Şiddet üzerine

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Geçen hafta AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan, meclis grubunda yaptığı konuşmasında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na “Haysiyetsizsin, onursuzsun, şerefsizsin, hainsin” diyerek çok ağır sözlerle hakaret etti. CHP Milletvekili Engin Özkoç da mecliste bir basın toplantısı düzenleyerek, “Asıl haysiyetsiz, onursuz, şerefsiz, hain sensin” diyerek kendisine cevap verdi.

Daha sonra meclis genel kurulunda CHP’nin verdiği bir önergenin görüşülmesi sırasında söz alan CHP Milletvekili Engin Özkoç, kürsüye geldiğinde AKP’li milletvekillerinin sözlü ve fiili saldırısına uğradı. AKP Bitlis Milletvekili Vahit Kiler ile Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Yıldız’ın darbeleriyle Özkoç yaralandı. Olaya CHP milletvekilleri de katılınca kavga büyüdü. Yarım saati aşan kavga, oturuma ara verilmesi ve görevlilerin araya girmesi ile sona erdi.

Eskiden Güney Amerika ve Afrika ülkelerinde görülen bu sahneler, ne yazık ki bizim meclisimizde yaşandı. Bu olayı aklı başında birçok vatandaşımız gibi ben de üzülerek izledim ancak sosyal medyada “Adam gibi adamsın”, “Ellerin dert görmesin vekilim”, “Bitlis seninle gurur duyuyor” diyenler de oldu.

Son yıllarda şiddet, toplumun her kesiminde görülmeye başlandı. Kadına şiddet, futbolda şiddet, aile içinde şiddet, okulda şiddet, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutlamak isteyen kadınlarımıza şiddet, hayvanlara şiddet, devletler arasında şiddet… Şiddet haberleri uzayıp gidiyor.

Peki, neden şiddet? Bir adam eşine ve çocuğuna, öğretmen öğrencisine, futbolcu rakip takımın oyuncusu meslektaşına, hasta yakınları sağlık çalışanlarına, dünyada kutlanan yasal bir toplantıya katılan kadınlarımıza neden şiddet uygular?

Bunun toplumsal, sosyolojik ve psikolojik nedenleri vardır. Bazı kimseler, şiddeti bir disiplin aracı olarak gördüğünü iddia ederek savunurlar ama bu savunmanın bilimsel, pedagojik bir tarafı yoktur. Şiddetin eğitimsizlik, maddi sıkıntılar, stres, köyden şehre göçlerden kaynaklanan uyumsuzluklar, işsizlik gibi çeşitli nedenleri olabilir ama hiçbir neden, şiddeti haklı kılmaz. Bana göre şiddet; cahilliğin, güçsüzlüğün, zayıflığın bir sonucudur. Kendisini savunamayacak derecede bilgisiz ve aciz insanlar, genellikle şiddete başvurur.

Eğitim Enstitüsü’nde okurken eğitimbilimci bir öğretmenimizin sözleri, hala kulaklarımda çınlamaktır. Bize demişti ki: “Yarın hepiniz öğretmen olacaksınız. Sakın ola ki öğrencilerinize bağırmayın, şiddet uygulamayın. Bağırmaya, şiddet uygulamaya başladığınız an öğretmen olarak görevinizi yapamaz hale gelmiş, acze düşmüşsünüzdür.” Bu söz, bana öğretmenlikte hep rehber olmuştur. 18 yıllık öğretmenlik yaşamımda öğrencilerime bırakın şiddet uygulamayı, sesimi bile yükseltmemişimdir. Öğrencilerimle ilişkim, hep karşılıklı saygı ve sevgi çerçevesinde olmuştur. Halen de öyle devam eder.

Meclisteki olayın savunulacak bir tarafı yoktur. Kürsü, milletin kürsüsüdür. Birisi benimsemediğin bir şeyler söylüyorsa sen de çık kürsüye bildiğini, doğrusunu savun. Kaba kuvvete başvurmak, senin o konuda söyleyecek bir sözünün, bilginin olmadığının işaretidir.

Eğitimli uygar toplumlar, şiddeti mümkün olduğu kadar gündemlerinden çıkaran toplumlardır. O toplumlarda kadın cinayetleri, aile içi şiddet yok denecek kadar azdır. “Bana yar olmayanı başkasına yar etmem” anlayışı yoktur. Okullarda, aile içinde her tür şiddet yasaktır. Hayvanlara şiddet uygulanmaz. Belediyeler, sokak hayvanları için her türlü önlemi alır. Anayasal haklarını kullanan kadınlara şiddet uygulanmaz.

Son dönemlerde şiddetin artmasında yaygın ve örgün eğitim kurumlarının da olumsuz etkisi vardır. Televizyonlarda gösterime giren dizi ve filmlerin çoğu, şiddet içermektedir. Bunlar da toplumu şiddet konusunda olumsuz etkilemektedir. Okullarda bu konuda eğitim yetersizdir.

Uygar, çağdaş, insan haklarına saygılı bir toplum olmak istiyorsak mutlaka şiddet dilinden ve uygulamasından kurtulmalıyız. Hele hele bizi temsil etsin diye meclise gönderdiğimiz insanların buna daha çok dikkat etmeleri, topluma örnek olmaları gerekir.

* Editörün Notu: Bu yazı, gazetemizin dünkü sayısında sehven diğer yazarlarımızdan Mehmet Şahan’ın ismi ve resmi ile yayınlanmıştır. Bu nedenle Yaşar Varış’ın ismi ve resmi ile tekrar yayınlıyoruz. Yazarlarımız Yaşar Varış ile Mehmet Şahan’dan ve siz değerli okurlarımızdan özür dileriz.

