Özdere Günlüğü-2

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Tatil bitti! / 17 Ağustos Pazartesi Komşumuzun kızı, damadı ve ikiz torunları tatili bitirdi. Anne, her sabah terasta uzaktan çalışıyor. Kulağında kulaklık. Çevreyi izlemeye bile fırsatı yok! Salgın, evden çalışmayı öne çıkardı zorunlu olarak. Bizimkiler de hep evden çalışıyor.

Kırmalık zeytin / 18 Ağustos Salı Ağaçları suladım. Üç günde bir. Çok sıcak geçiyor bu sıralar. Bir buçuk ağaçtan yeşil kırmalık zeytinimiz olacak. Yeter de artar bile.

Dostlarla sahilde / 19 Ağustos Çarşamba Akşam yemeği sonrası masamızı ve sandalyelerimizi alıp sahile indik. Dostlarla fiziksel mesafeyi koruyarak oturduk. Uzun bir sıra oldu. Toplam 12 kişiyiz. Eşlerimizle birlikte. Orta Mahalle’den sırf beni görmeye enişte ile eşi geldi. Sağımız solumuzdakiyle daha yakın söyleştik. Diğerleriyle kadeh kaldırırken göz göze geliyorduk. Rakı, şarap, bira, çay masalarda. Her şey adabına göre. Muhabbetimiz, dalgaların çırpınışları arasında kaybolup gitti. Sevgi Yolu’nda yürüyüşe çıkanlar, birlikteliğimize imrenerek bakıyordu. Özçekimler yaptık. Video kaydı oldu. Anı ölümsüzleştirdik kendi çapımızda… Gece yarısına yakın sonlandırdık buluşmamızı.

Ağaçlara bakım / 20 Ağustos Perşembe Kafaya koymuştum. Çapayı aldım. Bir buçuk zeytin ağacının diplerini havuz gibi açarak epeyce genişlettim. Daha güzel sulansın. Rahmetli annem derdi:“Bir çapa iki kez sulamaya bedeldir!“ Sakin sakin, dura dinlene! Ankara’daki bahçe eşimden soruluyor. Burası da benden. Sonra eşim uzun kollu gömleği, pantalonu giydi. Çemberi başına bağladı. İncir toplamaya indi. Ben merdiveni tuttum. Dalından, tazecik laplar, kayık görünümlü hayıttan yapılma sepeti doldurmaya başladı. Dört komşuya üleştirdik. Ağızlarımız tatlandı.

“Bir Eğitim Devrimcisi: İsmail Hakkı Tonguç” Oğlu Dr. Engin Tonguç’un babasını anlattığı en kapsamlı eser. 792 sayfa. Kalın bir tuğla gibi. Haziran’da okumaya başlamıştım. Araya başka kitaplar girdi. Bitiremedim. Kaldığım yerden devam. Babasının hayatını yıl yıl anlatıyor. Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği yayımladı. Köy Enstitüsü hakkındaki her şeyi öğrenebileceğiniz TEK ve İLK kaynak. Kendine “Aydınım” diyen herkesin başucu kitabı.

“Avrupa(lılık) Nedir? Türkiye Ne Kadar Avrupalıdır?” / 21 Ağustos Cuma 2015 Mayıs’ında yayımlandı. Prof. Dr. Onur Bilge Kula’nın bu dev eseri. Haziran’da hemen almıştım. Özdere’de kalmıştı. Okumaya başladım. Toplam 740 sayfa. Bu da bir tuğla kalınlığında. Kula’yla çok iddialı bir konuya dalıyorsunuz. Onlarca yılın birikimi. Alanında bence TEK eser. Daha aşıl(a)madı. Kula; bir sosyal bilimci, kültürlerarası eğitim ve iletişim uzmanı. Zor soruları yanıtlıyor. Küçük küçük bölümler biçiminde konuları işliyor. Sıkıcı değil. Zevkli. Ufuk açıcı. Yön gösterici. Yeni bilgiler/bulgular taşıyıcı. Özellikle meraklısına öneririm!

Ağaç bakımı bitti / 22 Ağustos Cumartesi Limon, mandalin ve yenidünyanın da diplerini genişçe açtım. Yavaş yavaş doyasıya kadar suladım. Ağaçlar sanki derin derin nefes aldı gibi.

