Tatil bitti!

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

E-sosyal medyada akıl almaz tartışmalar oluyor bazen. E-sosyal medyaya kayıtsız kalmadan ona esir olmamaya gayret ediyorum ama bu tartışmaların çoğunun iyi ve güzel tartışmalar olduğunu söyleyemem. Bilgi ve edep yoksunluğundan dolayı hakaretler havada uçuşuyor!

Ülkemiz insanının öncelikle hoşgörülü olması, birbirine tahammül etmesini bilmesi gerekiyor.

Ardından ‘laiklik’, bizim için olduğu kadar tüm dünya ülkeleri için önemli bir tartışma konusu.

İnsan, dünya işlerini inançlarından bağımsız yaşayamaz fakat dünyada başka inançlardan insanların da yaşadığını hesap etmek zorunda. Devlet dediğimiz yönetim aygıtı, herkesin hak ve hukukunu gözetmekle sorumlu. Devlet, bütün vatandaşlarına karşı eşit mesafede durmazsa sıkıntı başlar.

Eğitim de inançlardan bağımsız, evrensel doğrulardan yana olması gereken bir kurumdur. Eğer ülkemizdeki eğitim kurumlarımızı çağın gereklerine göre düzenleyemezsek torunlarımıza karşı sorumluluğumuzu yerine getirmemiş oluruz.

Teknoloji üretimini beceremezsek ne yazık ki dünyanın işçisi ve köylüsü olmaktan çıkamayız. Bu durumda dünyanın ara elemanı oluruz.

Eskiden ülkeleri ‘geri kalmış’, ‘gelişmekte olan’ ve ‘gelişmiş’ ülkeler olarak üç kategoriye ayırırdık. Biz de gelişmekte olan ülkeler kategorisinde sayılırdık. Tabii bu değerlendirme, kişiden kişiye değişir.

Kimileri ülkemize ‘geri bıraktırılmış’ sıfatı yakıştırırken kimileri de ‘gıpta ile bakılan’ sıfatını yakıştırmaktadır.

Bakın Beydağ Barajı ile ilgili olarak ‘plansızlık’ yapıldığı haberleri ve yazıları çıktı geçtiğimiz haftalarda. Ben de yazdım. Yağış miktarı, sulama alanı ve su ihtiyacı ve sulama yöntemi hesaplanamazsa 5-6 yılda biriktirdiğimiz suyun, bir yılda bitebileceğini gördük.

Ülke ekonomileri de böyledir.

Nüfus oranı, üretim araçları ve yöntemleri hesaplanamazsa varılacak nokta bellidir. Eğitim politikaları da bu planı destekleyen bir çerçevede olmalıdır.

Yıllar önce okuduğum “Eğitim Üretim İçindir” adlı bir kitap vardı. Bu sözü kendi alanıma taşıyıp ‘sanat ne içindir?’ sorusuna yanıt arayabiliriz.

Eğer günü birlik yaşar, “Bugünü atlattık; yarına Allah kerim” anlayışı ile günü kurtarmaya çalışırsak ileriye dönük planlar yapamayız. Hep başkalarının yaptığı planların arkasından gideriz. Bu da bizi ateş çemberlerinden kurtarmaz.

Yaşadığımız coğrafya, adeta bir ateş çemberi. Hem siyasi hem de iklimsel olarak bölgemizin geleceği parlak görünmüyor. Ortadoğu halkları, mezhep savaşları altında geçmişini yok ettiği gibi geleceğine de ipotek koymuş durumda. Barış, kısa vadede ufukta yok.

İnsan ister istemez soruyor: Neden savaşıyorlar?

Eğitimsizlik ve plansızlık, bana göre en önemli açmaz gibi.

Bilime gereken önemin verilmemesi başka bir handikap. Öyle ki yaşadığımız çağda hala ‘dünya düzdür’ diyebilecek cahillikte yazılar yazılabiliyor, bunlara inanan insanlar da çıkabiliyor…

2000 yıllık devlet geleneğimizden bahsediyoruz ama yönetim ve yönetilme becerimiz yok gibi. Hesap vermiyor, hesap soramıyoruz!

Oysa demokrasilerde şeffaflık olmalıdır.

Yazılacak çok şey var. Hem bölgemizden hem ülkemizden hem de evrenden…

Laf kalabalığı arasında hiçbir şey söylememek yerine az söyle çok şey ifade edebilmek önemli. Zamanımız var olduğu, sağlığımız elverdiği ölçüde yazmaya, olumlu ve olumsuz eleştiriler yapmaya devam edeceğiz.

Memleket hepimizin. Ona çekidüzen vermek hepimizin görevi. Kimse kimseden üstün olmadığı gibi kimsenin kimseden hukuki ayrıcalığı da yoktur.

Rahmetli başyazarımız Mustafa Erdal, yazılarıyla ‘toplu iğne’ batırırdı. Belki onun gibi ince ve kıvrak bir kaleme sahip olamayabiliriz ama hepimizin görevi insan olmaktır.

Başlıkta ‘tatil bitti!’ dedik ama dinlenme fırsatı bulamayan, tatil yapamayan çok sayıda insanın var olduğunu da bu unutmuş değiliz.

Not: Bu yazı 5 Eylül 2017’de yayınlanmış. Ne değişmiş?

Tatil bitti!