‘Gecelerden sor beni‘

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

“Hey Barmen, tekilaya limon tıraş olsun. Bu gece Belgin ablayı dinleyeceğiz. Okey? Fıstıklar hazır mı?” dedi. “Ne fıstığı?” der demez Denyo atıldı: “Bizden bahsediyor, bizden başka mastika olur mu demek istiyor.” “Mastika mı, sakız likörüne mi benzettin kendini?” diye kahkaha attı Pansuman Leyla.

Denyo Mehtap, barda arkadaşları Dertli Belgin’i dinlemeye gelmişlerdi. Adı gibi dertliydi. Kocasının ölümünden sonra şarkı söyleyerek ekmeğini kazanıyordu. Millet tatlı uykudayken o sahne alıyordu. En son yaşadığı, vücudunda ne sigaralar söndürmüştü. Kendisi için değil, evladı için nelere katlanmıştı, yine katlanırdı ama aynı anda birden fazla erkekle birliktelik canına yetmişti. En azından namusu ile şarkıcılık yapar, kimseye muhtaç olmazdı. O günden itibaren gazinolarda, barlarda okuyordu. Kirli Sakal Bar’ında olacağını duyurunca en yakın arkadaşı Denyo, desteğini her zamanki gibi esirgemedi.

Sahnede ilk okuduğu parça, Gecelerden Sor Beni idi. Bir zamanlar acıların kadını olarak isim yapan Bergen ile özdeşleşen muhteşem eseri seçmişti. Aslında adaşıydı. Çünkü Bergen’in de gerçek adı Belgin idi. O da yalan dünyaya konup göçen gariplerden bir garip değil miydi?

Bu garip, öyle bir okuyordu ki dinleyenler çoktan çakırkeyif olmuştu.

“… Dertli miyim, dertsiz miyim?/ Garip miyim, öksüz müyüm?/ Bir ölüden farksız mıyım?/ Gecelerden sor beni… Senin için içtiğimi kadehlerden sor beni…” diye okuduğunda içten içe de sızlanıyordu.

Ahhh kocası ölmeseydi bu hallerde mi olurdu? Şarkıyı okurken ağlamamak için zor tutuyordu kendini.

Ön masalardan bir adam, “Yavruma bak be! Okumuyor da şarkının içinde geziyor” diye of çekti. Hissedilmeden söylenilmez, dalgalanmadan da durulmaz diye boşuna denmemiş. Yanındaki de musikişinas bir beyefendiymiş, “Bu kadın nerede okursa ben oradayım. Sesi, yıllanmış şaraba benziyor. Hatunun sıkı takipçisiyim ama yüz vermiyor. Kendisine açık mektup bile yazdım. Çıt yok. Görmezliğe, duymazlığa geliyor. Lakin bir ara ‘Bizim sıkıntımız bize yeter’ diye belirtti. İçime dert oldu, benim derdimle hemdert mi yoksa ortaya söylenilmiş ifade mi anlayamadım. İçim içimi yiyor ama soramıyorum uleeenn…”

Hızlı Coşkun, “Bazıları aşka düşünce lal olur sessizleşirmiş, bilmiyor muydun?” diyerek söz topunu koşturttu. Daha doğru dürüst tanışamadık ki.

Canım sen de aşık olmak için illa ki tanışmak mı gerekiyor? Kalpleriniz tanışsın, önemli olan bu üstadım. Her musikişinas, az çok tasavvuftaki seyr-ü süluk denilen manevi terakki yolculuğuna aşinadır. Bu yolun belki de en zor olanı sessiz kalıp dinlemek!

Celaleddin-i Rumi, Mesnevi eserine başlarken ‘Bişnev!’ kelimesini seçer. Bugünün modernleri olarak bu kelimeyi pek kullanmıyoruz. Oysa öyle tatlı bir sözcük ki anlamı ‘Dinle!’ demek. Sufi öğretilerde makam sahibi olmuş bir derya deniz şahsiyet Mevlana, sohbeti cananı ziyadesiyle sevse bile neden bişnev (dinle) diyerek başlar eserine diye epey düşünmüştüm. Onca şey söylemek istese de susmayı tercih etmesi neden ki?

Vallahi hiç düşünmedim.

Konuşacağına düşün o halde.

Bilirsin, kendisi aşıkların piridir. Bazı ehl-i cahil, aşık olunca hep konuşmak ister fakat gönül insanları, susmayı tercih ediyor. Şems-i Tebrizi ile yaşadığı gönül sevgisi, hangi boyutta olursa olsun benim için kıymetli… Aşk duygusu, inanç kadar kutsal. Bu kutsallığı onların sevdalarında görüyoruz. Susarak da bir şeyler anlatılır. Sen yeter ki dinlemesini bileceksin.

Her insan bir keşif. Hepsinin hikayesi, kendince değerli ve biricik. Bu masal aleminde öykülerimiz farklı… Bir kitabı okumak gibi bir kişiyi okumak. Onun yüz hatlarındaki tüm hayatının ıstırabını görebilmek önemli, kim bilir bu mekandaki kadıncağız ne halet-i ruhiyede?

Öyle, haklısın. Hiçbir şey tesadüf değildir. Kalbime onun sevgisi verildiyse mutlaka bir anlamı olacak. Bu kadında Bergen’i görüyorum.

Bergen, yaa evet. Bu kadar olur.

Evlendiği adam, kendisine önce kezzap döktürdü. Bu elim olayda bir gözünü kaybetti. Vücudunun bir bölümü yandı. Yetmedi, bıçaklandı. Nihayetinde de silahlı saldırıda yine kocası tarafından 15 Ağustos 1989 tarihinde öldürüldü. Her özür dileyişinde eşini affeden, sevgi dolu, sıcacık bir kadındı Bergen. Ne yazık ki kimilerine bu sıcaklık yetmiyor. Asıl adı Belgin Sarılmışer idi. Yaşamında denge olmadığı için müziğe sığınmıştı. Gündüz Belgin idi, gece Bergen. Kim bilir, ‘Gecelerden Sor Beni’ şarkısı, bestekarından fazla belki o yüzden kendisi ile hit oldu. Rahmetler olsun.

Yaşamadan yazılmıyor. Hissetmeden söylenmiyor çoğu şey. Dert söyletir aşk ağlatırmış. Bergen hem söyledi hem ağladı.

Kalpten kalbe yollar inşa etti. Bir sufi gibi. Ruhi planda terakki ilerleme kazandırdı, nice ruhlara!

Gönüller fethetti, hep de sevgiyle ebedi kalacak.

Bu kadın ile Bergen arasında bir bağ kurduğun için mi bağlandın diye sorsam kızar mısın?

Etkisi olabilir elbet. Oysa ki her birey bir alem. Bu kadında hüzün var, sesinde şefkat. Belki onu çekici kılan da bunlar…

Seher vakitlerine kadar Kirli Sakal Bar’da çok şey dinlenildi.

‘Gecelerden sor beni‘