Düğün, iftar, davul

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Son dönemde özellikle İstanbul’da yapılan Arap düğünleri bilmiyorum sizin de dikkatinizi çekiyor mu? Haberlere bakılırsa özellikle ilgili ülkelerde yaşayan halkın tepkisini çekmemek için Arap düğünlerinin adresi İstanbul olmaya başlamış. Su gibi para akıtılan bu düğünler nedeniyle İstanbul’daki lüks otellerde yer bulma sorunu yaşanıyormuş. Lübnan, Ürdün, Suudi Arabistan’ın yanısıra Hindistan ve Pakistan’dan da düğün yapmak için yoğun talep varmış.

Yani Müslüman ülkelerin kalburüstü zenginleri kendi halkından uzakta üç gün üç gece süren düğünler yapmaya başlamışlar. Zengine ‘israf’ yok mu!

**

Geçtiğimiz günlerde TV kanalları arasında gezinirken TGRT’deki ana haber programına takıldım. Konu Fransa’daki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Fransa’da yaşayan Müslümanlarla ve Türklerin hangi partilere veya adaylara oy verdiği ile ilgili idi.

Sunucu ısrarla, Müslümanlarla Türklerin kendi ülkelerinde sağcı politikacıları desteklerken, Fransa’da solcu partilere destek verdiklerini söylüyor ve bunun büyük bir paradoks (aykırılık/çelişki) olduğunu vurguluyordu.

Biliyorsunuz, ülkelerindeki yaşam tarzından ve gerginliklerden kaçan Arap ülkelerin vatandaşları da soluğu Hristiyan Avrupa ülkelerinde alıyor, hatta bu uğurda canlarını bile tehlikeye atabiliyorlar.

Hani Ahmet Kaya, “Bu ne yaman çelişki anne?” diyor ya!

**

Geçen hafta, 5-6 gün Ödemiş dışında idim. Döndüğümde baktım ki sosyal medyada bir iftar çadırı tartışması yaşanmış. Lafı uzatmadan ben de düşüncelerimi paylaşayım.

İftar, biliyorsunuz Arapça’dan dilimize geçmiş bir sözcük. Kökenbilimi sözlükleri ‘fıtrat’ kelimesi ile akraba olduğunu söylüyor: ‘Oruç açma’

İlkesel olarak yaklaşırsak, bence belediyeler dahil hiçbir devlet kurumu iftar yemeği düzenleyemez. Hele hele sazcı, cazcı ve gazcılara, protokole veya başkaca sektör çalışanlarına yönelik olarak ‘etkinlik’ şeklinde hiç yapılamaz. Ötesi, bahsini yaptığımız iftar yemeklerinde gündelik siyasete ilişkin sözler de sarf edilemez.

“Neden?” diyeceksiniz…

Birincisi, devletin parası ile sevap kazanılmaz. Devlet parası ile ihtiyacı olmadığı halde bir grup insana yemek yedirmek doğru değildir? Kişiler, kendi paraları ile iftar verecekse yemek sahibi kimi çağırırsa çağırır veya ne konuşacaksa konuşur ona bir sözüm olamaz hatta alkışlarım bile.

Bunların dışında işin içine kibarca ‘ihtiyaç sahipleri’ adı verilen yoksullar girecekse o da başka bir yanlışlığı içerir. Burada sosyal devlet araya girmeli ve bu insanlara yönelik olarak yılın diğer günlerinde de yardım yapılmalıdır. Örneğin tek başına yaşayan ve yemek yapma geliri ve becerisi olmayanlara sıcak yemek yardımı yapılabilir. Kızılay ve Yardım Sevenler Derneği gibi kuruluşlar bunlara öncülük edebilir. Sokakta sıraya sokup yemek yedirmek konusuna hiç girmeyeceğim.

Yeri gelmişken şunu da yazayım: Gelenek ve görenekler çağa ayak uydurmalıdır. Kaç Müslüman ülkede davul ile sahura kalkılıyor bilmiyorum ama şunu biliyorum ki Avrupa’da Müslümanlar davul çalmadan da sahur vaktini biliyor ve o saatte kalkabiliyor…

Bilmiyorum anlaşılabildim mi?

Düğün, iftar, davul