Tire Süt gezici aracı: Görünce öyle mutlu olduk ki! Bu yıl başlamış pazarlara gelmeye. Hemen tereyağı aldık. Eve gelir gelmez birer yumurta kırıp yedik. Ekmeğe sürdük. Mis gibi, gerçek tadında tereyağı yedik. Üretici kazandı. Kooperatifleşmek kalkınma biçimimiz olmalı!

Cumhuriyete düşmanlara inat / 23 Ağustos Pazar 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamaları yasaklandı ama aynı tarihlerde Malazgirt Zaferi kutlamaları serbestmiş! Toplumun bayram kutlamalarına yasak koymak, AKP ile başladı. Kimi akl-ı evvellerin sözde Cumhurbaşkanı Adayı diye adı ünlenen Abdullah Gül, Anıtkabir’deki hiçbir törene katılmamıştı. AKP’nin “Çankaya Noteri”ydi! Cumhuriyete düşman bu zihniyet, er geç tarihimizden halkça silinecek.

Sahil yürüyüşleri / 24 Ağustos Pazartesi Sabah sahilde yürüyüşe devam ediyorum. Sabahın serinliği insanı yormuyor. Sağlık için bire bir. Ameliyat sonrası hep önerilir. Doktorum da çok önemli buluyor ve özellikle öneriyordu. Biz de tuttuk tabii.

Yasaklayanı yasaklamalı! / 25 Ağustos Salı Vatanımızın var oluş mücadelesinin zaferle taçlandırıldığı, YEDİ DÜVELİ dize getirdiğimiz, Atamızın deyişiyle “bizi boğmak isteyen emperyalizm ve kapitalizme karşı” verdiğimiz kurtuluş / kuruluşumuzun bayramı 30 Ağustos’u kutlamayı yasaklayanı yasaklamalı! ADD, dava açıyor. CHP, İYİP coşkuyla kutluyor.

İki yıl sonra İLK kez yüzdüm: Çocuklar gibi şenim, mutluyum. Koskoca iki yıl sonra İLK KEZ YÜZDÜM. Bunun değerini yaşayan bilir! Sırtüstü tuzlu suya bırakıverdim kendimi.

Aşı 41 ay/3.5 yıl sonra / 26 Ağustos Çarşamba Zatürree aşısı vurdurmamız gerek salgına karşı. Risk grubuna girenlerdeniz. Çukuraltı Mahallesi ASM’ye gittik. Tatilcilere bakmıyormuş. Orta Mahalle ASM’ye gittik. Orada kimlik bilgilerimizi, telefon numaramızı, adresimizi yazdırdık. Aşı sırasına kaydolduk. Eylül’ün 10’unda gelecekmiş. Bizi telefonla çağıracaklarmış. Kesin bir süre vermediler. Bununla yetinmedik. Eczacımız Ulaş’a aşı kaydı yaptırdık. 82. sıradaymışız. Ayda iki tane aşı geliyormuş. Bu durumda 41 AY / 3.5 YIL sonra aşı olabileceğiz. Ankara’daki Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü’nde kurulu Aşı Üretim Merkezi’ni AKP, ilaç tekellerinin isteği doğrultusunda kapatmasaydı şimdiye çoktan koronavirüs aşısını bulmuş, tüm insanlarımıza vurmuş ve üstelik yurt dışına satmıştık bile!

Bayraklarımızı astık / 27 Ağustos Perşembe 26 Ağustos Zafer Bayramı kutlamaları dün başladı. Bahçe girişine ve terasa TÜRK BAYRAĞI astık. Alt komşularda yokmuş! Üçüncüyü onlara verdik. Kapılarına astılar. Taa 9 Eylül’e emperyalizmin uşağı Yunanlıları İzmir’den denize döktüğümüz tarihi son güne kadar asılı duracaklar. Her sabah yeni bir kentin kurtuluşunu anacağız / anımsayacağız / yüreğimizde duyacağız…

