İnsan

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

İnsanın elinden tutacağı yakınları olmalı. “Nasılsın?” diye soran, yalnızlığına merhem olabilen. Düştüğünde elinden tutup kaldıran ve tüm içtenliği ile destek olan. Duasından eksiltmediği, her dem gönlünde yer verdiği ve her halini merak edip sorduğu yakınları olmalı insanın. Yani insan bilmeli ki Ben zora düşersem beni arkalayacak, derdimi derdi bilecek ve derdime derman olmaya çalışacak canlarım var benim. Hayat beni ne kadar yorsa da yükümü benimle taşıyacak, beni hafifletecek, beni ben kadar düşünecek insanlara sahibim.” Hayat o zaman ne getirirse getirsin destekler sayesinde yıldırmayacaktır, pes dedirtmeyecektir…

Sonra, “Hadi gel bir kahve içelim, özledim” diye çağıran dostları olmalı. İnsana insanca yaklaşacak insanları olmalı. Aradan çok zaman geçmiş olsa bile bir araya geldiğinde hiç ayrılmamışçasına sarılabilen, yaşadıklarını paylaşabildiği, kaldığı yerden devam edebildiği dostları olmalı. İçilen her çayda dostluğun yudumlandığı, iyi ki bir araya gelmişiz dedirten, arkadaşlığı pekiştiren insanlara sahip olmalı insan.

Birbirini yargılamadan, ötelemeden, ötekileştirmeden, olduğu gibi kabul eden ve anlamaya çalışan, yerine göre kardeşten de yakın olan insanları olmalı insanın. Ön yargısız, söylediğinin ardında söylemediğini aramayan, sadece merakını gidermek için irdelemeyen insanlardan söz ediyorum. Gerçekten yardımcı olabilmek adına can kulağıyla dinleyen insanlar. Eğer bunlara sahipse kişi, onun elini hiç bırakmamalı…

İnsanları olmalı toplumun, “Acı düştüğü yeri yakar ama yananın yanındayız biz de” diyen ve her açıdan destek olan. Yaraları sarmada yarış içinde olan. Yaşanan acıyı kendi acısı bilen ve hep birlikte hafifletmeye çalışan fertleri olmalı toplumun. Bu meziyetimizi hiç kaybetmemek, toplum olarak en büyük dileğimiz herhalde. Yekvücut, tek vücut olabilme en ufak bir acıda…

Ve insan sadece karşıdan beklememeli, önce kendi yüreğine ekmeli iyiliği, diğerkamlığı. Önce kendi ile iyi tutmalı arasını. İyi ile beslemeli yüreğini. Başkalarını saran ilaç olmalı belki de önce. Önce karşıdan beklediğini kendine vermeli ödev olarak. Hakkıyla yerine getirebildiği ölçüde hak edecektir daha iyisini. Bunu da göz ardı etmemek gerek. Sonra iyi yürekli ve iyi niyetli insanları tutmalı yaşamında…

Ne ekersen yüreğe, o gelir dile

Yürek denizinin kıyıya vuran dalgalarıdır sözcükler

İyilik bulaşıcıdır, kötülük de

Nasıl beslersen hayatı, onu sunar geri

İnsan ekmeli dimağlara, insan biçmeli toplumdan…

İnsan

İnsan

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Ol! Buyruldu… Oldu… Ruhtu, sonra bir bedene konuldu…

Ademe mahkûm bir âdemoğlu oldu…

Doğduğunda sevdikleri güldü, nedense o ağladı…

İlk günlerinde duymaz, görmez, yürümez ve elleri tutmazdı…

Tek bildiği: Süt emmek, altına yapmak ve ağlamaktı…

Sadece ilk günlerinde değil, kaderinde muhtaç olmak vardı…

Sonra geldiği yeri unutunca, gideceği yeri de unutuverdi…

Yerde süründüğünü unuttu… Süründürmeye başladı…

Ağladığını unuttu, ağlatmaya başladı…

Yetimliği ve öksüzlüğü ebeveynsizliğe bağladı,

Değerlerin yetimi ve öksüzü olduğunu hatırlayamadı…

Başarı ve iyilik görünce hemen sahip çıktı…

Düşene uzak kaldı, ondan köşe bucak kaçtı…

Keser onu gördü, yontmada ondan aciz kaldı…

Şerri hayır sandı, sahip olmak için can attı…

Varlık ona emanetti, ekileni ve dikileni heba etti…

Bir’den gelen bir idi, ötekini üretti…

Bir’den gelip bir demedi, ben dedi gitti…

Kendi ellerini temiz bildi, kusuru hep ötekine yükledi…

Aslı topraktan idi. Heyhat! Ateşe özendi hep diklendi…

Dünyaya göçmeye geldi, hep konmaya azmetti…

Sevince ölesiye sevdi, nefret edince öldüresiye nefret etti…

Umduğunu bulunca şımardı, elindekini kaçırınca şaşırdı…

Dünyaya malik değildi, kendi eliyle sınırlar çizdi, senin ve benim dedi…

Mayası su gibi hayat sunmayı değil, hayatı ve ümidi kurutmayı yeğledi…

Yeri geldi… Yaptıklarıyla melekleri kendisine gıpta ettirdi…

Yeri geldi… Tuzu bile kokuttu, şeytan bile “Ben ondan beriyim.” dedi…

Faniydi, hep fâniye bağlandı… Bâkiden geldi, bâkiyi unuttu…

Bedeni, ruha hâdim kılanlar olduğu gibi; ruhu, bedene heba edenler de oldu…

Derken nasip oldu, yine görmez, duymaz, yürümez ve elleri tutmaz oldu…

Ve evvelce bildiği ve yaptığı şeyleri yine bilir ve yapar oldu… Ağlamak, yemek ve…

Can gövdeden ayrıldı… Beden toprağa geri sarıldı…

Geriye yaptığı işler kaldı… Önceden gönderemediğini beklemeye başladı…

Önce rahmetli baba, sonra rahmetli dede ve ardından hatırlayan olmadı…

Artık duaların geçmişler kısmında anılır oldu…

İnsan