Beğen, paylaş!

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Ne zamandır yazmak istiyorum ama bir fırsatını bulup da yoğunlaşamıyordum. Aklınızda bir konu vardır; yazmak için bir fırsat kollar ve o konuya yoğunlaşıp yazıya dökmek istersiniz. Malum; yazı işi, yoğunlaşmak ve fırsat bulma ile ilgilidir.

Ben, e-sosyal medyanın gücüne inanır ama gerçekliğine şüphe ile bakarım. Her gördüğüm iletiyi ‘dostlar da beni burada görsün’ kabilinden paylaşmam da beğenmem de. Kimileri, daha okumadan beğen tuşuna basarlar ki onlara da bir şey demeyeceğim. Çünkü benim yazılarımı da okumadan beğenen bazı takipçilerim var…

Konu şu: Bazı özel veya öyle sandığımız günler geliyor. Çok sayıda insan, bir kişi veya günle ilgili yazılar veya fotoğraflar paylaşıyor. Hatta öyle paylaşımlar yapılıyor ki birbiri ile düşünsel ilişkisi olmayan kişiler ayna kareye yerleştirilip, “Şöyle iyiydi, böyle kahramandı” tarzında yorumlar yapılıyor ya da tersine kişiler, söylemedikleri cümleleri ile düşmanlaştırılıp ona hakaretler yağdırılıyor.

Kimi arkadaşlarım, zaman zaman paylaşımlarım konusunda dikkatli olmamı telkin ediyorlar ama paylaşımlarımı mümkün olduğunda somut bilgiler ışığında yapmaya çalışıyorum. Hakaret de etmiyorum. Düşüncelerini paylaştığım insanların hayatları hakkında yeterli bilgim yoksa araştırıyor, öğreniyor, gerekirse ondan sonra paylaşıyorum.

Yazımı somut bir paylaşım üstünden devam ettirmeyeceğim çünkü böyle yaptığımda kimi Facebook arkadaşlarım, ‘kendi paylaşımlarına yanıt verdiğimi’ düşünecekler ki konu da bu değil.

Bakıyorum paylaşımlara, adam resmen cinayet işlemiş, karanlık işlere bulaşmış, mafyatik ilişkilerle malına mal katmış… Ama sanki hayatı boyunca sütten çıkmış ak kaşık gibi servis ediliyor.

Bakıyorsunuz adam, birilerine saldırırken hayatını kaybetmiş… Ama adının önüne bir sürü olumlu sıfatlar ekleniyor. Dahası bayraklaştırılıyor!

Öte yandan fikren birbiri ile yan yana olamayacak insanlar aynı kareye konuluyor ve haklarında ‘destanlar’ yazılıyor. Oysa o iki insan, sağlıklarında birbirlerinden hoşlanmadıkları gibi fikren de ayrı düşmüş kişiliklerdir.

Burada yine isim vermeyeceğim çünkü yine birileri çıkacak, “Ee senin savunduğun filanca da şöyle yapmış” falan şeklinde cevaplar verileceğini biliyorum.

Ben o, bu veya şu demiyorum. Bir ilkeyi ortaya koymaya çalışıyorum.

Fikirler ve çözümler yanlış olabilir. Bu fikirlerin arkasından şu ya da bu şekilde sürüklenenler de olabilir. Buna saygı duyacağız ama aynı saygıyı yapılan eleştirilere karşı da göstereceğiz.

Hakareti saymıyorum, hiç kimse eleştirilemez değildir. Bazı kimseler, en küçük bir eleştiriyi bile hakaret görme eğilimindedir. Bunlara eskiden ‘hot-zot’çu denirdi. Çıkardıkları gürültü ile karşısındakini korkutmaya çalışırlar. İşte onlarla da fazla ağız dalaşına girmeyeceksiniz çünkü herkesi doğru yola getiremez, herkesi düzeltemezsiniz.

Kimileri de vardı ki içinde bulundukları ortam ve çevre gereği inanmasalar bile inanmış gibi yaparlar ki işte bunlar da ayrı bir klinik vakadırlar. Bunlara da sanıyorum ‘mış gibi yapanlar’ deniyor.

Dünyadaki olaylara sadece kendi pencerelerinden bakanlar da çoğunlukta. Şöyle bir mahallenin dışına çıkıp da ‘Dışarıdan nasıl görünüyoruz?’ diye merak etmezler.

Fikir fukarası olup, ‘el kırmaktan, had bildirmekten’ söz edenleri saymıyorum.

Efendisinin ekmeğinden mahrum kalacağını sanan kişilikleri de hiç anmıyorum.

E-sosyal medya… Artık onsuz olmuyor. Bir sürü e-sosyal medya arkadaşımız var. Belki çoğunu nereden tanıdığımızı hatırlamıyoruz. Gündemi takip etmek istiyorsak çatlasak da patlasak da onlarla mesafeli durmasını öğreneceğiz.

Paralı trollere de katlanacağız, bilgisiz cahillere de…

Yazımı okuyan, özel kanallardan ha bire video göndericilerim varsa onlardan da ölçülü olmalarını rica ediyorum çünkü çoğunu açmıyorum bile.

Bilgi ve ölçü çok önemli…

Beğen, paylaş!