Ayva Göbek ile sohbetimiz

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Siyasetten tasavvufa pek çok konuda derin bilgilerinden istifade ettiğim Aldırma Gönül Partisi Kadın Kolları Başkanı Ayva Göbek Derya ile iftar yemeğinde birlikteydik. Başkan Yardımcısı Kalçalı İncebel Naciye ile de perşembe günü Alevilik hakkında konuşma sözü aldık.

Ü: Ayva Göbek Derya’cım, iftarda tarçınlı şerbetin harikaydı. Gündem yine karışık, “Bendensin ya da ötekindensin” ayrımcılığı dinmek bilmiyor. Bunca yıllık siyasi tecrübelerinle gündemi de bir şerbetlesen neler söylemek isterdin?

D: Nazım Hikmet’in “Basit yaşayacaksın basit /sanki bir gün yaşamın sona erecekmiş gibi / Çay, simit ve peynirle…” dediği gibi basit yaşamak zor durumda olanların halini daha iyi anlamak için de gerekli bir erdem.

Dünyanın gittim gelemedim, aldım veremedim derdinden sıyrılıp bakışlarımızı kendimizden ötekine çevirdiğimizde daha önce farkında olmadığımız, varoş ya da kokoş diye niteleyip ötekileştirdiğimiz kişilerin nice zorlukla cebelleştiklerine şahit oluruz. Şahit olunca da ayrımcılığımızdan dolayı mahcup olur utanırız. Dünya denilen çilehanede ömür dediğimiz hamuru yoğurmaya gönderilmişiz, her bir can kendince hamurunu biçimlendiriyor.

Dolayısıyla sen-ben ayrımının hayatta tutunmasını beklemek abes. Siyaset, ister istemez bu abesle iştigal etmesini kendi lehine kucaklayıcı dile çevirmek zorunda çünkü vatandaş sokakta, pazarda, iş yerinde hayat hamurunu birlikte yoğuruyor.

İster beğenelim ister burun kıvıralım herkes erdemini kendince, kendi gücünün yettiğince var kılıyor. Politikada devlet kurumunun merkezi ve mahalli yönetimler ile işbirliği içinde hareket etmesi, insani ayrımcılıktan kaçınması siyasi uzlaşıdır.

Siyasi anlamda gerekli olan uzlaşı kültürü, toplumsal manada da bütünlüğü sağlar. Bu bütünlük, ekonomiyi olduğu kadar toplumun tutkalı dediğimiz din oluşumunu da yakinen etkileyecektir.

Ü: Affedersin, ben seni inançlara mesafeli hatta ateist olarak biliyordum. Sen şimdi neden dinden bahsetme gereğini duydun ki?

D: Şekerim, güldürüyorsun beni… Benim ateist olmam ve materyalist felsefe kültüründen gelmem, yaşadığım ülkenin dokusundan haberdar olmama engel değil. Madem ki bu ülkenin çocuklarıyız ve burada siyaset yapmaya çabalıyoruz dini dincilere bırakmayacak kadar dinle, özellikle de İslamiyet’le ilgilenmek zorundayız. Bir ülkenin kodlarını şekillendiren siyaset kurumu, yine o toplumun din kurumuyla etkileşim içindedir. Tarihte olduğu gibi bugün de böyle ve ati denilen gelecekte de öyle olacaktır.

Biliyor musun? 96 yıldır varlığını sürdüren Diyanet İşleri Başkanlığı, 2011 yılında iki cilt olarak yayınlamış olduğu ilmihalde, “Günümüzde zekatın toplanması ve dağıtımının sosyal bir organizasyonla gerçekleştirilmesinde sandık veya fon oluşturularak toplumun en ücra köşelerine kadar uzanan bir bilgi ve dağıtım ağı kurulmasında yarar bulunmaktadır” ifadesinde bulunuyor. Oysa şimdi hükümetin sözcüsü gibi fetva veriyor.

Ü: Peki neden Diyanet, bu yaptığı açıklamadan uzaklaştı da belli bir partiden olmayan diğer belediyelerin yardım kampanyasına sırt döndü ki?

D: İnfak etmek; alın terinden, emeğinden arttırdığın kazancını muhtaç olanlarla paylaşmak, onlara yardım etmektir. İnfakta bulunurken “Hangi partidensin?” diye sorulmadığı gibi yardımı yapacak olanın da partisi önemli değildir. Böylesi infaklar; hükümetiyle, muhalefetiyle el ele verip vatana hizmet etmek gibi bir derdin sancısıyla kıvrananlara nasip olacaktır.

