“BANA AYAKKABI MI GETİRDİN AMCA ?”!… BU SESE KULAK VERELİM

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Bu sesi duyduğumda yıllar önce Ödemiş’te mahallelerimizin birinde mütevazi Ramazan akşamında bir aile törenimiz vardı. Törenden üç gün önce, aynı sokakta kumanya dağıttığımız günlerde gelişti serencam…

Bizleri tören evinin kapısında karşılayanlar arasında, bize yardımcı olan o eve yakın bey de vardı. Dernek olarak, bir kamu kuruluşu ile yaptığımız işbirliği çerçevesinde verilen adresi arıyor bulamıyorduk. İftar vakti yaklaşmıştı. O komşu beyi sokakta görünce sevindik yardım istedik. Götürdü o adrese, aileyi evde bulamadık. Vakit daralmıştı mecburen kumanyalarımızı iletmek üzere bu beye verdik, mutlu paylaşımlar heybemizdeydi, iftara koştuk…

Bir kaç gün sonraki törenimizde bize o gün yardımcı olan arkadaşımızın içimi hâlâ yandıran gece sahurda boğazımı düğümleyen, yalancıktan gülümseyen gözlerimin eve geldiğimden beri yağmurların yağmasına sebep olan olay! Kumanyayı teslimde o ailenin kapıda bekleyen, umutla bayram sevincini derin kuyularda saklayan 6-7 yaşlarında, babasından ayrı bayramlar geçirmek zorunda kalan çocuğun bir çift sözü karşılar; “Bana ayakkabı mı getirdin amca”? Hâlâ o sesin etkisindeyim. O sesin baba yüreğime, insan yüreğime değen rengi gün boyunca ruhumu yaktı, yıktı. Gülleri yanan bahçıvanın, ağıt yakmak yerine gül küllerinden dua ile yeni goncalar büyütmesi gibi açtım yüreğimi ve haydi dedim önce kendime! Haydi, şimdi onların yüreğine en insanî şefkati sağmak zamanı. Sonra düşündüm; evlerinde üç dört misli ayakkabının yüzüne bakmadığı insanlar, çocuklar ve de bir bayramlık ayakkabı uman minnacık günahsız yavrucaklar… Oracıkta hemen o çocuğun umutlarına “Komşusu açken tok yatan bizden değildir.” muhatabı olan bizler koştuk.  Ayakkabı parası bulundu ama yangınım bitmedi! Sahurda Türk insanına yaraşan sesler yükseldi. Bu gün o aileye daha gür sesle gidilecek. (Çocuk yakkabısıyla ve dahası…)

Sağ olsun o sesi duyabilenler, içimizi titreten o burukluğu iyilik desteği ile umuda çevirenler…

Dört, beş yaşlarındaydım, abimle sünnetimizi kasabanın bir hayır sahibi yaptırmıştı. Sünnetten geri kalan hâlâ unutamadığım an, bir çift kırmızı ayakkabıydı. Kız da değildik; ama o renkli ayakkabıları almışlardı bize. O an ki duygularımı tarif etmek, bir kuşun gökyüzünde çırptığı kanat seslerini tarif etmek gibi olsa gerek. Zira; yüreğim sanki kanatlanmış sevincin göğüne çırpıyordu kanatlarını. O ayakkabılar başucumuzda yattık kalktık… Sünnetten hatırama kazınan o mutluluk. Ah o mutluluk!…

Öyle onurlu milletiz. Sıkıntımızı hep arkamıza atan önümüze sermeyen bazen de kırıklıklarımızı anamıza, eşimize dahi hissettirmeyen canlarız. Ben şimdi hüzünlü bir mutluluk yaşıyorum. Sevinçliyim; iyi ki o çocukları görecek duyacak bir yerde duruyoruz. Şükür Allah’ıma; ama şu hikâyecik gibi olmamalı;

Üç kaynayan kazan misali, ortada susuz kazan, yanlarında suları fokurdayıp zıplayan su tanecikleri bile ortadan atlayıp sulu kazana sıçrar. Kazanlar bile kör, sağır sahiplerine itaat ediyor, ortadaki susuz yanıp kavrulan kazana su damlacıklarını esirgiyor. Böyle olmamalı. Herkes sağına soluna bir bakmalı; Bayrama yaklaştığımız şu günlerde Rahmet Peygamberin (A.S.)izinden giderek, mahzun gönülleri sevindirecek bir çabamız olmalı.

Ufacık sevgi bakışı bekleyen komşu yavrucaklar, yaşlı teyze, dedelerin varlığından bir şekilde haberdar olalım. Bayramlar, gariplerin soluğuna soluğumuzu sürdüğümüz anlar olsun! Bayramlar, seslerini hayatın ağrılı duvarlarında kaybedenlerin bayramı olsun!  İftarlarda ki “benim iftarım şöyle…“ yarışına girmek yerine; bir yetimin, mahkûmun suçunu masum çocuğa yüklediğimiz günahsız umut kapısında bekleyen “ Bana ayakkabı mı getirdin amca?” sesini duyalım. Benim de yağmurlarım sussun! Gül Peygamberim yetimlerin babası sevinsin…

Şöyle merhametle, kimsenin onurunu kırmadan yapabileceğimiz bir güzelliklerin olduğunu unutmayalım. Bayrama bir çift ayakkabıyla girelim. Onların gözlerinde doğan bir ışık zerresi, sizlerin ahiretine açılacak bir pencere olacaktır. Bayramlar, gariplerin hıçkırıklarını öpen iyilik yağmuru ile onarılır. Bayramlar, gariplerin yüreğine değen vefa ile bayram olur. Haydi! Gönlünü gariplerin sofrasına koyabilecek kadar yüce yürekli kardeşlerim. Haydi! Kendimize lütfen bir iyilik yapalım…

Bu ve gelecek bayramlarda birliğin ve inancımızın bize kattığı o huşû ile kardeşçe paylaşımlara diyorum…

Herkese; affa mazhar olma çabası güdenlere, Ramazan bayramınız kutlu, mübarek olsun…

Ramazan GÖÇEN

Misafir Yazar

“BANA AYAKKABI MI GETİRDİN AMCA ?”!… BU SESE KULAK VERELİM