“İyi ki gitmişsiniz Ankara’dan!” / 28 Ağustos Cuma Batıkentteki komşularımızla çoğunluk görüntülü konuşuyor, birbirimizin hal ve hatırını soruyoruz. Bugün komşumuz öğretmen emeklisi Ahmet Ağabey ile konuştuk. İlk cümleleri, “İyi ki gitmişsiniz Ankara’dan. Buralar kırılıyor. Normal hastaları Ankara dışındaki illere gönderiyorlar. Bütün hastaneler ağzına kadar dolu. Virüs olanı evine gönderiyorlar, hastanede yatıracak yatak yok!” oldu. Cumhuriyetin Başkentini önlemleri ciddiyetle uygulamayarak Salgının Başkenti yaptı yöneticilerimiz. Sorumsuz, dirayetsiz, halkını gözden çıkarmış kişiler…

Maske-Mesafe-Hijyen pazarda yok! / 29 Ağustos Cumartesi “Yiin Gâri” pazarında müşteriler maskeli. Satıcılarda çok az. Mesafeye uyacak mekan yok! Sokakta kuruluyor. Koca bir belediye nüfusu var ama pazar yeri yok! Çünkü her metrekare yazlıkla doldurulmuş. Gelen giden belediye başkanı 10 kişiyi bulmuştur ama hiçbiri bu sorunu çözememiştir ya da çözmeye yanaşmamıştır. İnsanlar -özellikle 65 ve yukarısındakiler- erkenden alışveriş yapıyor. Evlerine çekiliyor. Hijyen konusu da uygulanmıyor. İnsanlar seçe seçe alıyor. Ekmekleri bile ellemeden, gözle seçip almayı beceremiyorlar. Belediyenin hijyen tüneli kaldırıldı. Bir tek dezenfektan kutusu var. Onu da kullanan çok değil. Beş on kişi kadar. Bulaşın çok sevdiği bir ortamdayız pazarda. Olabildiğince erkenden, kalabalık olmadan alışverişimizi yapıyoruz.

Atamıza bir buket çiçek sunduk / 30 Ağustos Pazar Kaymakam, tören yapanı cezalandıracakmış ama bireysel olarak bir demet çiçekle, saygı duruşu ve İstiklal Marşı okuyarak ve sessizce dağılarak, zinhar tören yapıyormuş izlenimi vermeyerek 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı kutlayabilirmişiz. Özderelilerin yerlileri dışında biz yazlıkçılar, buradaki demokratik kitle örgütlerinden Çevre Derneği ve ADD -ki bu derneklerin adı bile geçmedi- üyeleri bahçelerinden begonvil, gül, yasemin…ne varsa birer demet yapıp geldi. Tam 10’da günün anlam ve önemini belirten bir cümle ve saygı duruşuyla İstiklal Marşı’na davetim üzerine görevimizi yaptık. ZAFER BAYRAMI’nı kutladık. Herkes, en temiz ve güzel giysilerini giymiş, erkekler tıraş olmuş, kadınlar da saçlarına bakım yapmıştı. İstiklal Marşımızın üçüncü dörtlüğü geliverdi aklıma:

“Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.

Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!

Kükremiş sel gibiyim; bendimi çiğner, aşarım;

Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.”

Özdere Çevre Derneği üyesi oldum / 31 Ağustos Pazartesi Aslında 13 yıldır sürmekte olan fahri üyeliği resmiyete döktük. Nedeni var. Menderes Belediyesi, CHP’ye geçince dernekten kira istemiş. Ki kurulduğundan bu yana hiçbir yönetim, dernekten kira istememiştir. Telefon, çay, internet, kırtasiye gibi benzer giderlerin üstüne bir de kira gelip oturuvermiş. Hemen formu doldurdum. Toplam yılda 35 TL. Giderler 350 lirayı buluyor ayda. Önceden dernek geziler düzenliyordu. Oradan gelen azıcık gelirle namerde muhtaç olmadan yaşayıp gidiyordu. Gördünüz mü CHP’li belediyenin yaptığını! Küçücük bir dernekten gelecek kiraya muhtaç! Kınıyorum…

SÜRECEK…

Özdere Günlüğü-2

ÖZDERE GÜNLÜĞÜ-2

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Hain darbenin 3. yılında / 15 Temmuz Pazartesi

Bayram ilan ettik. Kayınço tatile gelebildi! Hainlerin hepsi yakalanmadı. Siyasi ayağı üzerine gidilmedi. Nedenlerini accık kafası çalışan biri kolayca bilebilir!? Bugünkü Cumhuriyet gazetesinde Örsan Öymen ile Barış Türkoğlu’nun sorularını ben de soruyorum. Sizin sorunuz var mı?

