Var mı yok mu?

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Sevdiğimiz, gönülden sevdiğimiz şeylerin kusurunu görmeme gibi bir özelliğimiz vardır çoğumuzun. Allayıp pullar giydiririz onu. Zihnimizde bir başka nesne yahut başka birini yaratırız.

Bazıları, bunu o kadar abartırlar ki taş kafalarına düşmeden gerçeği ayırt edemezler yazık ki.

Zamanla gerçek ile hayal arasındaki makas açıldıkça açılır. Kişi, her hamlesinde hayal kırıklığına uğrar.

*

Her çocuk güzeldir elbet.

Herkesin evladı, canından bir parçadır. Yaşamımızda en sevdiğimizdir. En değer verdiğimiz. Sahip olduğumuz her şeyi o var diye kazanmaya çalıştığımız.

Ancak bu sevgi, anne babayı körleştirirse bunun cezasını önce çocuk, ardından aile ve toplum çeker.

Bugün sevgi olarak nitelediğiniz şey; onun yolunu açmıyorsa, geleceğini aydınlatmıyorsa, onu daha iyi bir insan olmaya yöneltmiyorsa elbette ki sorgulanmalıdır.

*

Emek verip ortaya koyduğunuz bir iş…

İş bitiminde herkesin bu işe dair olumlu ya da olumsuz bir düşüncesi olacaktır. İş sahibinin ortaya koyduğu işin kusursuzluğunu savunması, öncelikle onun cehaletinin bir göstergesidir. Çünkü her cahil, kendini dünyanın en büyük bilgini sanır. Ona göre her doğru, her iyi, her güzel kendinde vardır.

İkinci olarak da onu herkesin hatta kendinin bile gerisinde kalmaya mahkum eder.

Oysa dinleyebilmek, konuşulanları ve kendi eksiklerimizi görmemize yardım eder. Biraz merak, biraz ilgi, araştırma, yeni deneyimler iş becerimize çok büyük olumlu katkılar sunacaktır.

*

Nereden mi geldik bu konuya?

Ödemiş’le ilgili bir sosyal paylaşım sayfasından.

Biri, Ödemiş’teki işsizlikten yakınmış.

Bir diğeri de Ödemiş’teki iş çokluğundan.

Yaman bir çelişki elbette bu ikisi. Birinin var dediğine öteki yok diyor.

Yoku göstermek, mümkün değildir elbet. Olmayan bir şeyin ispatının istenmesi, abesle iştigal.

Ancak var diyenin bu konuda yapabileceği bir şeyler mutlaka vardır. En azından mantıksal olarak bu böyle.

Düzeyli sohbetler ve tartışmalar, insanları mutlaka gerçeğe götürür. İnsanları birbirine yaklaştırır.

Ancak şunu özellikle belirtmek isterim: Yaşadığın kenti, mahalleyi, sokağı sevmek başka, onun kusurlarını görmek başkadır.

Körü körüne bir şeyi sevmek, hem kendimize hem sevdiğimize zarardan başka bir şey değildir.

Birileri bir şeylere ulaşamıyorsa diğerlerine düşen görev, o kişinin yolunu aydınlatmaktır.

Sevgi, dostluk ve umutla.

Var mı yok mu?