçimle gittikleri görülmemiştir.

Kadınlar üstünde ağır bir baskı vardır.

Tabii batılı emperyalist ülkelerin ağır ekonomik ambargosu altında yaşamak zorunda olduklarını da hatırlatmamız gerekiyor.

Kendimi bildim bileli Ortadoğu’da savaşlar devam etmiştir. İran’ın dünyanın en kanlı coğrafyası içinde yer aldığını da rahatça söyleyebiliriz.

Sınır komşuları Irak, Afganistan ve Pakistan’dır. Kuzeyde ise Türkiye ve Türkmenistan. Ermenistan ile de küçük bir sınır komşuluğu vardır. Kuzeyde Hazar Denizi, güneyde de Umman Körfezi, denize açılan sınırlarıdır.

Çevresine İslam devrimi ihraç etmek için çaba ve kaynak harcadığını da söyleyebiliriz.

Bu yazdıklarımı benim gibi siz de bilirsiniz. Kısacası İran, kapalı bir kutudur.

Bizde “Ateş olmayan yerden duman çıkmaz” diye bir söz vardır.

Son kargaşayı, dumana benzetebiliriz. Ateş var ki duman çıkıyor. Duman var ki ateşe körükle yaklaşanlar olacaktır. Duman ve körük görmek istemiyorsan ateşin yanmasına izin vermeyeceksin.

Etnik ve dini çatışmalar, her ülkede var. Ama bu çatışmaları demokrasi kültürü içinde çözemezsen baskı uygulamak zorundasındır ki İran’da baskının olmadığını söylemek için gözün ve kulağın kapalı olması gerekir:

Başta dedim ya! İran’ı merak ederim ama “10 günlüğüne gezmeye gider misiniz?” diye sorsanız düşünürüm. Araştırma ve öğrenme amaçlı gidebilirim belki ama gezmek amaçlı gidilir mi bilemiyorum.

Benimkisi bir önyargı da olabilir. Ama önyargıların oluşmasına neden olan gelişmeleri de yok sayamayız. 1979’daki İran İslam devriminden sonra, 1985’te İstanbul’da öğrenci idim. İranlı öğrenci ve turist tanıdıklarım oldu. Türkçe bilen bir ‘Halkın Fedaileri’ üyesinden dinlediklerim, beni dehşete düşürdü.

Solcular, ABD ve Şah’tan kurtulmak için Humeyni ile işbirliği yapmışlardı; birçoğunun sonu idam sehpaları oldu. İşçiler ve köylüler, kapitalist üretim ilişkilerinden kurtulmak için Humeyni’yi desteklemişlerdi; karın tokluğuna çalışmaya devam ettiler; sadece patron değişmişti. Liberaller, daha çağdaş bir ülkede yaşamak istiyorlardı ve Humeyni, devrim öncesi sürgün yaşadığı Paris’te onlara bu yaşamı vaat ediyordu; birçoğu ülkeyi terk etmek zorunda kaldı.

Ülkelerine dönerken bana bir yün kazak armağan etmişlerdi.

Şimdi ülke yine karışık… Yoksulluk gerekçesi ile başlayan olaylar, bir anda ülkenin geneline yayıldı.

Yoksullar ve zenginler… Farisiler ve diğer milletler… Demokratlar ve şeriatçılar… Bir de şahinlerle güvercinler var.

Ülke 40 yıldır baskı altında. Kim bilir ne acılar yaşandı!

Şimdi yöneticiler, çıkan olayları dış güçlerin kışkırtmalarına bağlayıp vatandaşları bir, iri ve diri olmaya çağırıyorlar! Aykırı sesleri de rejim destekçisi ‘devrim muhafızları’ ile susturuyorlar.

Neden? Egemenlikleri ve zenginlikleri devam etsin diye…

“Mesele yoksulluk değil, hala bunu anlamadınız mı!” diyorlar.

İki ucu pislik olan bir değneğin neresinden tutarsınız?

Dilerim İran’da bu değneğin ortasından tutabilecek güçler vardır.

İran üstüne bir iki not