Ters-Yüz Eğitim/İngilizcesi “Flipped Learning.” İstanbul’daki özel bir üniversite uyguluyormuş. Bu yöntemle yetişen ilk mezunların yüzde 72’si hemen iş bulmuş, yüzde 12’si yüksek lisans yapıyormuş, yüzde 12’si kişisel gelişim eğitimi alıyormuş ve sadece yüzde 4’ünün iş arayışı sürüyormuş rektörün anlattığına göre. Merak edenler araştırsın bir zahmet!

İnternet sorun/650 TL verirseniz özel sektöre, çözüm var. Telekom bürosu yok! Taaa Menderes’ten çözmeniz gerek. Altyapı yetersiz, eleman yok! Biz de çaprazımızdaki komşunun faturasını bölüşerek çözüm ürettik!!! Bakalım ne kadar verimli olacak?

“Toprak çekti değil mi?”/ 16 Temmuz Salı

Soru, rahmetli babama ait. 2007’de emekli ikramiyesini tekmilleyip yazlığı aldığımızda söylenmişti. Ege’ye dönmüştük. Suyu, havası, kısaca doğası ve insanlarıyla buluşmuştuk. Bir yılı aşkın süredir hasretlik de var Özdere’ye karşı… Ne yesek, ne içsek tatlı geliyor… Bunu hepimiz -eşim, en büyük baldızım ve ben- dile getiriyor… Babam durup durup konuşurdu. Doğru değerlendirirdi…

Teras ve balkon camlandı/ 17 Temmuz Çarşamba

Teras ve balkon camlanacak! Bugün hesabı kestik. Doğrudan fabrika ile muhatabız. Yoğun ve deli gibi rüzgar, sırtımda kulunç tutulması oluşturdu. Terli terli oturmuştum terasta. Eninde sonunda yapılacaktı, kulunç bahanesi oldu. Artık yaz kış kullanabileceğiz terası, balkonu. Başkentte daha az kalırız!!! Teras, akvaryum haline gelecek. Rüzgarı denetleyeceğiz, daha uzun süre kullanacağız terasımızı, balkonumuzu. Yaz kış eşyalar yerinde kalacak. Her an kullanıma hazır, bekleyecek. Bizi var eden, hayata bağlayan dostlarla güzelliklere yelken açacağız… Sağlıkla…

12 ilin futbol ligi/ 18 Temmuz Perşembe

TS’li Cemil Usta 1. Lig Süper Ligi’ni araştırdım. Pek ilgim olmamasına karşın. Sonuç şöyle; İstanbul (5), Ankara (2), Antalya (2) ve İzmir, Sivas, Gaziantep, Malatya, Rize, Trabzon, Kayseri, Konya, Denizli BİRER takımla ligde varlar!? Acaba TFF nedenini hiç düşünmüş müdür? Ne zaman yurdumun tüm illeri eşitlenecek?

Dağlar zeytinlik/ Dağlar zeytinlik olmuş Ankara-İzmir karayolunda. İç Anadolu’nun ağaçsız dağlarından sonra öyle mutlu edici manzara ki! Zeytin sineği zararlısına karşı sıra başlarına incir ağaçları da dikilmiş. Ovada zaten asma hevengleri boy boy, sıra sıra…

Yerel basına destek / Özdere’ye geldiğimizde ilk iş olarak bayiye İzmir Gazeteciler Cemiyeti (İGC)’nin İzmir 9 Eylül gazetesini sordum. Yoktu! “Getirir misiniz?” dediğimde de gazete dağıtımındaki tekelleşmeden yakındı. Diğer yerlerde de bulamadım. Gazeteye telefon ettim, durumu yansıttım. İlgileneceklerini belirttiler. Bu arada yazarlarını övdüm, özellikle de “Binali’nin Puslu Limanı” adlı kitabın yazarı Serdar Öztürk’ü. Edinememiş, okuyamamıştım. Kısa bir süre geçti, aradılar, gazetenin geleceğini muştuladılar. Yarından başlayarak alacağız yerel basını. Destekleyeceğiz. Eyyy Ödemişli hemşehrilerim, siz de “yandaş-kandaş” olmayan, eleştiren yerel basını destekliyorsunuz değil mi? Çünkü onlar bizim gözümüz, kulağımız…

Şifa niyetine karides / 19 Temmuz Cuma

Bugüne kadar nasip olmamıştı. 64 yıl sonra karidesi ilk kez bugün tattık!? Kilosu 25 TL. Balıkçıda bunun iki katı oluyor fiyatı. Çukuraltı Camii’nin önüne gelmiş balıkçı Nevzat. Eşim yarım kg almış, kalanı başka biri kapmış! Şifa niyetine! 64 yıl sonra!?

