Süryani George Kaya ile söyleşimiz

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Farklı fikirlere, inançlara dokunmayı, yepyeni dostluklar kazanmasını çok ama çok seviyorum. Birkaç yıl önce tanıştığım George Kaya’nın insan sevgisi, muhabbeti karşısında duygulanıyorum. Gurbetin ıstırabını yaşıyor. Türkiye’yi özlüyor. İstedim ki bir yılı daha geride bırakırken sevgimizle, şükrümüzle insan ayrımı yapmadan yeni yıla dostluk kapılarını aralayarak girelim.

Orduya kurulan kumpasta Yarbay Ali Tatar, “Tarih, bir gün bu kirli senaryonun iç yüzünü yazacak” demişti. İntiharından önce yazdığı mektubunda özlemle beklediği adaletin er geç bir gün tecelli edeceğine inandığını da yazmıştı. Yazılarımda elimden geldiğince sağ-sol ideoloji demeden, herhangi bir partinin üyesi olmadan ve taraf tutmadan adalet ilkesini savunmaya gayret ediyorum.

Sevgili okurum, her görüşün içinde iyi de iyi olmayan da mevcut. Tıpkı siyahın içindeki beyaz, beyazın içindeki siyah gibi… Feraset, bunun farkında olma bilincidir. Kendi canımız yansa bile, aleyhimize olsa da insan ayrımı yapmadan ferasetli, adaletli ve vicdanlı olabilmeyi Yüce Yaradan’dan niyaz ederek yeni yılınızı tebrik ediyorum.

Ü: George, uzun yıllardır İsviçre’de yaşıyorsun. Aslen nerelisin, çocukluğun nerede geçti?

G: Mardin doğumluyum. Süryaniyim. Anadilim Süryanice. Bunun yanında Kürtçe, Türkçe, Arapça ve Almanca da biliyorum. İnanç olarak Hıristiyanım. Büyükbabalarım, ben henüz dünyada yokken Mardin’e göç etmişler. Biliyorsun Süryani, kadim bir medeniyet. Tarihi köklerimiz, beş bin yıl öncesi eski Mezopotamya’ya kadar dayanır. Buradaki kimi etkenlerden dolayı göç etmek durumunda kalan Süryaniler, dünyanın pek çok yerine göçmüşler. Kimileri bize Asur, kimileri Arami ya da Keldani de diyorlar. Çocukluğum, delikanlılığım Mardin ilinde geçti. Burası, gerçekten de kozmopolit yer. Kültürlerin, inançların kaynaştığı bir şehirde hayatımın şekillenmiş olması güzel. Hoşgörülü olmamda bu kadim medeniyetin etkisi var.

Ü: Mardin’de bir dönem yaşadım. Kiliselerini gezdim. Kültürel yönü zengin bir il. Yemekleri de harika… Üç yıl önce Kapı Tokmağı başlıklı bir köşe yazısını oradaki yaşam tarzından etkilenip yazmıştım. Kapıdaki tokmağın çıkardığı sese göre gelen erkek misafir ise evin hanımının kıyafetini üstünü başını toplaması ne kadar zarafet; böylesi zariflikler azaldı değil mi?

G: Her dönemin kendine has bir dokusu var. İnançların bireye kattığı incelikler oluyor. Aynı zamanda da hoşgörüsüz, dediğim dedik tarzda pek çok kişi de yaşamı zorlaştırabiliyor. Ben ve ailem, bazılarının çirkin tutumlarına maruz kaldık. Hıristiyan olduğumuz için rahatsız olanlar da oluyordu. “Gidin buradan, sizi burada yaşatmayız” diye atarlananlar da oldu. Her kesimden kişi ile muhatap olduk. Kötülük yapan, hangi dinden olursa olsun hakiki iman eden değildir. İyiliğini gördüğümüz aile dostlarımız da oldu pek tabii ki. Hıristiyan ailelerin Müslüman aileler ile bir araya geldiklerinde birbirlerine gösterdikleri anlayış, özellikle dini günlerde ve oruç aylarında farklıydı. Birbirimize yemeğe giderdik. Zariflikler de yaşandı, yaşanmaması gereken tatsızlıklar da…

Ü: Yaşadıkların sonrasında mı yurtdışında olmayı kafana koydun yoksa uzaklara kaçman, bir aşk hikayesi mi?

