En yüce ırk!

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Tüm dünyayı etkileyen korona salgını nedeniyle biliyorsunuz yaklaşık bir yıldır olağanüstü günler yaşıyoruz. Salgın dolayısı ile kapanan iş yerlerinin yanı sıra işlerini salgın öncesine göre katlayan sektörler de var. Salgından olumsuz etkilenen sektörlerden birisi de gazetecilik. Onlarca hatta yüzlerce gazetecinin işlerinden olduğunu ve bazı gazetelerin kapandığını duymuşsunuzdur.

Özelikle yerel gazeteler… Zaten zor şartlar altında yayın yapan yerel gazetelerin salgın döneminde okuyucu ve abone kaybettikleri bilinen bir gerçek.

Gazetemiz Küçük Menderes de bu zorlu şartlar altında pazar hariç günlük yayınını devam ettirirken hafta sonu yasakları nedeniyle cumartesi yayınlarını kesmek zorunda kalmıştı.

İçinde bulunduğumuz haftadan itibaren yeniden altı gün yayın yapma kararı alan gazetemize yazı desteği sağlamayı da kurucusu ve isim babası olarak görev sayıyorum.

**

Kimi zaman ilginç haberlerle karşılaşıyoruz. Kendi kendimize de söylendiğimiz oluyor. Bugünden itibaren haftanın bir günü de olsa karşılaştığım bazı haberlere dikkat çekmek istiyorum.

İlk dikkat çekeceğim haberi Sözcü gazetesinde gördüm.

“Almanya’da aşırı sağcıların Türklere yönelik başlattığı karalama kampanyasına bir yenisi daha eklendi. Alman devlet televizyonu ARD’de spikerlik yapan Türk asıllı Pınar Atalay, Tagesthemen (Gündem) adlı haber bülteninin açılışını Türkçe gerçekleştirdi.

Haber bülteni açılışında Türkçe olarak, ‘Tagesthemen programına hoş geldiniz. Bugün stüdyoda Pınar Atalay ve Maus’ sözleriyle başlayan Atalay, aşırı sağcıların hedefi haline geldi.

Canlı yayında Türkçeyi hazmedemeyen aşırı sağcılar, Atalay’a ‘Türkiye’ye git, Türkçe Almanya’ya ait değildir’ sözleriyle linç kampanyası başlattı.”

Türkiye’de de benzerlerini duyduğumuz bir söz: ‘Türkiye’ye git, Türkçe Almanya’ya ait değildir.’

Türkler veya başka uluslardan insanlar Almanya’daki fabrikalarda çalışırken iyi de bir iki cümle ile anadili ile izleyicilerine selam vermek kötü mü! Irkçılık böyle bir şey…

**

Fransa’da 1789 yılındaki ihtilal ya da devrimde krallık yıkılıp yerine Cumhuriyet kurulmuştu. ‘Sağcılık’ ve ‘solculuk’ kavramları da biliyorsunuz o dönem Fransız meclisinden günümüze kadar gelen bir adlandırmadır. Wikipedi ansiklopedisini de yazdığı gibi özet şudur: ‘Sol’ siyaset kavramının kökeni, Fransız İhtilali dönemine dayanır. İhtilal sonrası kurulan parlamentoda özgürlüklerin destekçisi olan halkçılar, genellikle başkan koltuğunun solunda oturmaktaydılar. Değişimlere karşı çıkmakta olan zenginler, burjuva kişiler ise sağda otururlardı.”

Dünyadaki adlandırma böyle ve elbette ki ırkçılar da tüm dünyada sağ siyasetçiliğin içinde yeşeriyor.

**

Haberin ayrıntısını bilmiyorum. Belki de eksik anlatım olabilir ama ben, okuduğum kadarıyla ayıplıyorum.  Anadili’nden korkmayalım. Dünyadaki bütün insanlar tek bir dili konuşsalardı belki daha iyi olabilirdi ama fazla derine dalmadan ‘Allah öyle istememiş’ diyelim.

21 Mart, ‘Uluslararası Irk Ayrımı İle Mücadele Günü’ imiş.

Irkçılık ve ötekileştirme, insanlık suçudur. En yüce ırk, insanlıktır.

En yüce ırk!