YARGIYA GÜVEN SARSILMAMALI…

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Vatandaşlarımızın kendi aralarında veya kamu kurumları ile yaşadıkları sorunları çözemediklerinde başvurdukları makam yargıdır. Yargının verdiği kararlara herkes uyar. Bu nedenle halk arasında “Adaletin kestiği parmak acımaz” denir. Halk arasında yargıya güvenin bu kadar yüksek oluşunun sebebi; yargının karar verirken herkese eşit, tarafsız davranmasıdır.

Son dönemde basından takip ettiğimiz kadarı ile yargıya olan güven, ne yazık ki günden güne azalmaktadır. Bu görüntü, hukuk devleti ve demokrasi açısından iyiye işaret değildir. Vatandaşın yargıya olan güveni yok edildiğinde herkes kendi hakkını kendisi aramaya kalkar ki bu; toplumda anarşiye, kaosa yol açar. İstenen huzur ve güven ortamı zedelenir.

FETÖ davasından sanık, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın damadı, işadamı Ömer Faruk Kavurmacı’nın sağlık ocağından alınan bir raporla tahliye edilmesi, AKP Manisa Milletvekili Sayın Bülent Arınç’ın damadı, öğretim üyesi Ekrem Yeter’in sabit ikametgah sahibi denerek tahliye edilmesi, çek-senet mafyası operasyonundan gözaltına alınan futbolcu Tanju Çolak’ın yurt dışına çıkışı yasaklanarak tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılması; geçtiğimiz yıllarda Ergenekon, Balyoz gibi bazı davaların kumpas olduğunun anlaşılması kamuoyunda yargıya olan güveni sarsmıştır. Vatandaşların bazıları, “İktidarda yakını olan veya parası olan tahliye ediliyor, garibanlar içeride yatıyor” demeye başlamışlardır.

Bu durumda yargıya, ülkeyi yönetenlere büyük sorumluluklar düşmektedir. Yargı organları özellikle ceza davalarında her olayı en ince ayrıntılarına kadar incelemeli, ceza hukukunun evrensel kuralları içinde haksızlığa yol açmayacak şekilde adil ve eşit kararlar vermelidirler.

Kamuoyunda FETÖ davası diye bilinen davalarda çok sayıda tutuklu, işinden atılmış, mallarına ve banka hesaplarına el konuş sanık vardır. Bu kişilerin yanında eşleri, çocukları, yakınları da mağdurlardır. Soruşturma ve davalar, en kısa zamanda tamamlanmalı, suça karışanlar varsa cezaları verilmelidir. Ama suçla ilgisi olmayanlar da en kısa zamanda tahliye edilmelidirler. “Geciken adalet, adalet değildir” sözü unutulmamalıdır.

Siyasiler de anayasanın yargı bağımsızlığı konusundaki düzenlemelerine saygılı olmalı, mahkemelere telkin niteliği taşıyacak söz ve davranışlardan kaçınmalıdırlar. Unutmayalım ki; demokrasilerde bağımsız yargı, toplumu ayakta tutan en önemli kurumumuzdur.

YARGIYA GÜVEN SARSILMAMALI…