G: Ülkemizin pek çok yerinde bulundum. Ticaretle ilgileniyordum ancak yaşam tarzları, özellikle de dini inancımı en iyi nerede yaşayabilirim sorusunu sordum. Avrupa ülkeleri içinde demokrasi anlamında en gelişmiş, en özgürlük kokan ülkenin İsviçre olduğunu söyleyebilirim. 1980 yılından beri buradayım.

Türkiye’m, benim gözbebeğim, vatanım. Antakya’nın benim için çok özel yeri vardır. M.S. 350 yılında kurulan ilk kilise, Antakya ilinin sınırları içinde olup başka inançlara da kapı açan, hoşgörülü bir şehirdir. Birkaç defa buraya geldim. Aziz Pavlus Kilisesi’ndeki ayinlere katıldım.

Memleketimi seviyorum ancak hem ticaret hem de özgürlüğe aşırı düşkünlüğüm nedeniyle İsviçre’de yaşamayı bilinçli olarak seçtim.

Aşka gelince Ümran kardeşim, 17 yaşında sevdiğim kız ile evlendim. Kendisi de Süryani. Çocuklarım, torunlarım ile mutluyum. Gerçek aşk da bu mutlulukta.

Ü: Haklısın. Ne demiş şair; “Nakkaşı görür seyrederiz, nakşı güzelde…”

25 Aralık Noel, diğer tabiriyle Hıristiyan aleminin Christmas Bayramı değil mi? Yeni yıl ile genellikle karıştırılıyor. Bu konuda neler söylemek istersin?

G :İsa Mesih’in 25 Aralık’ta doğduğu gün Christmas yani Noel Bayramı’dır. Kutsal Doğuş, Milat Yortusu da denilir. Biz Hıristiyanlar olarak bugün mutlaka ailece sevdiklerimizle kiliseye gideriz. Kilisede dua ve ilahilerden sonra bayramlaşırız. Noel, bizim dini bayramımızdır. Evimize geliriz. Evde de özel olarak hazırlanmış yemekleriz ile Tanrımız adına şükranlarımızı sunarız.

Şu an kullanılan miladi takvim, İsa Mesih’in doğduğu an ile başlar. İsa’dan sonra, milattan sonra diyerek tarihi belirleriz. Yeni yıl, seküler dünyevi bir eğlencedir. Yeni bir seneye adım atmanın heyecanıdır. Christmas-Noel ise dini bir ritüeldir.

Ü: Farklı inançtan olman ve farklı dünya görüşünün aramızdaki dostluğu zedelemiyor oluşu beni heyecanlandırıyor.

G: Farklılıklara saygılı olmayı zaten kutsal kitabımız İncil’de okuyoruz. İsa Mesih der ki: “Komşunu kendin gibi seveceksin. Komşun hangi inançtan hangi fikirden olursa olsun asla hor bakmayacaksın. Kendi inancından fikrinden olması için baskı yapmayacaksın. Yanlış bir göz ile bakmayacaksın. Alçak gönüllü, sevgi dolu ol.”

Kiliseye gitmekten daha önemli olan, bu söylenilen güzellikleri yaşamaktır. Kilisenin anlamı, zaten toplanmak demektir. Bir özel yerin adı değildir. Doğruları iyilikleri yaşayabildiğin kadar dindarsın, Hıristiyansın. Dinlerin birbiriyle çatışması söz konusu değil. Onları çatıştıranlar; ucuz hesapları, süfli emelleri olanlardır. Din savaşlarını incelersen ardında mutlaka siyasi plan ile karşılaşırsın. 1648 Vestfalya Anlaşması, Papa’nın imzalamadığı ilk anlaşmadır. Zaten bu anlaşma, Avrupa Birliği’nin temelini oluşturur.

Ü: Rahmetli dedem, “Evladım, camiye gitmene gerek yok İslamiyet’i yaşamadıktan sonra. İnsanoğlunun gönlü, en büyük dergahtır. Hakiki dindar, kimseyle çatışmaz ve kimseye iftira da atmaz” derdi.

G: Işıklar onlar ile olsun. Doğruluk, iyilik ve adalet ile yaşanırsa bir anlamda gerçek insan da olunur gerçek dindar da…

Ü: Sevgili George, iyi kalbine, insan ayırt etmeden sevgi dolu olmana medyun-u şükranım. Mutlu yıllar diliyorum.

G: Ne kadar İsviçre’de olsam da gönlüm sizde, memleketimde… Mutlu seneler olsun.

Süryani George Kaya ile söyleşimiz