İnsanoğlu nisyan ile yani unutkanlıkla yoğrulduğu için önce kendi nefsimize hatırlatalım. Vakıflara kurban derisi bile toplatmayan 1999 depremi sırasında yardım götürenlere siyasi görüşleri nedeniyle birtakım engeller getirenlerin mağduru olan muhafazakar kesimin bazıları, bugün aynı mağduriyeti kendilerinden olmadıkları için başkalarına yaşatıyor. Bir nevi rövanş almak da diyebilirsin.

Dikkat edersen particilik yapmamaya, olayları partiler açısından değil, hak ve adalet açısından irdelemeye gayret ediyorum. Aldırma Gönül Partisi’nden olsun ya da olmasın bu önemli değil, gerçekten samimiyetle yardımlaşmayı ilke edineceksek partiler üstü düşünmek bir anlamda insani görevimizdir.

Ben ya da partimden bazı arkadaşlarımız, dinsiz olsak bile biliyoruz ki devletin dini adalet, dinin özü de güzel ahlaktır. Gelmiş geçmiş tüm peygamberler, bize dürüstlük, iyilik ve adalet ilkesi ile yaşam sürmemizi salık vermişlerdir.

Peygamberlerin basitçe yaşadıklarını, en azından bir zanaat sahibi olup tebliğ ettikleri din diyanet için maddi kazanç sağlamadıklarını, öğrettiklerini dinden ve kıldırdıkları namazdan aylık almadıklarını okudukça bugünün din adamlarıyla peygamberler arasındaki farkı fark edebiliyoruz. Toplumsal düzeni değiştiren, adalet ve hakikat için mücadele eden devrimci ruhlu peygamberler ile bugünün Müslümanları, ne de başka bakıyorlar din gerçeğine. Dine çıkarına göre ayar verilince bazılarına afyon diye pazarlanabiliyor. Müslümanlar, Kuran-ı Kerim’i anlayarak okusalar Maun Suresi’nin ikazına kulak verirlerdi sanırım.

Ü: Ne anlatılıyor Maun Suresi’nde? En azından bugün yaşanılan olaylara bir eleştiri var mı?

D: Var. Merhum Yaşar Nuri Öztürk, bu topluma dinin bir değer olduğunu yediden yetmişe herkese sevdirdi ve inansak da inanmasak da en azından öğrenip saygılı olmamız için örnek oldu. Işığa Doğru programı ile önyargılarımızı yıktı. Maun Suresi’ni ben, kendisini dinleyerek öğrendim.

Maun, yardım ve zekat anlamlarına geliyor. Surede yetimlerin, yoksulların haklarının gözetilerek yardım edilmesini, yardımın hiçbir şekilde engellenmemesini ve namazın gösteriş için kılınmamasının uyarısı yapılıyor.

O halde 3 Mart 1924’ten bu yana var olan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bu sureyi anlayarak okuması gerekiyor ki hiçbir koşulda insani yardımı kim yaparsa yapsın onun önüne geçilmeyeceğini bizzat Kuran-ı Kerim söylüyor.

Ü: Siyasette savrulma sonucunda doğrular, hakikatler örtülüyor herhalde?

D: Siyaset yapmaktan savrulmak değil de siyasi güçten geçinmek diyelim. Gücün yanında yer almak. Güçlü kimse onun yanında olmak, hakikat mi değil mi diye sorgulamamak! Dikkat edersen bu aslında dinin değil, o dini temsil edenlerin sorumsuzluğu ile ilgili bir konu.

Yıllarca bize dinin iman eden ile kafir eden arasındaki mücadeleden oluştuğunu söylediler. Lakin kafirin manasına geniş açıyla bakarsak karşımıza çok daha farklı anlamlar çıkıyor.

Bizi dinsizlikle suçlayanlar, neredeyse kafir muamelesi yapıyor ama asıl küfrün asıl kafirliğin hakikati, doğruluğu, adaleti, iyiliği engellemek olduğunu inanır mısın yine kendi kutsal kitapları Kuran-ı Kerim bildiriyor.

Ü: Ayva Göbek Derya’cım, Aldırma Gönül Partisi Kadın Kolları’nda da bunları konuşuyor musun?

D: Yeri geldikçe.

Ü: O halde Küçük Menderes Gazetesi okurları için özel sohbet oldu.

D: Yoksa yayınlanacak mıııı?

Ayva Göbek ile sohbetimiz