Allah kimseye zeval vermesin!

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Öğretmenlik, en kutsal mesleklerden biridir. Hangi meslek değil ki diye sorarsanız herhangi bir mesleğin kutsal olmadığını söyleyemem. Çünkü her mesleğin ve insanın başka mesleğe ve insana ihtiyacı vardır.

Ama öğretmenlik mesleği ana gibidir. Tabii eskiden. Şimdilerde ne öğretmenliğin değeri kaldı ne de anaların.

Ödemişlinin küfürbazlığı ile ilgili anlatılan fıkraları bilenleriniz çoktur. Burası yeri olmadığı için tabii ki anlatmayacağım ama şimdilerde gençlerin ağzında öyle bir küfür cümleleri var ki biz onlara hayret ediyoruz, onlar bizim kendilerine hayret etmemize!

Çok doğal karşılıyorlar! Hem de ne küfürler…

Sadece gençler mi! Yolda yürürken telefonla konuşan sinirli tipler… Karşı taraftakine “Kapat, kapat!” deyip de kapatmayı akıl edemeyen TV dizilerinden çıkmış gibi afili tipler…

Eskiden üç kelimeden biri küfür olan kimi köylerde bile bir misafir geldiğinde köylüler kendilerine çeki düzen verirler, gençler ise ne yapacaklarını şaşırırlardı. Küfür mü? Ağza biber sürülürdü!

Şimdilerde ağzımızdan ne çıkarıyoruz farkında değiliz.

Biz ne ara böyle olduk diyeceğim ama biliyorum hangi ara böyle olduk…

**

Bir de öyle kelimeler kullanıyoruz ki anlamını bilmiyoruz. Öyle cümleler ezberimizde ama ne demek diye sorsalar bakıp kalıyoruz…

Örneğin “Allah, devletimize milletimize zeval vermesin”

Ben zeval kelimesi ile cümlenin anlamını öğrendiğimde “Allah, neden durup dururken zeval versin ki!” diye sorardım kendime.

Zeval kelimesi “Yok olma, suç, kabahat, sorumluluk, bozulma, öğle” gibi anlamlara geliyor. Örneğin “Elçiye zeval olmaz” Anlamı, ‘Elçi sadece aracıdır, getirdiklerinden veya götürdüklerinden dolayı suçlu değildir’

“Allah zeval vermesin” deyimi ise ‘Allah zarar ziyan vermesin’ anlamındadır.

“Allah, devletimize ve milletimize zeval vermesin” sözü de ‘Allah, devletimizin bozulmasına izin vermesin’ şeklindedir.

Bence vatan ve millete zevali, Allah değil insanların kendi veriyor.

Allah, neden birlik beraberliği bozsun ki!

**

Öte yandan bir de ‘mevlüt’ kelimesi var sıkça kullanılan. Bu kelimenin aslı da ‘mevlid’dir.

Arapça’dan dilimize geçen mevlit kelimesinin anlamı “Doğum, doğum zamanı, doğum yeri” demektir.

Veled, çocuk (doğan); evlad da çocuklar demektir.

Buna göre ‘mevlud’ veya ‘mevlüt’ yazılış ve söylenişleri yanlıştır.

Dilimizde mevlid kelimesi ile İslam Peygamberi Hazreti Muhammed’in doğumu kastedilir.

İslam ülkelerinde dini gün ve bayramlar, Hicri Takvim’e göre hesaplanır ama Hazreti Muhammed’in doğumu, İslami ansiklopedilerin bildirdiğine göre Miladi Takvim’in 571 yılında Nisan ayının yirmisi olarak hesaplanmıştır.

Mevlit Kandili, Hicri Takvim’e göre Hazreti Muhammed’in doğduğu geceye denk gelen gecedir. 12 Rebiülevvel’de doğduğu bildirilen Hz. Muhammed’in doğum tarihi, Hicri Takvim’e göre hesaplandığında her yıl bu tarihte kayma yaşanır.

Hazreti Muhammed’in doğum kutlamaları ile ilgili İslam tarihinde farklı bilgiler vardır. Bu konu, hem beni aşar hem de isteyenler bunları kendileri araştırabilirler.

Yukarıda yazdıklarım, en genel kültür bilgileridir.

Mevlid, Osmanlılar döneminde ilk kez III. Murat zamanında, 1588’de resmi hale getirilmiş. Öğrendiğim kadarı ile bu törenler kesintiye uğramamış, halen de sürmektedir.

Bunların dışında Hazreti Muhammed’in doğumunu öven “Mevlid” adını taşıyan çok sayıda eser kaleme alınmıştır. Bunların içinde Türkçe’de en bilineni, Süleyman Çelebi’nin 1409’’da yazdığı bilinen 732 beyitten (ikilik) oluşan mesnevi tarzında yazılmış Vesiletu’n-Necât adındaki şiiridir.

Süleyman Çelebi hakkında kaynaklarda pek fazla bir bilgi yoktur. Yıldırım Beyazıt zamanında Divan-ı Hümayûn hocası olduğu, sonra da Bursa Ulu Camii’ne imam tayin edildiği bilinmektedir.

İstanbul kütüphanelerinde bulunan ‘Mevlid’ nüshaları arasındaki farklardan Süleyman Çelebi’nin kaleme almış olduğu Mevlid’in bir hayli değiştirilmiş olduğu anlaşılmaktadır.

Kaynakların belirttiğine göre Arap ve Türk edebiyatında ‘mevlid’ türü eserler yer etmiş olmasına rağmen İran edebiyatında bu tür bir eser kaleme alınmamıştır.

Şimdilerde evlerde ölümlerin ardından çeşitli günlerde para karşılığı okunan makamlı mevlid, Süleyman Çelebi’nin yazdığı bu Mevlid’dir.

Bu Mevlid konusunda da İslam bilginlerinin görüşleri farklıdır ve o da bu yazının konusu değildir.

Allah kimseye zeval vermesin!