Dersi unutmak

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Ders deyince tabi öğretmenliğimden kaynaklanan beklenti ile okulların kapanması ve uzaktan eğitim gibi konuyu ele alacağımı sanmış olabilirsiniz ama bu ders başka.

Madem eğitim ve dersten de söze girdik, geçtiğimiz günlerde yaşadığım bir olayı sizlerle paylaştıktan sonra asıl konumuza geçelim.

Yer ve kişi adı belirtmeyeyim; geçtiğimiz günlerde okul yöneticisi bir arkadaşı makamında ziyaret etmiştim. Yanındaki masada da 7-8 yaşlarındaki oğlu vardı. Önünde defteri, elinde kalemi olan oğlan, masadaki bilgisayardan canlı ders dinliyordu. Selam sabahtan sonra arkadaşım, biraz yavaş konuşmamızı rica etti.

İster istemez kulağım bilgisayardan gelen derste, gözüm de çocuğun derse olan ilgisinde idi.

Öğretmenler olarak yüz yüze eğitimin önemli olduğunu; maske, mesafe ve temizlik kuralları uygun olan okullarda yüz yüze eğitimin yapılması gerektiğini söyledik, söylüyoruz.

Geçtiğimiz yıl ikinci dönemde doğru dürüst ders yapamadan ikinci sınıfa geçen öğrencimiz, öğretmen ders anlatırken doğal olarak masa üstündeki diğer materyallerle oyun oynama derdinde idi. Babası da “Dersine odaklan” diye arada uyarıyordu.

Bilgisayardan gelen sese kulak verdikçe ben babaya baktım, baba da bana! Ders, Çanakkale Savaşları idi… Çanakkale savunmasının önemi, taraflar, savaşın seyri, cepheler ve savaşın sonuçları.

Aman Allah’ım! Bu çocuk, daha Çanakkale’nin nerde olduğunu ve stratejik önemini kavrayamayacak kadar oyun ruhlu idi. Bir ara ‘cephe’ kelimesinde takıldılar. Kim olduğunu bilmediğim öğretmen arkadaşımız, öğrencilere ‘cephe’nin ne demek olduğunu TDK’nin geniş sözlüğünden okudu!

Biz iki arkadaş birbirimize bakakaldık… Etmeyin ağabeyler, bu çocuk daha masal dinleme çağında…

**

Gelelim şimdi asıl ders konumuza.

Kelimenin ilk anlamı şu: “Bir konu üzerinde bir öğrencinin bir kimseden bilgi edinmesi.”

İkinci anlamı da şöyle: “Bir olaydan deneyim kazanmak, ibret almak.”

Yazımın girişi, kelimenin ilk anlamı ile ilgili.

İkinci anlamını daha iyi kavrayabilmek için şu örnek cümleyi vereyim: “Depremden hala ders alamadık.”

1- Yürekleri soğutacak anlamda, “Bu kez suçlular cezalarını bulacak” dedirtecek cinsten bir soruşturma yürütülüyor mu? Sorumlulara yasalar çerçevesinde cezalar veriliyor mu?

2- Ev veya daire alırken ‘depreme dayanıklılık testi’ yaptırabiliyor muyuz? DASK var diyeceksiniz… Dosyalar dolduruluyor, taksitler yapılıyor ama binaya bir gelen giden oluyor mu?

3- Daha sonraki olası deprem öncesinde örneğin ‘toplanma alanları’ ve en acil ihtiyaçlar konusunda somut adımlar atılıyor mu?

4- Her yerleşim yerinde ayrı ayrı olmak üzere ‘yerli’ en acil müdahale ekipleri oluşturulup bunlara eğitim veriliyor mu?

5- Kendi evlerimizde sağlam yaşam üçgenleri oluşturabiliyor muyuz?

6- Deprem ve salgın gibi hastalıklar için özel sağlık merkezleri oluşturabiliyor muyuz?

Eğer sizin dışınızdaki çok özel olaylar sonucunda meydana gelmemişse ölüm, büyük ölçüde yaşarken aldığımız derslerin sonucudur.

Sağlığınıza ve en genel anlamda güvenliğinize dikkat ediyor, yaşananlardan ders almasını biliyorsanız ne mutlu size.

Şimdi soralım: Her iki anlamı ile hayattan ‘ders’ alabiliyor muyuz!

Dersi unutmak