Hallerde üretici kooperatifleri/ Köy-Koop Başkanı Neptün Soyer –İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı (İBB) Tunç Soyer’in eşi- İBB Tarım ve Sağlıklı Gıdaya Erişim Çalıştayı’nda açıkladı:Haller Yasası’na göre hallerde yüzde 20 oranında üretici kooperatiflerine yer verilmesi şartı/maddesi varmış. Ama işletil(e)miyormuş?! Bunun hayata geçtiğinde oluşacak güzelliği bekliyorum, istiyorum. Üreticinin alın terinin değerlenmesini, kazancının artmasını özlüyorum. Siz de katılırsınız değil mi bu dileklerime?

Özdere Çevre Derneği Kermesi/ Artık gelenekselleşti. Üç gün sürecek. Yazlıkçılar, Özdereliler bekler oldu. Herkes evindeki temiz, kullanılabilir giysileri, oyuncakları, süs eşyalarını derneğe bağışlıyor. Kermeste çok çok ucuz bir fiyata satılıp gelir elde ediliyor. Bugün saat 20.00’de meydanda başladı. Resim öğretmeni Bulut, gelen çocuklara resimler çizdirdi. Pek çok anne, “Acaba sürekli kurs veriliyor mu?” diye sordu. Giysiler, oyuncaklar kapış kapış satıldı…

Kermesimiz sürüyor / 20 Temmuz Cumartesi

Bugün “Yiin Gâri” pazarı vardı. Evde yemekler geç yendi bu yüzden. Kermese katılım 21.00’e sarktı. Çocuklar çoğalmış. Biri gelip biri gidiyor. Kimi aileler “Kurs açacak mısınız?” diye ardı ardına sorular soruyor. Tatilde bile birlikte olmayacak çocuğuyla! Başından savacak kurs arıyor!? Ne kolaymış anne-baba olmak? Bulut öğretmen bu gece yok. Ressam gelinimiz Emine Öztürk, çocuklarla gecenin yarısına kadar ilgileniyor, resim yaptırıyor…

Sevincimiz yoğun/En küçük kayınbiraderin kızı Seul’de okuyor. ODTÜ ayarındaki bir üniversitede. Alanı resim. Yüksek lisans öğrencisi. Yeditepe Üniverstesi’ni birincilikle bitirmişti. Korece, İngilizce biliyor. Yeğenimiz, bölüm birincisi olarak derslerini vermiş. Bölüm Başkan Yardımcısı olmuş. Saatlerce uzak diyarda, yalnız başına ve bu üstün başarı eşimle ikimizi sevince boğuyor, gözyaşlarımıza engel olamıyoruz… Sevinçler paylaşıldıkça ÇO-ĞA-LIR…

Damlama sulama/İki gün yoğun bakımda kaldım. Suya hasretim. Çölde kalmışım gibi. Dudaklarım çatladı. Gelen giden doktordan, hemşireden su istiyorum. Yalvarıyorum bir yerde. Sonunda gazlı beze ıslatıp veriyorlar. Emerek susuzluğumu gideriyorum. Şimdi ne bardakta ne de şişede bir damla suyu HEBA etmiyorum. İçeceğim kadar su koyuyorum bardağıma. Gelelim Küçük Menderes Havzası’na: Pekiii biz tarımsal sulamada NİYE DAMLAMA SULAMAya geçmiyoruz??? NİYE, NİYE, NİYE???