Şiddet üzerine

Şiddet üzerine

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Geçen hafta AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan, meclis grubunda yaptığı konuşmasında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na “Haysiyetsizsin, onursuzsun, şerefsizsin, hainsin” diyerek çok ağır sözlerle hakaret etti. CHP Milletvekili Engin Özkoç da mecliste bir basın toplantısı düzenleyerek, “Asıl haysiyetsiz, onursuz, şerefsiz, hain sensin” diyerek kendisine cevap verdi.

Daha sonra meclis genel kurulunda CHP’nin verdiği bir önergenin görüşülmesi sırasında söz alan CHP Milletvekili Engin Özkoç, kürsüye geldiğinde AKP’li milletvekillerinin sözlü ve fiili saldırısına uğradı. AKP Bitlis Milletvekili Vahit Kiler ile Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Yıldız’ın darbeleriyle Özkoç yaralandı. Olaya CHP milletvekilleri de katılınca kavga büyüdü. Yarım saati aşan kavga, oturuma ara verilmesi ve görevlilerin araya girmesi ile sona erdi.

Eskiden Güney Amerika ve Afrika ülkelerinde görülen bu sahneler, ne yazık ki bizim meclisimizde yaşandı. Bu olayı aklı başında birçok vatandaşımız gibi ben de üzülerek izledim ancak sosyal medyada “Adam gibi adamsın”, “Ellerin dert görmesin vekilim”, “Bitlis seninle gurur duyuyor” diyenler de oldu.

Son yıllarda şiddet, toplumun her kesiminde görülmeye başlandı. Kadına şiddet, futbolda şiddet, aile içinde şiddet, okulda şiddet, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutlamak isteyen kadınlarımıza şiddet, hayvanlara şiddet, devletler arasında şiddet… Şiddet haberleri uzayıp gidiyor.

Peki, neden şiddet? Bir adam eşine ve çocuğuna, öğretmen öğrencisine, futbolcu rakip takımın oyuncusu meslektaşına, hasta yakınları sağlık çalışanlarına, dünyada kutlanan yasal bir toplantıya katılan kadınlarımıza neden şiddet uygular?

Bunun toplumsal, sosyolojik ve psikolojik nedenleri vardır. Bazı kimseler, şiddeti bir disiplin aracı olarak gördüğünü iddia ederek savunurlar ama bu savunmanın bilimsel, pedagojik bir tarafı yoktur. Şiddetin eğitimsizlik, maddi sıkıntılar, stres, köyden şehre göçlerden kaynaklanan uyumsuzluklar, işsizlik gibi çeşitli nedenleri olabilir ama hiçbir neden, şiddeti haklı kılmaz. Bana göre şiddet; cahilliğin, güçsüzlüğün, zayıflığın bir sonucudur. Kendisini savunamayacak derecede bilgisiz ve aciz insanlar, genellikle şiddete başvurur.

Eğitim Enstitüsü’nde okurken eğitimbilimci bir öğretmenimizin sözleri, hala kulaklarımda çınlamaktır. Bize demişti ki: “Yarın hepiniz öğretmen olacaksınız. Sakın ola ki öğrencilerinize bağırmayın, şiddet uygulamayın. Bağırmaya, şiddet uygulamaya başladığınız an öğretmen olarak görevinizi yapamaz hale gelmiş, acze düşmüşsünüzdür.” Bu söz, bana öğretmenlikte hep rehber olmuştur. 18 yıllık öğretmenlik yaşamımda öğrencilerime bırakın şiddet uygulamayı, sesimi bile yükseltmemişimdir. Öğrencilerimle ilişkim, hep karşılıklı saygı ve sevgi çerçevesinde olmuştur. Halen de öyle devam eder.

Meclisteki olayın savunulacak bir tarafı yoktur. Kürsü, milletin kürsüsüdür. Birisi benimsemediğin bir şeyler söylüyorsa sen de çık kürsüye bildiğini, doğrusunu savun. Kaba kuvvete başvurmak, senin o konuda söyleyecek bir sözünün, bilginin olmadığının işaretidir.

Eğitimli uygar toplumlar, şiddeti mümkün olduğu kadar gündemlerinden çıkaran toplumlardır. O toplumlarda kadın cinayetleri, aile içi şiddet yok denecek kadar azdır. “Bana yar olmayanı başkasına yar etmem” anlayışı yoktur. Okullarda, aile içinde her tür şiddet yasaktır. Hayvanlara şiddet uygulanmaz. Belediyeler, sokak hayvanları için her türlü önlemi alır. Anayasal haklarını kullanan kadınlara şiddet uygulanmaz.

Son dönemlerde şiddetin artmasında yaygın ve örgün eğitim kurumlarının da olumsuz etkisi vardır. Televizyonlarda gösterime giren dizi ve filmlerin çoğu, şiddet içermektedir. Bunlar da toplumu şiddet konusunda olumsuz etkilemektedir. Okullarda bu konuda eğitim yetersizdir.

Uygar, çağdaş, insan haklarına saygılı bir toplum olmak istiyorsak mutlaka şiddet dilinden ve uygulamasından kurtulmalıyız. Hele hele bizi temsil etsin diye meclise gönderdiğimiz insanların buna daha çok dikkat etmeleri, topluma örnek olmaları gerekir.

Şiddet üzerine