Zirai İlaca Dair

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Büyük kısmı döviz ödenerek başta Çin olmak üzere, AB ve ABD’den gelen diğer göreceli daha az önemli tarımsal girdi, zirai ilaçlarda da gübrelerdekine benzer tablo mevcut…

Ülkemizde zirai ilaç kullanımı; T.C.Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı verilerine göre bazı aktif madde gurupları dahil edilmediği halde 2014 yılında 39.722 ton, 2015 yılında 39.026 ton, 2016 yılında 37.950 ton görülmektedir. Aslında ülkemizde 2016 yılında kullanılan ilaç miktarının gerçekçi rakamı, ilaç firmalarının ithalatı baz alındığında 80.000 ton civarındadır. Şunu da unutmamak lazım ki Türkiye, farklı agro-ekolojik bölgelere sahip bir ülke olup burada 70’in üzerinde ekonomik öneme sahip kültür bitkisi yetiştirilmektedir. Bu kültür bitkilerinde ekonomik düzeyde zarar yapan 500 civarında hastalık, zararlı ve yabancı ot türü bulunmaktadır. Bunların 270’ye yakını zararlı, 90’ı hastalık etmeni ve 80’den fazlası yabancı ot türüdür. Bu nedenlerden ilaç kullanımı söz konusudur.

EPA (U.S. Environmental Protection Agency-ABD Çevre Koruma Ajansı) gözetiminde 1998-2009 yılları arasında yapılan toksikolojik çalışmalar sonucunda ülkemizde 180 aktif madde, tarım kimyasal bileşiği yasaklanmış, beraberinde yüzlerce ticari zirai ilacın üretimi, satışı ve kullanımı ortadan kaldırılmıştır. Yerine çok uluslu ve devasa Ar-Ge bütçeli firmalarca yeni aktifler, farklı ticari isimlerde piyasaya girmektedir…

Dekara yarım kilogram zirai ilaç kullanım ortalamasıyla AB ve ABD’nin onda biri olan Türkiye, tarım ürünleri ihracatındaki ilaç kalıntısında (MRL) en sabıkalı ülkelerden biri. Yoğun tarım bölgelerinden biri olan İzmir’de ortalama 6 KG/da, Ödemiş’te ise 9 KG/da pestisit kullanımı mevcut.

Doğru zamanda, doğru dozda, doğru ilacın, doğru uygulanamaması ise Türkiye’de 20 milyar TL, İzmir genelinde 200 milyon TL, Ödemiş’te ise 30 milyon TL tarımsal ürün kaybına yol açıyor…

Rakamları çoğaltmak, tarımsal girdilerden örnekleri artırmak da mümkün. Hepsi benzer sonuca götürür bizi: Türk tarımı, girdi kullanımında genel olarak evrensel ve bilimsel ölçeklerin çok altında…

Sebeplerini ve çözüm yolları, önümüze yasal, yapısal, kültürel ve sosyolojik sonuçlar çıkarır. Ama ilk göze çarpan, tarımda girdi kullanımı yönlendiren, yöneten kurum, kuruluş ve işletmelerdir. Yukarıdaki iki örnekten gidersek, gübre ve zirai ilaç bayilerini irdelemek gerekir hemen…

Türkiye’de gübre ve pestisit üreten ve ithal onlarca firma var. Hepside Tarım Bakanlığı’ndan ruhsatlı. Pazarlama ayağındaki bayiler de öyle…

Ruhsatsız üretim ve pazarlama, en azından yoğun tarımsal girdi kullanılan yerlerde düşük oranda. Ülkenin sınıra yakın tarımsal alanların dışında kayıp-kaçak kimyasal kullanımı sesi pek duyulmuyor.

6.000 civarındaki zirai ilaç bayilerinin %90’ı ziraat mühendisi, hatta önemli kısmı Bitki Koruma bölümü mezunu. 2006 yılından beride, büyük kısmı yap-boz, yasal, yönetsel değişiklerle, reçete, mesul müdürlük, yetkilendirilmiş bayilik, eczacı ve kimyacılara yetki gibi bir dizi düzenlemeler yapılmaya çalışıyor. Temel amaç; pestisitlerin izlenebilirliği yoluyla gıda güvenliği…

Diğer taraftan özellikle klasik taban ve takviye gübre pazarlayan gübre bayilerinin durumu. ..

Sayıları zirai ilaç bayii civarında olmasına karşın, pestisit pazarından çok daha büyük ekonomik büyüklüğü yönetiyorlar ama doğru bitki beslemeye yönelik bilgileri, uzmanlıkları ve izlenebilirlikleri o denli düşük. Büyük kısmı ziraat mühendisi veya bitki beslemeci değil ama çoğunluğu ahlaklı, varlıklı Anadolu esnafı olarak küçük üreticiye zor günlerinde destek oluyorlar. Bitki beslemenin bilimsel kurallarının bu sistemde işlemediği, sürdürülemeyeceği, yukarıda verdiğim rakamlardan anlaşılabiliyordur sanırım…

Son 30 yılın, pestisit ve bitki beslemenin bilimsel ve sürdürülebilir olan tarafına baktığımızda şu ana fikre varılabilir:

Yılda tek ürün sulu ve kuru tarım yapan bölgeler hariç, polikültür tarım hakim, mikroklima özelliğindeki havzalarda çok yol alındı. Ekonomik ve bilimsel gelişmişliğin tabana, üreticiye yayılması, yasal, yönetsel değişiklerden ziyade, tarımsal faaliyetlerdeki çaresizlikteki arayışlarla oluşageldi. Bu ara çok canlar yandı, ocaklar söndü ama vahşi kapitalizm, serbest piyasa kurallarıyla düdüğünü öttürdü hep…

Ve en sonunda çok yazık ki, demek zorunda kaldı üretici:

“Ürününü övme, pazarını öv”…

Zirai İlaca Dair