Kermesin son günü / 21 Temmuz Pazar

Son gün. Tezgahlar boşaldı. Siz hiç 5 TL’ye boydan elbise, 1 ve 2 TL’ye şort, penye aldınız mı? Oyuncaklar da aynı fiyata. Kapanın elinde kaldı. Torunlar büyümüş, oynayacak çocuk yok yazlıklarda. Derneğe bağışlamışlardı. Resim öğretmeni-drama eğitmeni eşim Safire ile gelinimiz ressam Emine, gelen her yaştan çocuğa resim çizdirdi, renkli krapon kâğıtlardan çiçekler yaptırdı. Dolu dolu geçen bir üç gündü. Dernek, gelir elde etti. Yeni çevreci dostlar edinildi. Menderes Belediyesi’nin daha güçlü destek vermesi dile getirildi. Daha sık düzenlenmesi istendi. Amaca ulaşıldı…

Sahilde Suriyeliler/ Öbek öbek yer kapmışlar. Kocaman bir kilim sermişler. Kumun üzerine yayılmışlar. Karpuz denizde. Soğumaya bırakılmış. Ortada bir sini. En kocamanlarından. 10’u geçkin Suriyeli, çevresine oturmuş. Hem karınlarını doyuruyor hem de denize giriyorlar. İçlerinde yüzme bileni de çok az. Denizde çırpına çırpına, deli deppek, sağını solunu gözetmeksizin yüzüyor gibi yapıyor, top oynuyorlar. Siz ne düşünürsünüz bu manzara karşısında? Zabıta gelip işlem yaptığında da ileri geri, bilir bilmez bir sürü lâf küf yapılır…

Acımız büyük / 22 Temmuz Pazartesi

Ankara’daki sokağımızın -benim deyimimle- İçişleri Bakanı emekli bekçi Cesur Mehmet Kılıç, Hakk’a yürüdü… Acımız büyük! Dile kolay, 30 küsur yıldır komşuyduk, dosttuk, can yoldaşıydık. Haftada üç kez diyalize giriyordu. Aşıktı. Sokakta çıkardığım aylık gazeteye Cesur olarak taşlama yazmıştı. Sazı var ama çalmazdı nedense. Güllerimizi budardı. Ankara dışına çıkan kim varsa evin anahtarını verirdi gönül rahatlığıyla… Biri kız, biri erkek iki evladı vardı. Hep onlar için yaşadı. Biriktirdi, her ikisine de ev alıverdi. Torunlarını gördü. Mutluluğu tattı. Hastalığım sırasında kalan ömrünü bana bağışlaması için Tanrı’ya dua ediyordu. Benim topluma kendisinden daha yararlı olduğuma inanırdı. Bunu da dile getirirdi. Ben de herkesin “Biricik” olduğunu söylerdim. Ama bir türlü ikna edemezdim. Acımızı tarif edecek sözcük bulamıyorum. Acılar paylaşıldıkça A-ZA-LIR…

Kitap geldi hem de imzalı/Adresimi almışlardı 9 Eylül Gazetesi’nden. Serdar Öztürk, kitabını imzalayıp göndermiş. Arayıp teşekkür ettim inceliği için. Hemen okumaya başladım.

Menderes Devlet Hastanesi resmen çürü(tülü)yor/ 23 Temmuz Salı

Menderes Devlet Hastanesi çürütülüyor. Hem de resmen. Göz göre göre. İki yıl önce temeli atılmıştı. 75 yataklıydı. Seferihisar-İzmir yolu üzerinde. İkinci katın kolonları atılmış ama demir filizleri çürümeye başlamış. Mahzun duruşu yüreğimi yaktı! Sizinki de yanıyordur eminim…

Kulunçlarım/ 24 Temmuz Çarşamba

Yaklaşık 15 gündür kulunçlarımı yumuşatmak için mücadele ediyoruz. Merhem, kas gevşetici hap, masaj başlıca yöntemler. Hep aynı biçimde yatmak zorunda kalışım, hareketsizlik ve rüzgardan kendimi koruyamamam nedenler arasında. Pek büyütmüyorum ama yine de çekilmiyor…

“Efendim İsmail”/ 25 Temmuz Perşembe

Adı İsmail. Baharatçı. Cümlesinin başı ile sonunda hep “Efendim” der. İstisnasız hem de. Çok kibardır. Yapmacık davranmaz. İyi bir esnaftır. Her pazarda yeri vardır. Biz çok severiz kendini, esnaflığını…

ÖZDERE GÜNLÜĞÜ-2