Sanat festivali

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Sanat ile iç içe olan bir kardeşiniz olarak diyebilirim ki insanın bu dünya ile sınırlı ölümlü olmadığını en anlaşılır şekilde haykıran gerçeklik, sanat denilen özgünlük ve özgürlüktür.

Hemen her festival için sanat felsefesinin ete kemiğe bürünmüş halidir diyebilirim. Bizi olduğumuz noktadan alıp bir öte dünyaya ışınlıyor.

İngiltere’nin başkenti Londra ekonomik bakımdan zengin, sanatsal açıdan donanımlı olmasına karşın kendisine has bir hüzünlü çehreye de sahiptir. Yaz mevsiminde de birden havanın bulutlandığını, kendinizi eğer yanınıza şemsiye almadıysanız birkaç dakika içinde duştan çıkmış gibi hissedebilirsiniz. Yağmurun yanında sisin varlığı da bu kente ayrı bir gizem katar. Sakince yazı yazmak, şiirlere beste yapmak isteyenler, bu gizeme hep ihtiyaç duyar.

Bu gizemli şehirde yaşamak, oldukça masraflıdır. Euro değil, İngiliz sterlini ile alışveriş yapılıyor. Yine bilenler bilir sterlin, eurodan da yüksek bir para değerine sahiptir. Ekonomik yönden gelişmişlik oranı ile bu şehirde değerlerine bağlılık arasında büyük bir kopukluk yoktur. İngilizlere ne kadar soğuk denilse de benim tanıştığım kişiler, bu ön yargımı çoktan ortadan kaldırdı diyebilirim.

Tarih ve coğrafya, insanoğlunun kaderini belirleyen en önemli etmen… Yaşam şartları her toplumda farklı, dolayısıyla insansal ilişkiler de bu doğrultuda şekilleniyor. Londra’nın tarihi kalesi, bir zamanların acılarını, ıstıraplarını yemyeşil şirin görüntüsünün ardına çoktan gizlemeyi başarmış.

Friedrich Nietzsche, “Onlarca acı bizi öldürmüyorsa güçlendirecektir” diye iki asır önceden dile getirmiş. Hakikaten acılar o an kasıp kavursa da zaman tünelinden geçince bize bambaşka bakış açıları kazandırıyor. Yaşanmış ne varsa daha değişik yorum yapma yeteneğimiz, bu bakış açılarından kaynaklanıyor. İnsan-ı kamil olabiliyoruz.

Işık Festivali ile hareketli günler geçiren sakin Londra sokaklarında tarihi eserlerin aydınlatılması, ışık ile donatılmasını izlemek oldukça keyif verici… Tarihi Londra Kalesi’nden tekne turları ile Thames Nehri yolculuğu, yaklaşık bir saat sürüyor.

Festivalin varlığı, ışık ile taçlanınca bir anlığına sanatın muazzam birleştiriciliğini düşünmeden edemedim. Sanat; ülkeleri,kentleri, biz Ademoğulları ile Havvakızlarını daha çok birbirine bağlıyor. İstanbul-Londra yolculuğu üç saat sürse de festival kapsamında aramızdaki mesafeler, daha da yakınlaşmış gibi çünkü sanatın evrensel kuşatıcı özelliğini çok önemli buluyorum. “Neden?” diye soran sevgili okurum, sanatsal çalışmaların hemen her çeşidine daha çok önem verilmiş olsa siyaset, bu kadar hırçın bir dile sahip olur muydu? Hükümetiyle, muhalefetiyle herkesin sanatsal çalışmaları desteklemesi gerekiyor. Daha şiiri okumadan şairin adına bakıp falanca ideolojiden diye saflara, kutuplara bölen zihniyetten topluma ne fayda gelir?

Konuşarak çözebileceğimiz onlarca sorun çatışmaya, kavgaya dönüşmezdi. Sanat bize böylesi bir uzlaşı kültürünü öğretiyor.

Merhum sanatçımız Şenay Yüzbaşıoğlu’ndan çokça dinlediğimiz ‘Sev Kardeşim’ şarkısının sözlerini yaşam felsefemiz haline getirmek çok mu zor?

Londra, ışıklara bürünürken kilometrelerce ötede bir yerlerde gözyaşı, acı ,elem sarmaş dolaş…

Susuzluktan, açlıktan ölen çocukları düşünmeden edemiyoruz, adına kopkoyu karanlık diyoruz. Sahi bu karanlıklar ne zaman ışığa evrilecek, dünyanın dört bir yanında ışık festivalleri olacak ?

Festivaller, sanatın en önemli gözdesi, bir anlamda da üst insan olmanın, kendimizi aşmamızın kaçınılmaz fırsatlarının var olmasıdır.

Umutlarımız, inançlarımızla daha da güçlensin, sevgi sanat ile zenginleşsin, insanlık kardeşliğe evrilsin diye dilekte bulunuyorum. Bugün de bizi sizsiz bırakmadınız sevgili okurlarımız, gönlümüzün sarayına hoş geldiniz, hoşluklar getirdiniz. 2020, sen de hoşluklara vesile ol lütfen…

Sanat festivali