Ne siyaset, ne galibiyet… Hiç birini yazmam bu hafta.
13 aslan,13 yiğittir yüreğimi burkan.
13 gerçekten de sayıların en uğursuzu be tertip.
Bugüne kadar sayıları az olduğu için gazetelerin en alt köşelerinde, ana haber bültenlerinin sonlarında 3-5 saniye yer aldı şehit olup gidenler.
13 yiğit ölünce manşet garantiydi.
Kınalı kuzusuna ağlayan 13 ananın feryadıyla inledi dağ taş.
Bizim ihmalkarlığımız, ilgisizliğimiz, yanlış seçimlerimiz verdi size toprağın altına giden teskereyi.
Affedin, affetsin analarınız bizi. Toprağınız bol olsun…
DÜNYA DİŞİLEŞİYORMUŞ! KİME NE?
Dünya giderek dişileşiyormuş.
Oysa ne zor dişi olmak.
“Tecavüzcüsüyle evlendirilen kızların dava dosyaları, iş yükünü azaltmak amacıyla otomatik olarak düşsün diye bir öneri gelmişti mahkeme yönetiminden!
Ohh ne ala…
Tecavüz et, al kızı, sen sağ ben selamet!
Tecavüz had safhada.
Öyle garip bir çıkmaz ki: Kızları baştan çıkaran erkekler, eleştiren gene erkekler…
Sevgilisi ile birlikte olmaya razı olmayan kıza “demodesin” diyen erkek, eleştiren gene erkek.
Kız kardeşine yakıştıramadığı şeyi, bir başka kıza yapan yine erkek.
Töreler, kanlar, ölümler…
Erkek egemen bir toplumun yarattığı kısır döngü.
Tecavüzcüsüyle evlendirilsin mantığı en kolay olanı bizde.
Evlendirelim gitsin!
Erkek egemen bir toplumda kadınlar, pardon dişiler; hala haklarını savunamazken, hala istediği halde boşanamazken, boşanınca öldürülürken, iş dünyasında rahatça çalışamazken dünya nasıl oluyor da dişileşiyor anlamadım.
Ah dünya, bileydin dişiliğin bu kadar zor olduğunu, hep erkek kalırdın eminim…
MAZARETİMİZ VAR, ASABİYİZ BİZ!
Türkiye’de nüfusun yüzde 18’i yaşam boyu bir ruhsal hastalık geçiriyormuş.
Çocuk ve ergenlerde klinik düzeyde sorunlu davranış oranı yüzde 11’miş.
Ruhsal hastalığı olan altı kişiden sadece biri yardım alıyormuş.
