Siyasette Sezar’ın hakkı Sezar’a veriliyor mu?

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Siyaset, belli bir toplumda çalışma halinde olan düşüncelerin uzlaştırılması faaliyetidir. Bu uzlaştırma faaliyeti ise yönetim erkinin elde bulunması ile gerçekleşir. Siyaset tarihine baktığımızda insanın ortaya çıkışı ile siyaset (yönetim) sanatı da sahnede yerini almış ve binlerce yıl yöneten ve yönetilen arasındaki ilişkilerin düzenlenmesi ile yönetsel gücün elde tutulması davranışına yön vermiştir. Türk vatanı ve milletinin ebedi varlığı ve yüce Türk devletinin bölünmez bütünlüğünü belirleyen anayasamız, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün belirlediği milliyetçilik anlayışı ve onun inkılap ve ilkeleri doğrultusunda millet iradesinin kayıtsız şartsız Türk milletine ait olduğu millet iradesinin hayata geçmesi için partiler demokratik hayatımızın vazgeçilmez unsurlarıdır. Siyasi partilerin gelişmediği ve yeterince örgütlenmediği ortamlarda çok partili siyasal yaşamın etkinliği, kuşkusuz ki sağlanamaz.

Ülkemiz, demokrasi ile yönetiliyor. Demokraside yer alan siyasi partilerin tüzüklerinin ön gördüğü şekilde adaylar belirlenerek yönetime talip olurlar. Siyasi partiler, demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır. Kısacası, halk iradesinin yönetime yansımasıdır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne göndereceği milletvekillerini, yerel yönetimlerde yer alacak belediye başkanlarını, belediye meclis üyelerini ve il genel meclis üyelerini partiye kayıtlı üyelerin belirlediği, delegeler tarafından ön seçimle sıralamaların belirlenmesi gerekirken ne var ki 1980’den sonra maalesef bu delege rafa kaldırıldı. Adaylar genel merkezce belirlenmeye başlandı. Oysa delegeler, toplumun içinden gelen bireylerdir ve toplumun temsilcilileridir. Toplumun sorunlarını canlı olarak yaşayan insanlardır. Partilerde kağıt üzerinde delegelerin bulunması ancak bu delegelerin yok sayılması ile halk iradesinin yok sayılması, topluma yukarıdan inme kararların bastırılması millete resmen noter görevi yaptırmaktır.

Aslında şahsi düşüncem ön seçimlerin delegelerle değil, daha geniş ortamda yapılmasıdır yani partiye kayıtlı üyeler tarafından yapılmasından yanayım. Elbette genel merkezlerin kontenjanı olmalıdır ancak bütün milletvekillerinin kontenjan ile belirlenmesi son derece yanlıştır. Geçmişte gördük ki bazı partiler, aynı kişiyi üst üste iki dönem kontenjandan milletvekili yaptı ancak ikinci dönem o milletvekili, partisini değiştirerek başka bir parti adına çalışmaya başladı. Oysa ilk bulunduğu partinin tabanındaki oylarla seçilmişti.

Delege sisteminin çalışmaması ve adayların genel merkez tarafından belirlenmesi, seçilenle seçen arasında iletişimsizlik doğurmaktadır. Yıllarca partinin tozunu toprağını yutmuş, mutfağında çalışmış, soğuk-sıcak, gece-gündüz dememiş, partisi için zaman ayırmış ter dökmüş partililerin seçimlerde aday olup sıralamaya girmeleri çok zor olmaktadır. Oysa parti ile uzaktan yakından ilgisi olmayan fakat genel merkeze yakın olan veya cüzdanı şişkin olanlar, adaylık sıralamalarında amorti sıralarda yer bulabilmektedir ve dolayısıyla bu durum, halk ile siyasi partiler arasına bir soğukluk katmaktadır ve halkı siyasetten uzaklaştırmaktadır.

Uzun lafın kısası Sezar’ın hakkı Sezar’a verilmeli. Mutlaka ama mutlaka siyasi partilerin aday belirlemelerinde ön seçim yapmalıdır. 1980 öncesi milletvekilliği yapan Alev Coşkun ile Neccar Türkcan, milletvekilliklerinin bitmesine rağmen ve hiçbir şekilde tekrardan milletvekilliği düşünmedikleri halde ilçeye geldiklerinde halkın arasına girerek hoş sohbet yapıyorlarsa bu, geçmişte partililerle barışıklığının göstergesidir. Bu mecliste bizi temsil eden vekillerimizin kaç tanesinin adını biliyoruz ve bizler adına mecliste konuşurken sorunlarımızı dile getirirken görüyoruz? Ortada bir ayıp varsa elbette ki bu ayıp, genel merkezlerin ve seçim sisteminin ayıbıdır. İnşallah önümüzdeki seçimlerde bu yanlışlardan dönülür.

Adil ve demokratik olan, %10 seçim sistemi barajının kaldırılması ve halkın iradesinin parlamentoya yansıtılmasıdır. Bu dilek ve temennilerimle hepinize saygılarımı sunuyorum. Sonraki yazımda buluşmak üzere, hoşça kalın.

Bu yazı gazetemizin 3 Şubat 2021 tarihli sayısında yayınlanmıştır.

Siyasette Sezar’ın hakkı Sezar’a veriliyor mu?